Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '07

 
Kategori
Felsefe
 

Tadarken...

Tadarken...
 

66 model bir ömre binip düştüm yola. 66 model deyip geçme sakın, gıcır bir hayattı aldığımda. Bazen düşünüyorum, 69 model mi alsaydım diye, hem biraz daha yeni hem de biraz daha seksi olurdu ama bu elimde değildi elbette.

66 model olan her şey sıkıcıdır biraz.

Islaktı hava. Yapış yapış bir pazartesi miydi neydi. Güzdü galiba. Arabanın ısıtıcısını açınca yanıyor kapatınca üşüyordum. Tenha bir durakta gördüm onu. Muhtemelen 70 küsur bir hayatı taşıyordu vücudunda. Siyah bir paltosu, kristal saçları vardı. Dudakları kırmızı, gözleri inatçıydı. Bakınca kesik acıtırdı. Zınk diye durdum refleks gibi. Saatiniz kaç acaba diye sordum. Pişkin gülümsedi. Demek sürekli zamanı soruyorlardı ona. Ben saat taşımam dedi. Peki dedim, telefon numaramı versem, bir ara bakıp söyler misiniz?

Keskin bakışlarından kaşım açılmış, dudaklarım çatlamıştı. Kızıl kızıl süzülüyordu kanlar yüzümden. Demek en çok dudaklarıma ve gözlerime bakmıştı. Telefonumu vermeden gaza bastım, kalsam biraz daha, delik deşik olacaktım. Uzaklaşırken yanından, avuçlarımı oraya fırlattım. Siyah paltosundan içeri süzülüp, memelerini ve kalçalarını avuçlasınlar diye.

Gaza basınca, koltuğun arkasına doğru kaykıldım. Sırtımdaki hançer kıpırdadı biraz. Hançerim ne zaman kıpırdasa hayalet bir acı sızar yaralarımın kenarlarından. Acılar üstümüzü kirletmez, lekeler bırakmaz iç çamaşırlarımızda ama acıtırlar işte. Üstelik sırtınıza yediğiniz bir hançer bir ömür sizinledir artık. Çıkaramazsınız. Çünkü hançerler çıkarken öldürürler. Acılar bu yüzden hapistir içimizde. Biraz korkakça olsa da, ölmektense hançerle yaşamak, yaşamaktır.

Hiçbir şey yolunda değilken ölmek ne kadar da kolaydır. Yapacak işleri olanlar sevmezler ölümü. Onlar koşarlarken ha bire, bir köşeden sobe yapar ölüm. Sobelenirler ama ölmezler yine de. Hançerlenirler. Kedilere benzerler. Sekiz canları daha vardır. Can saatine bakmalısın. Ölüme kaç canın kaldı acaba…

Kocaman ve küçücük yeşillikleri düşünürüm bazen. Utanırım. Utan sen de! Onlar daha çok iş yapıyorlar bizden. İnatla içine ettiğimiz hayatı temizliyorlar ha bire. O yüzden ölü ağaçların üstünde hançer yaraları vardır hep. Son canlarıdır devrilen. Ahmet’in Ayşe’yi sevdiğini fısıldarken…

Tenha duraktaki kadın bekliyor mudur seni hala? Kristal saçları direnebilmiş midir rüzgâra? Dönsek geri tekrar, baksak, sorsak… Ömrümüzdeki aralık kapılardan sızabilsek gerisin geri tekrar… Olmaz mı ki?

 
Toplam blog
: 153
: 1481
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Tıka basa dolu bir adam değilim. Balığı gördüysem derine inerim. Uzun süre gölgede kalamam. Okuru..