Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '10

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Tac Mahal-dedicated to Endless Love

19. Ağustos 2010, sabah erkenden kalkıp Agra’ya gitmek üzere Yeni Delhi tren istasyonuna doğru yola çıktık. Trenin gelmesini beklerken yanıma hintli bir amca oturdu ve giydiğim eteğin sıcak havaya çok uygun olduğunu söyleyerek lafa girdi. İsmi Neerage’tı ve NY’da yaşıyordu. Agra’ya akrabasının düğünü için gelmişti. Fazla konuşkan bir amcaydı. Çattık galiba diye düşünürken sadece benimle değil, çevredeki diğer insanlarla da konuşmaya başladığını farkettim. İçim biraz rahatlamıştı. Konuşkanlığına rağmen çok kibar olduğunu kabul etmeliyim. 22 kiloluk bavulumu hiç teklifsiz kompartımanın tavanında bavullara ayrılan bölüme yerleştirdi. Trenimiz çok havalıydı. Sabah kahvaltısı, kocaman bir şise su, meve suyu, kurabiye verdiler ki bu alışılmışın dışında bir durumdu. Diğer trenler de böyle ise yaşadık dediğimde ise Neerage, gülerek şansımı zorlamamamı, bu durumun sadece Delhi-Agra hattına özel olabileceğini söyledi. Bir sonraki tren yolculuğumda konu hakkında net bir bilgiye sahip olabileceğim. 

Agra’ya indiğimde sevgili Zafer Bozkaya’nın önerdiği rehber-taxi Reiss , istasyonun çıkışında beni bekliyordu. Agra’da tek bir günüm vardı ve gidilmesi gereken yerleri seri bir şekilde gösterecek birisinin olması benim için büyük şanstı. Reiss tam da her eve lazım türden bir amcaydı. Diğer tüm hintliler gibi biraz samimileştikten sonra bana evli olup olmadığımı sordu. Ne kadar geniş bir aileye sahibim olduğumu merak ediyordu. Bekar olduğumu öğrenince, kibarlığından şaşkınlığını belli etmemeğe çalıştı. Çünkü benim yaşımda birinin hala bekar olması Hindistan’da pek görülesi bir durum değildi. 

Agra’da ilk olarak Taç Mahal’e gitmeyi planlıyordum. Reiss, Taç Mahal yolu üzerinde yanıma yaklaşanlar ile konuşmamı, açıkta satılan yiyecekleri yememi, ikram edilen yiyecekleri ise kesinlikle kabul etmememi, kabul ettiğimde ise tecavüzcü Çoşkunvarı durumların oluşabileceğini ve sonrasında da tüm paramın çalınabileceği konusunda beni uyardı. Okuma yazma bilmeyen bir insanın güzel bir ingiliz aksanı ve düzgün gramer ile tüm bu bilgileri aktarması büyük başarıydı. Reiss, son olarak buluşma yerimizi ve beni Taç Mahal’e götürecek yolu gösterdi. 

Taç Mahal’in batı kapısından Taç Mahal’e doğru hızla yürümeye başladım. Reiss’in tam söylediği gibi, ‘sizi rikşa ile Taç Mahal’e götürelim’, ‘bundan satın alın’, ‘size rehberlik yapalım’ diyen bir kaç insan yaklaştı ve ben hiç yanıt vermeyerek hızla Taç Mahal’e doğru yürüdüm. Giriş biletimi aldım. Biraz yağmur çiselemeye başlamıştı neyse ki yağmurluğum vardı. Girişte güvenlik görevlileri üstümü aradılar, yiyecek ve sigara arıyorlardı. Reiss bu konuda da beni uyardığı için çantamdaki yiyecekleri arabada bırakmıştım. Güvenlikten geçtikten sonra önümde çok güzel bir bahçe beliriverdi. Yemyeşil, bakımlı, çok güzel bir bahçeydi. Sanki farklı bir dünyaya gelmiş gibiydim. Hindistan’da temple, tarihsel yer, bina ve complexe girdiğinizde tüm dünyanız değişiveriyor. Bir an cennette veya bir peri masalının içindeymişsiniz gibi hissediyorsunuz ancak bu yerler dışına çıktığınızda karmaşa ve düzensizlik içinde farklı bir dünyaya açılıyorsunuz. Bu güzel bahçenin ilerisinde tekrar büyük bir kapı göründü. Kapıya doğru ilerledim ve içeri girdim. 

