Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '11

 
Kategori
Kitap
 

Suzan Defter

Suzan Defter
 

Net'ten


Bir kitabı nasıl okursunuz?

Önce önsöz kısmını(varsa) okuyup sonra sırayla devam edersiniz değil mi?

Ben de öyle yaptım. Suzan Defter’i aynı şekilde okumaya başladım ama ikinci sayfaya geldiğimde birbirini takip etmeyen metinlerden dolayı yanlış ciltlenmiş olabileceğini ya da baskı hatası olduğunu düşündüm biraz da şaşırarak. 

Biraz dikkat edince bu  şaşkınlık yerini  gülümsemeye bıraktı, aynı zamanda  bir bulmacayı çözmenin rahatlığına. Çünkü bunun, yazarın(Ayfer Tunç) bir oyunu olduğunu anladım. Yazarla ilk tanışmam böyle olunca yazdıklarından önce, yazarın okuyucusuna yaptığı oyuna ortak olmanın mutluluğunu hissettim.

İki ayrı kişinin günlüklerinden oluşmuş Suzan Defter. Kitabın (sol)çift sayılı sayfaları Ekmel isimli bir erkeğe ait günlüklerden oluşurken, tek sayılı(sağ) sayfalar Derya isimli bir kadına ait.

Derya; yıllar önce, abisinin çok sevdiği kadın olan Suzan ile yakınlaşmalarına engel olduğunu onları kıskandığını ve bundan duyduğu pişmanlıkları yazar defterine yıllar sonra, kendi hikayesiyle birlikte. Suzan’la birlikte Derya’yı ve âşık olunan ağabeyinin yaşamlarına giriveririz usulca.

Baba mesleği olan avukatlıktan erken yaşta emekli olup evine kapanan Ekmel beyin günlük tutmaya başladığını öğreniriz ilk satırlardan. Ancak bu öyle bir defterdir ki sayfalar sona erip bittiğinde ölümü çağıracaktır yanına, kesin karar almıştır.

Ekmel bey yalnızlığına ortak bulmak isterken Suzan karakterinin yerine geçen Derya ile yolları kesişir Bu kez Suzan’ı farklı pencereden görürüz. Aşık bir kadının kendisi olarak.

Günlükleri okurken öğreniyorsunuz bunları, aynı zamanda öyküdeki kişilerin ayrıksı, sıra dışı, aykırı dünyalarını keşfe çıkıyorsunuz ve okumanın keyfine varıyorsunuz.

Bu keyifli kitaptan alıntılar yazmamak eksiklik olur diye düşünüp aynı güne ait iki farklı günceden satırlar  ekledim.

30 kasım Cuma (sol sayfa)

Siz hiç yandınız mı Suzan hanım?

Yanmış, hem de nasıl.

Her gün gelirmiş mektup önceleri. Haftada bir gelir olmuş. Hafta uzunmuş, ama razıymış, ayda bir gelir olmuş. Ay daha uzunmuş, ama ona da razıymış. Bir ritmi olsun yeter diyormuş, ben beslerim ruhumu azar azar.

Ritmi tümüyle bozulmuş mektupların sonunda, satırları kısalmış, zehirli bir şeyler sızmaya başlamış kelimelerden.

Yıllar boyu yanmaktansa için için, boş odalarla dolu bir evde boşluk büyütmektense; ipin üstünde yürümekten başka NEDİR BİR HAYAT?

30 kasım Cuma (sağ sayfa)

Ekmel bey garip bir şey söyledi bugün. "Ayrılmak bir solucanın ikiye bölünmesi gibidir," dedi, "bölündükten sonra tanımaz, birbirini parçalar."

"Bence gidenin, kalanın kucağında bir kucak kor bırakmasıdır," dedim.

"Siz çok yanmışsınız," dedi.

Diyemedim ki: isterdim, kucağında bir kucak korla kalan ben olayım.

Okura birden çok okuma önerisi sunan bu kitabı; ben önce kadının günlükleri sonra erkeğin günlükleri sırasında  okudum ve sonra dayanamayıp ikinci kez ama bu sefer gün gün okudum.

Farklı okuma şekilleri olan bu kitabı ve yazarı tanımaktan mutluluk duydum.

Kitabın sonunda günlüklerde adı geçen Suzan adının neden kitabın ismi olduğunu kitabı bitirince anlıyorsunuz. Suzan; ‘yanan ‘ anlamına geliyormuş. Suzan Defter ‘yanan defter’ oluyor.

Geçmişteki unutulmayan yangınlar ‘Suzan Defter’ de bir kez daha ortaya çıkıyor.

*

Ekim 2011 / Kurşun

 

 
Toplam blog
: 193
: 998
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Kırklı yaşlarda başladığım yazma serüvenine elli li yaşlarda da devam etmeye çalışıyorum. Ünivers..