Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '12

 
Kategori
Sinema
 

Sydney Pollack ve "Akbabanın üç günü"

Amerikalı yönetmen Sydney Pollack, tiyatro eğitimi  almış olup, önceleri tiyatroda ve TV Showlarında yer almış, ilk yönetmenlik denemesine ise 1965 yılında başlamıştır.  Yönetmen olarak adını duyuran ilk filmi ise “Atları da Vururlar” filmi olmuştur. Bu filminin yanı sıra “Benim Afrikam” ile de Oscar ödülü kazanmıştır. Akbaba’nın Üç  Günü filmi, Akbabanın Altı Günü romanından uyarlanarak senaryolaştırılmıştır. Başrollerinde Robert Redford, Faye Dunaway, Cliff Robertson ve Max von Sydow’un yer aldığı film 1975 yılında yapılmıştır.

Joseph Turner (Robert Redford) CIA’ın yan kuruluşlarından birinde okuyucu olarak çalışan bir memurdur. Amerikan Edebiyat ve Tarih Araştırmaları Derneği  olarak tabelası bulunan bu ofis aslında Açık Kaynak İstihbaratı olarak görev yapmaktadır. Dünyada yayınlanmış tüm basılı yayınları okumakta ve taramakta ve gizli anlamlar, mesajlar, olağan dışı fikirler araştırılmaktadır. Turner, okuduğu bir yayından yola çıkarak bir rapor hazırlamış ve bunu üstlerine bildirmiştir. Turner, yemek almaya gittiği bir gün ofise döndüğünde bütün çalışma arkadaşlarının öldüğünü görür, hem kendini korumak hem de olan bitenden sorumluları bulmak istemektedir.  Acil hattan üstlerini aradığında gerekli ilgiyi görmediği gibi üzerine ateş açılır ayrıca çok yakın arkadaşı da öldürülür. Güveneceği kimse yoktur. Kathy Hale adlı kadını (Fay Dunawey) evinde rehine alarak olan biteni çözmeye çalışır. CIA içinde başka bir CIA olduğunu öğrenmiştir. Çok şey okuduğu için bir çok şey konusunda da fikir sahibi olan Turner, bu işleri nasıl yapacağı, kimden şüphe edeceği, kime güvenebileceği konusunda da fikir sahibidir. Film ilerledikçe olası bir petrol krizi durumunda Ortadoğu’nun nasıl işgal edileceği konusundaki çalışmaların Turner’in raporu ile baltalanmış olduğu anlaşılır. Bu raporla ilgili olan herkesin de yok edilmesi gerektiğini öğrenir. CIA içindeki CIA’ye ulaşan Turner, bu küçük örgütün tepesindeki kişiye ulaşır fakat, iş arkadaşlarının ölümünde parmağı olan kiralık katil Joubert (Max von Sydow) örgütün başındaki kişiyi de öldürür. Artık küçük örgüt için değil gerçek CIA için çalışmaya tekrar başlamıştır. Turner’a ülkeyi terket der, ama bildiğimiz Amerikan filmlerinde var olması gereken vatansever kahramanı olarak Turner, ülkeyi terketmeyeceğini söyler. Cliff Robertson’un oynadığı Higgins ile son konuşmasını yapar ve özgür basın olan The New York Times gazetesine doğru gider.

Yapım yılı 1975 olması itibari ile teknolojinin hiç de yabana atılmayacak şekilde kullanıldığını görüyoruz. Ajanların hiyerarşik yapılanmasını, gizli istihbaratların nasıl birbirlerini bulduklarını, ne için neden çalışıldığını, kimlerin rahatça harcanabildiği konusunda oldukça açık ve anlaşılır bir senaryosu vardır. 1993 yılı yine Amerikan yapımı  The Pelican Brief   bizde  Pelikan Dosyası   olarak gösterime giren filmin konusu ile yakın benzerlikler gösterdiğini de söyleyebiliriz.

Robert Redford’a bu tip ajanlı, siyasi-gerilimli yada araştırmacı gazeteci rollerin daha yakıştığı kanaatindeyim. Sadece Amerikan sinemasında değil, tüm dünya sinemasında beyaz perdeye en çok yakıştırdığım aktörlerden biri olmuştur. Faye Dunaway, bu filmdeki rolü ile Altın Kürey’ye aday gösterilmiştir. Oldukça duru bir güzelliğe sahip olan oyuncu Oscar’ı aynı yıl vizyona giren ve 9 dalda Akademi Ödülü kazanan Guguk Kuşu aldı filmin kadın oyuncusu Hemşire Mildred Ratched rolü ile Louise Fletcher’e kaptırmıştır.

Sydney Pollack, Akbaba’nın üç günü filminin gerek oyuncularının çok kaliteli olması gerekse konunun sağlam temellere dayalı olmasının yanı sıra her zaman gizli teşkilatların ilgi çekici olmasından dolayı başarılı bir iş çıkarmıştır. Teknoloji son dönem Amerikan filmlerinde olduğu gibi abartılmamış, absürt olaylara yer verilmemiştir. Akıcı ve gerçekçi  olması nedeni ile sıkılmadan izlenebilecek bir filmdir.

 
Toplam blog
: 16
: 1110
Kayıt tarihi
: 30.09.10
 
 

Yalan Dünya ..