İşteeeee........... o tüm ihtişamı ile büyüleyici Taç Mahal (crown palace) tam karşımdaydı. Çok heyecanlanmıştım. Taç Mahal’in herkesin gidip görmesi gerektiği yerler arasında olmalı diye düşünüyorum. Düşünün bir kere tüm bina insan eliyle 22 senede mermer kulanılarak inşa edilmiş. Şah Cihangir sevgisinin işareti olarak karısı Mümtaz için bu anıt mezarı yaptırmış. Anıtı çevreleyen mermer duvarların kafesli bölümleri değerli taşlarla süslenmiş. Binanın dört bir tarafı da aynı şekilde inşa edilmiş hangi yönden bakarsanız bakın aynı Taç Mahal’i görüyorsunuz.
Bol bol fotoğraf çektim. Aksilik bu ya fotograf makinamın pili bitmez mi, tabii hemen sevgili blackberryim imdadıma yetişti. Taç Mahal’de bir saat kadar daha kaldıktan sonra Reiss ile buluşma yerimize doğru yürümeye başladım. Taç Mahal o kadar güzel, o kadar ihtişam içindeki insan burayı bırakıp gitmeyi hiç istemiyor. İnsanları kendisine çeken bir büyüleyici bir enerjisi var. Taç Mahal’e Topraklanma için 10 üzerinden 10 verdim valla. 

Fetihpur Sikri, Agra’dan 40 km uzakta bir yer. Aynı zamandaTaç Mahal gibi dünya kültür mirasları listesinde yer alıyor. Fetihpur Sikri’ye geldiğimizde Reiss, 1.sınıf rehber tutmanın uygun olacağını söyledi. Rehber gerçekten de işini çok ciddiye alıyordu. Fetihpur Sikri’i anlatırken ilginç hikayelerle süslüyerek turu eğlenceli bir hale getirdi. 

Gelelim Fetihpur Sikr’nin hikayesine; İmparator Ekber‘in farklı dine mensup 3 karısı varmış. Birisi türk müslüman, diğerleri hiristiyan ve hindu dinine mensupmuş. Ekber’in 3 karısı olmasına rağmen uzun bir süre çocuk sahibi olamamış. Ekber için imparator olup ta bir oğula sahip olamamak çok onur kırıcı bir durum haline gelmiş. Ekber, öneri üzerine Sikri şehrinde yaşayan ermiş Sufi’yi görmeye gitmiş ve sorununu Sufi’ye anlatmış. Sufi’de Ekber’e Hintli karısından bir oğlu olacağı müjdesini vermiş. Bir zaman sonra Ekber’in Hindu dinine bağlı olan karısından bir oğlu olmuş. Ekber, oğluna ermişin ismi olan Selim adını vermiş. Selim büyüyünce allaha yakın olmak için hep dua etmiş ve sufi felsefesini takip etmiş. 

İmparator Ekber’de Sikri şehrini sonradan büyük bir şehir haline getirmş. Şehir iki bölüme ayrılmış. İlk bölümde 3 karısının yaşadığı yer, mutfak, yemek salonu, paralarının sakladıkları banka, parlemonto binası, müzik dinledikleri ve oyun oynadıkları bahçe alanı ve Ekren’in yatak odası, kutsal bölüm diye anılan ikinci bölümde ise cami ve Selim’in dua ettiği bina yer alıyordu. 3 karısı arasında en büyük eve sahip olan Hindu dinine mensup olan karısı, (tabii erkek çocuk doğurmanın ayrıcalığı ) sonraki büyük ev ise hiristiyan dinine mensup olan eşi Maria’ya ait. En küçük ev ise Türk sultanı Rukiye’ye ait. Rukiye’nin evi küçük olmasına rağmen enteresan bir hikayesi var. Ekber, Türk sultanına sana bu hayatta cenneti yaşatacağım demiş ve temsilen evin dört duvarını kafes şeklinde raflarla süslemiş. Kafes rafların kenar ve içlerine yerleştirilen parlak değerli taşlar, güneş ışığınn yansımasıyla cennetteki nura benzeyen bir ışık saçarak evin içini aydınlatıyormuş. Evin giriş ve iç duvarlarına cennetteki ağaç ve meyvelerin resimleri elle oymalı olarak işletilmiş. 

