Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '09

 
Kategori
Deneme
 

Suyun gözyaşları

Suyun gözyaşları
 

SUYU YOK ETMEYİN


Önce bulutlardan toprağa düştüm, bazen şırıl şırıl, bazen gürül gürül…Toprakta besledim büyüttüm fidanları. Sonra yeşille mavinin bir olduğu küçük köy içindeki çay bahçelerinde, burçak da, buğdayda ve ağaçlarda damla damla özlerinde yürüyüp dal oldum, yaprak oldum. Küçük çocuklar benimle yüzlerini gönüllerini ferahlattılar. Nehir olup sarı, kırmızı, mor çiçekli vadilerden geçerken fotoğraflarımı çekip dergilere koydular ressamlara, şairlere ilham olsun diye. Yedi renkteki gökkuşağı ben toprağa düştükten sonra belirdi. İnsanlar gökkuşağına bakarak dilek tutup, arzularını dile getirdiler.

Birden sonbahar oldu. O büyüttüğüm fidanlardan yapraklar döküldü berrak güzelliğime.

Genç insanlar ayrılırken güz mevsiminde, bana bakıp âşık oldular birbirlerine. Kış geldi sonra, herkes evlerine çekildi. Bu kez de çam ağaçlarına gelinlik, ulu yüce dağlara örtü m. oldum.Çocuklar benimle kardan adam yaptılar. Bir de utanmadan havuçtan burun, kömürden göz yaptılar bana, sanki kendilerinde yokmuş gibi. Bahar aylarında tarlaların üstüne bereketle yağdığım ve yeşerttiklerim şimdi soğukta ısınmak için insanların sırtında giyecek, ellerinde yiyecek ve üşüyen yüreklerine ateş oldu. İyi ki de yağmışım o güzel yeşil örtüye. Soba etrafında tonton ninelerin veya aksakallı dedelerin dizine oturan masalcı çocuklar benim masallarımı dinleyerek uyudular. Baktım ki kış bitip bahar gelmiş. Karlı dağlardan nehirlere, derelere sonra da büyük denizlere aktım. Kıyılardaki balıkçı teknelerine ezgiler çalar gibi kendi sesimi duyurdum. Kayalıklara konan leyleklere besin olan masum balıkları barındırdım. Benimle birlikte doğa uyandı her taraf rengarenk çiçeklerle ve yeşil örtü ile bezendi. Aylar günler geçti. Yaz geldi. Baharda yeşerttiğim başakların hasat zamanında herkes tarlalarına ekmek parası için gitti. Bense onların kazanacağı ekmeğe katık, genç kızların teni yanarken kavurucu sıcakta dertlerine derman oldum. Çeşme başında, dere kenarında bana bakıp bakıp türküler yaktılar askerdeki, gurbetteki sevdiklerine.

Binlerce yıldır insanoğlu için yaşam kaynağı olup sevinçlerini, hüzünlerini paylaştım. Onlarla birlikte ağladım onlarla birlikte güldüm. Doğduklarında ben vardım tenlerinde, yaşama veda ettiklerinde de. İnsanların hücrelerinde, kanlarında, canlarında, dillerindeki şarkılarda ve şiirler de yine ben vardım. Yeri geldi hastaya şifa oldum, maviye can verdim. Ama onlar beni o kadar hor kullandı ki eski gücüm ve gürlüğüm kalmadı artık. Eskisi gibi şeffaf, berrak ve temiz değilim. Benim nehirlerime, denizlerime fabrikalardan, gemilerden kimyasal atıklar bırakıp kirlettiler ve masum küçük balıklarım ile diğer yavru canlılarımı öldürdüler. İçimdeki yaşamı yok ettiler ve ben kaybettiklerim için çok gözyaşı döktüm. Ben evlere dağlardan gelerek çeşmelerinden süzülürken oluk oluk boşu boşuna akıttılar beni. Peki, siz ne içeceksiniz, yemeklerinizi neyle yapacaksınız? Peki, siz toprak üretmeyince yaşayabilir misiniz? Su olmayınca tarlalarınızda ekin nasıl yeşerecek, ağaçlar nasıl meyveye duracak, hayvanlarınızı neyle doyuracaksınız? Ya siz balıkçılar bizler olmadan ne ile geçinirsiniz? Ben olmazsam bin bir çeşit balık olur mu? Ben olmazsam börtü böcek nasıl yaşar, doğa her baharda yeniden nasıl doğar? Var mı çareniz? Hayır.

O halde beni yok etmeyin…

Tuana UĞUZ

 
Toplam blog
: 24
: 993
Kayıt tarihi
: 10.05.08
 
 

7.sınıf öğrencisiyim. Fotograf çekmek, doga gezileri yapmak, şiir okumak en çok sevdiğim uğraşılarım..