Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '15

 
Kategori
Deneme
 

Taht Oyunları: Yeni Moment

Taht Oyunları: Yeni Moment
 

google


Dizi, beşinci sezonunun sonuna doğru, ilginç bir mecraya girdi:

Hem Ateş Kraliçesi, hem de Buz Kralı, sırtını iktidar seçkinlerine değil de, halka dayamaya karar verdi.

Buz Kraliçesi’nin repliği hepten ilginç:

“Kölelik çarkını durdurmayacağım, onu parçalaycağım.”

Breh breh breh.

Rosa Luxemburg, ne torunlar doğuruyor ama...

Pornonun içinden gelen, Marx replikleri...

Olur mu olur...

Biz demedik mi, bu kezki devrim, marjinallerden gelecek, diye.

(Şerh: 1968’de gençler, gerçekten toplumsal marjinallerdi ama bunu hiç mi hiç kullanmadılar, onun yerine Hippiler’i daha da marjinallikte ve ofsaytta bıraktılar.)

Dönelim ve duruma bakalım:

Krallıkla halk yönetimi olur mu?

Krallı (hemi de kraliçeli) demokrasi sayılan (İngiltere) var mı, var...

Krallıkla yönetilenlerde sosyalist partiler (Belçika) mecliste mi, mecliste...

O zaman, simülasyonu gerçekten daha gerçek olan, düş / hayal kurucu, kurmaca abimizin ve ablamızın, krallı halk yönetimi neden olmasın?

Dikkat, burada demokrasi kastedilmiyor, halk yönetimi kastediliyor.

Yani:

Cumhuriyet ve demokrasi, hiçbir zaman halk yönetimi olmadı.

İlk demokrasi tanımının yapıldığı yer olan Atina’da, nüfusun üçte biri köle idi devrim-canlarım benim, bunu hiç unutmayın...

İlk cumhuriyet tanımının yapıldığı Roma’da tiranlık vardı, Sezar vardı, Brutus vardı.

Ancaak:

Olaya felaket-ciddi-oyunu giriyor bu noktada, tam da tarihsel momente uygun olarak:

Buz Kralı’nın en büyük tehdidi ölüler (ister zombi kurmacası olarak ele alın bunu, ister neo-Viking istilası greçeklik gelecekbilimi olarak).

Halkı arkasına almak istemesinin nedeni de o:

İşbirliği yapmak.

Ateş Kraliçesi’nin en büyük belası ise, kendi ejderhaları.

Yani, bir bakış açısıyla:

Çin.

Yani, diğer bir bakış açısıyla:

Atom bombası.

Yine ancaak:

Buz Kralı’na gereken ejderha camının üretimi, bir tek o baş belası (ve geçmişte belki bu nedenle öldürülmüş olan) ejderhalar sayesinde mümkün.

Yani burada:

2050 enerji krizinde nükleer reaktörler ve uzaycılık için.

İkiden çok ağızlı kılıç gibi.

Da:

Ejderhalar, hiç mi hiç işbirlikçi davranmıyor. Utanmasalar, kendilerini doğuran kraliçelerini şiş-kebap yapacaklar ateşlerinde.

Ve fakat:

Ejderha dediğinde, ateş fışkırtmadan yapamıyor bilader. Can çıkar, huy çıkmaz.

Çok mavra bir durum yani.

Tam da, Dünya’nın bugünkü momentine benziyor.

Kimin eli kimin cebinde.

Veya:

Kimin çıkarı kimin cebinde.

Artı çeşitlemeler, yani fraktallar:

Ateş kadında ama buz da erkekte, yani ejderhaları buz da durdurabilir. Hem donma anlamında, hem de ölüler ordusu anlamında.

Ejderha camı bilgisi (teoride değil de, pratikte olsa da) ejderhada ama bilgi-hikmet sloganı, kerhane patronunda, kendisi aynı zamanda asil.

Casus, hem kel, hem hadım. Aynı zamanda, bilgiyi meta anlamında en çok üreten kişi. Bunu epistemik olarak değil de, ticari olarak yapıyor yalnızca. Bir de hiçbir yerin adamı o.

Shakespeare’in soytarısı, burada cüce ve aynı zamanda o, kralla kraliçeyi yüzyüze görmüş tek kişi.

‘Kış geliyor’ repliği değişti, ‘karanlık geliyor’ oldu. Yeni Orta Çağ’ın karanlığı da geldi çoktan.

Erkek-kız ikiz kardeş ensestçiler, giderek birbirlerine karşı ölümcül düşman olmaya doğru yol alıyorlar ki zaten erkek cüceyi öldürmeyip, salarak bunu başlatmış oldu. Bu, tarihin klasik ‘siyahlar beyaz olabilir’ tezine uygun.

Kurmacanın gerçeğe uymayan en önemli yanı şu:

7 x 7 krallık, önce 7’ye, sonunda da 2’ye doğru yol alırken, gerçek tarih, ülke sayısı açısından son 70 yılda, 125’ten 210’a yol aldı.

Tarihin yükseldiği ve alçaldığı dönemlerle, ülke sayısı arasında zamansal faz eşlenik bir ilinti yok gibi. Yalnızca çok sayıda ülkeli dönemler, tarihin tazelendiği dönemler, onu biliyoruz.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..