Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '09

 
Kategori
Siyaset
 

Taha Akyol ve Pozitivist Hurafeler

Taha Akyol ve Pozitivist Hurafeler
 

Taha Akyol


Yazima bir sıkıtımı dile getirerek baslamak istiyorum. Benim yazimin basliginda oldugu gibi Sayin Akyol'un da yazilarinin cogunda buyuk basliklar oluyor. Basligi okudugum zaman cok sey ogrenecekmisim gibi geliyor ama yazinin icerigini okudugum zaman o kadar cok sey ogrenmedigimi hissediyorum. Benim ki tabi sahsi bir durum. Baska birisi cok sey de ogrenebilir. Bu kisinin bilgi birikimine ve bilgiyi ne olarak gordugune, hatta ne ogrenmek istedigine gore degisebilen bir seydir. Buna bagli olarak deginmek istedigim baska bir konu daha var. Bir insan yazisina niye buyuk basliklar atar? Sebepler neler olabilir onun uzerine biraz dusunce alistirmasi yapalim:

1- Buyuk dusunceleri oldugu icin,

2- Buyuk dusunceleri oldugunu sandigi icin,

3- Buyuk dusunceleriyle insanlarin hayatinda buyuk degisiklikler yapacagi icin,

4- Kendisini insanlarin hayatinda buyuk degisikler yaratan dusunurlerle bir tuttugu icin,

5- Insanlarin ve toplumlarin dinamigini kavradigi icin,

6- Insanlarin ve toplumlarin surekli degisen bir dinamige sahip oldugunu kavrayamadigi icin,

7- Yazisini daha cok insan okuyacagi icin.


Simdilik aklima gelen sebepler bunlar biraz daha uzerinde dusunen herhangi birisinin daha cok sebep bulabileceginden eminim. Bu arada benim sebebim 7. madde sanirim.


Yazinin basligini tasiyan ve yazinin yazilma sebebine yani ''Pozitivist Hurafeler'' yazisina gelelim. Sayin Akyol ''<ı>BM’nin 2005 raporu gösteriyor ki, İran 2002 yılına kadar milli gelirinin yüzde 4.9’unu, Türkiye ise yüzde 3.7’sini eğitime ayırmıştır! 2015 yılında İran’da doğurganlık Türkiye’nin altına inecektir!
Demek ki “Mollalar zırcahil ve doğurgan kalabalıklar ister” lafı, bir hurafedir; üstelik “bilgi”ye ulaşmamızı engelleyen bir hurafe...'' diye yazisinda gorusunu belirtiyor. Milli gelirin ne kadarinin egitime ayirildigi onemli bir veridir. Buna kimsenin itiraz edecegini sanmiyorum. Benim itirazin bundan cok insanlarin nasil bir egitime tabi tutuldugunadir. Bu egitim gercekligi tartisilamayacak veya tartisilamayacak sekilde verilen dogmalar uzerine mi, yoksa ozgur iradeli kendi basina dusunebilen ve herseyi sorgulayabilen bireyler yetistirmek uzere mi kuruludur? Bu egitime paranin yuzde kacinin ayrildigindan daha onemlidir. Ayrilan paranin ne kadari insanlari idareciler tarafin benimsenmis kaliplara dokmeye yariyor, ne kadari sorgulayabilen ozgur bireyler yetistirmeye yariyor? Ayni soruyu kendi ulkemiz icin de sormaliyiz. Bizim ulkemizde de eger bu tip dogmalar ogretiliyorsa ve egitim insanlari kaliplara doken bir sistem olarak kullaniliyorsa egitime harcanan paranin egitimden cok baska seylere hizmet ettigini soyleyebiliriz. Baska bir noktada dogurma orani, egitim alaninda sorunlara neden olsa da insanlarin bireysel tercihidir. Ama Iran'in dogurganlik oraninin belli bir sure sonra bazi verilere gore Turkiye'nin dogurganlik oranindan dusuk olacagi, sadece bize bu konuyu daha detayli arastirmak icin sebep sunar. Turkiye'de dogurganligi yuksek kesimler hangi kesimlerdir ve niye bu kesimlerde dogurganlik hizi yuksektir? Iran icin de ayni sorularin sorulmasi ve karsilastirmali arastirma yapilmasi gereklidir. Son olarak bir seyi hurafe olarak tanimlamanin baska bir hurafeye yol acacaginin bilinciyle yazi yazmanin ulkemiz icin daha faydali olacagindan kuskum yok. Bir seyi hurafe olarak tanimlarsaniz, sadece onu gecersiz ve gereksiz bir sey olarak gosterirsiniz. Bu bilimle, arastirmayla ugrasan insanlar icin dogru yol degildir.


