Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '17

 
Kategori
Deneme
 

Tahta kuş

Her renkti yine her yer.Kanatsız periler pembe renkteydiler. Kelimeleri boşluğa üflüyordu nefesim.

Yeni eşyalar lazımmış benim olmayan bir eve. Pembeden panjurları, balkonunda yeni ekilmiş çiçekler, benim olmayan bir yavru kedi miyavlıyor al beni de der gibi.

Eski bir çarşıdaydım bitpazarı dedikleri. Kelimeler de eskirdi sevmek gibi.

İki paraya idi sevmek HERGELE meydanında. Her geleni sevmek ucuz oludu.

Ben yeni bir sevgi arıyordum zamansız olan hatırı eskice.

Ondan yok artık dedi sakalı beyazca bir adam. Bilgece bir dille." Ben bunca yıldır buradayım hiç elime düşmedi "dedi. arama bence"

Peki dedim zaten aradığım yoktu biliyordum bulamayacağımı öylesine dedim ya bulursam.

Ucuz bir saat buldum renki kuşlar ve saatler dükkanında. Eskiceydi dükkan tahtadan sıradan, gizemli, yorgunca.

Bozuk saatlar çalıyorlardı peşpeşe durmadan, zamanı çalarcasına. Yarım saatte bir "guguk" diyordu TAHTAKUŞ bir saat geçmişcesine acelesi vardı beki de.

Bozuldum bozuk saatlere. Buluşacaktık o bilmediğimle ya da beni bilmeyenle saati kuramadık onunla.

Bilemedik saati tahta kuşun zincirinde.

Aylar geçti bir kahve içeli ya da geçmiş miş'liymiş zaman. telvesi kurumadı fincanın tahta kuşa inat fallar söyleyecekti gerçeği.

Şehrin bir çarşısındayım. eski mi yeni mi bu şehir ayırdında değilim.Benim şehrim benim değildi. Ben hiç bir şehre ait değildim. Sürgündeydi yüreğim. Bu eşyalar aradığım ev gibi. Panjurlarıda pembe değildi ben uydurmuşum o rengi.

Dejavu yaşıyorum bir ara belki de bir rüya. Karıştı meydanları şehrin. Karışık olmayan ne var ki?

Birinde heybetli bir at ATAM üzerinde taştan değil saahici gibi hemde gidip dokunmak istiyorum ona boyum ne kadar yetişem ki ona öylece bakıyorum kendisine o da bakıyor bana anlıyor beni şaahlanıyor kanatlarıyla izle diyor beni.

bakarken uçan ata bir boğa çıkıyor karşıma taş gibi öfkeli. ben boğaya bir şal attım kırmızıdan. Köpürdü boğa öfkeden. Hızla döndüm köşeden kanatsız periler gördüm kaçarken ben yine pembe renkteydiler.. Bıkmışlar beyazdan bence haklılar

Bir kırmızı, bir pembe, br tahtakuş guguk guguk sesler arkamda kelimeler nefes nefes bir boşlukta öyle hızla koşuyorum ki arkamdan heyy dur diye seslenenler.

Doğru saati arıyorum o bilmdiğimle belki de sevdiğimle buluşacaktık heyecandan güm güm vuruyordu kalbimde ki teller.

Karışmıştı şehirler.

Yarı saat bir çalıyordu bozuk saat. Görevliydi tahtakuş. Geçti yaz hemde kış. Ocak mayıs, temmuz. Guguk kuşu gibiydi mevsimler. sadece geçiyorlardı. Bana hiç dokunmadı meltemler.

Umutsuz bir bekleyişte dejavu belki de bir rüya, yarım saatte bir penceresinden başını uzaatarak öten tahtakuş. Vuruyordu gerçekler.

Rüya bile değil aslında tutmayan hayaller.

Bir yok olan var ya da var olan yok

yoksunluklarda geçiyordu zaman

Ben, tahtakuş, o alamayan an garip bir zaman.

Sözler anlamsız, hayaller yalan

bozuktu aldığım saat hayaldendi zaman

Bir umut, biraz cesaret, az bir hayal olanak tanımıyordu her ne ise o engel

suskundu zaman

Gei vereceğim seni  guguk diye öten kuş hani sen tahtadan olan.

Alan alsın zamansızdır insan.

Nasıl anlatsam?

Bir kahve içimlik bile olmayacak belki bir zaman böyle görünüyor o renkli dükkandan

"Her türlü saat bulunur" yazıyordu duvardaki ilan.

Sen sevgi yok burada demştin ya bilge ihtiyar

anladım ne sevgi var 

ne zamanı doğru ayarlayan bir tahtadan akrep ile yelkovan.

Uyan gülüm uyan

Ne pembe kanatsız melekler

ne pembe panjurlu ev, ne bir kahve içimlik zaman

Yalan bu saatler yalan....

Cahide Yormaz Öz

Nisan 30 2017 miş

Feneryolu

bu not gerçek MİŞ

 
Toplam blog
: 53
: 117
Kayıt tarihi
: 18.10.14
 
 

Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce bölümü ve Dil ve tarih Coğrafya Fakültesi Mezunuyum. MTA da Jeomo..