Ekber’in yatak odası ise ayrı bir hikaye. Yerden 2-3 metre uzaklıkta kocaman taştan bir direkleri olan yanyana 20 kişinin rahatça yatabileceği büyük bir yatak. Yatağın ayak ucu ile başucunda karşılıklı aynı hizada 2 pencere, alt zeminde ise içinde gül(*) yapraklarının yer aldığı su yolu yapılarak doğal air condition ortamı yaratılmış. (*) Gülün serinletici özelliğinden faydalanmışlar.
Selim’in dua ettiği kutsal bölümde ise max 3 dilek dileyebileceğiniz bir temple yer alıyor. Ve burada dilediğiniz dileklerin olma şansı ise %100’müş. Tek şart, dilediğiniz her ne ise kimseye söylememeniz. Dileklerden bir tanesi kendiniz ile ilgili, diğerleri ise aileniz ve arkadaşlarınızla ilgili olması öneriliyor. Tabii ben durur muyum hemen gerekeni yaptım. Ama ne diledim üzgünüm bu konuda bir şey yazamayacağım, ölene kadar bende saklı kalacak...... 

Fetihpur sikri’den sonra tekrar Agra’ya döndük. Agra’da görülmesi gereken son yer olan Agra porta ( Agra Kalesi) gittik. Agra Fort dünya kültür mirasları listesinde yer alan, Şah Cihan tarafından yapılmış bir kale. İçi diğer tarihsel yerler gibi çok temiz ve bakımlı. Bahçedeki ağaç ve çiceklerin renklerini görmek, gerçekten büyük bir ayrıcalık.
Agra kalesini gezerken bir de Bolywood çekimine de tanık oldum. Erkek artist şarkı söylüyor ve etrafında ise bir sürü güzel hintli kız dans ediyordu. Çekimler durur durmaz erkek artistin etrafında bir sürü adam bitiveriyor. Birisi güneşten korumak için şemsiye, diğeri oturması için tabure, diğeri serinlemesi için fan, bir diğeri de istediği zaman terini silmek için selpak taşıyordu. Sanırım bayağı meşhur bir amca olmalıydı.
Agra’daki güzel seyahatimden sonra 17.40’daki Jaipura giden trenime doğru yola çıktım. Bu yazımı da trende yazıyorum. 22:30 da Jaipur’da olacağım. Yarın da Jaipuru keşfediyor olacağım. Filleri binmeyi dört gözle bekliyorummmmmm
Sevgiler 

Agra gezisi için tipler 

1-Agrayı gezip görmek için bir gün yeterli gelecektir.
2-Şehir turunuz için Reissi kiralayın. Planınızı söyleyin her şeyi ona bırakın ve oldu bilin.
3-Taç Mahal’ı görmek için günün her günü uygun ama sabah güneşin yükselişi ile akşam güneş batış zamanını seçmeniz iyi fikir olabilir. Bunun içinde Agra’dan ayrılırken bineceğiniz tren saatinin gece geç saat olsun. Ancak bu vakitlerde Taç Mahal’in kesinlikle çok kalabalık olacağını unutmayın
4-Şehirler arası tren yolcluğunuzda bavulumu nasıl taşıyacağim diye düşünmeyin. Bavulunuzu taşıyacak porterlar her istasyonda mevcut 

 
Toplam blog
: 615
: 248
Kayıt tarihi
: 09.11.10
 
 

Geçmişte finans sektöründe ağırlıklı olarak iyileştirme ve geliştirme projelerinin hayata geçiril..