Yazisinin ikinci kisminda Sayin Akyol <ı>''Siyasi alanda diplomalıların doğru, diplomasızların yanlış karar vereceği şeklindeki hurafenin en veciz ifadesi “Benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir olabilir mi?” lafıdır! İsmet Paşa doğru bir değerlendirmeyle demokrasiye geçme kararı verdiğinde, elitlerin tepkisini Cevdet Kerim çok güzel dile getirmişti:
“Memleketi Haso’lar, Memo’lar mı idare edecek?!”
27 Mayıs döneminde de bu hurda tekrar pazarlandı ama umduğu itibarı bulamadı.
Dünya pratiği gösteriyor ki, bir çoban veya sıradan bir esnaf sektörle ilgili sorunları bir fizik profesöründen ve Yargıtay Başsavcısı’ndan daha iyi hisseder! Hatta ampirik olarak daha iyi bilebilir! Ve en önemlisi, daha duyarlıdır mutlaka!'' seklinde yaziyor. Hangi dunya pratiginin boyle gosterdigini yazsaydi daha dogru degerlendirme yapabilirdik ama sadece ''<ı>Dünya pratiği gösteriyor'' diye yaziyor. Boyle yazinca kaynaga ulasma ve bahsedilen dunya pratigini anlamanin pek mumkunati olmuyor. Sayin Akyol bazi yazilarinda kaynak gosterirdi. Keske bu kadar buyuk bir iddiaya da kaynak gosterseydi. Boyle bir kaynak yoksa kendi dusuncesini temellendirmesini ve bu dunya pratigi dedigi seyin ne oldugunu anlatmasini beklerdim dogrusu. Kendisi gibi bilimsel yazilar yazan yada insanlarin gozunde boyle bir imaji olan birisinden boyle bir sey beklemek en dogal olaniydi. Ama umarim bu hatasini gelecek yazilarinda duzeltir.

Yazisinin daha sonraki kisminda coban veya esnafla fizik profesoru ve yargitay bassavcisi arasinda kiyaslama yapiyor. Kac defa kiyaslama yaptigi insanlar arasinda tartismaya sahit olmus veya bu insanlarin kiyasladiklari ozellikleri olan hislerinin, bilgilerinin ve duyarliliklarinin hangi olcum metoduyla nasil olculdugunu ve cobanla esnafin nasil bu olcumlerden daha yuksek sonuclar aldigini aciklasaydi ve bilimsel delillerle gosterseydi beni daha cok ikna ederdi. Beni ikna etmekten de ote tarafsiz ve bilimsel yazilaryazan imajina daha uygun olurdu. Ama yinede yazisinda acikca belirtmedigi sey demokrasi ise o cok farklidir. Demokrasi nasil ki cobanin oyunu profesore gore kucumsemiyorsa ayni sekilde fizik profesorunu de cobana gore hissiz, bilgisiz yada duyarsiz olarak gostermeyi dogru bulmaz. (Bu arada not olarak dusmek istedim ben fizik egitimi almis ve doktora yapan birisiyim. Yani yazisinda bahsi gecen profesor kadar yetkin olmamakla birlikte ilerde profesor olma ihtimalim var. Tartistirmak istedigi bir coban veya esnaf varsa yazi uzerinden tartismaya hazirim. Kucuk bir ihtimal ama isterse kendisiyle de tartismaya hazirim. Istememesini hakli da bulurum zaten. Sonucta kendisi gibi buyuk bir yazarin benim gibilerle tartismaya girmesi kendisinin buyuklugune golge dusurebilir.)


Sayin Akyol yazisinin son kisminda <ı>''Temenni ediyorum ki, İran iç çatışmaya sürüklenmesin, istikrar içinde demokratikleşmeyi başarsın.
Ve yine temenni ediyorum ki, biz de boş sloganlarla değil, modernleşmenin ve demokrasinin sosyal ve siyasi dinamikleriyle düşünmeyi daha bir benimseyelim.'' diye yaziyor. Bu temennilerine sonuna kadar katilmakla birlikte, ''<ı>boş sloganlarla değil'' kisminin sonuna bilimsel verilerleyi eklemeyi tercih ediyorum sadece.



 
Toplam blog
: 13
: 730
Kayıt tarihi
: 09.01.09
 
 

Hamburg'da (Almanya) Biofizik alaninda doktora yapan bir ogrenciyim. Bilimle ilgili konular ilgi ala..