Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '14

 
Kategori
Öykü
 

Tahta mıhını çaktırmadan, tabut mıhını çaktıran var...

Tahta mıhını çaktırmadan, tabut mıhını çaktıran var...
 

Rahmetlik annem, bazen bizlere kış gecelerinde gaz lambasının loş ışıkları altında öyküler, masallar anlatırdı. Bizler de can kulağı ile dinlerdik. Bu öykülerin veya masalların da bir gerçek yönü vardı. İstanbul gibi koca bir şehrin birinde bir kral varmış, bu kralın da danışmanları varmış. Kralın dedikleri mutlaka kesin kes yerine gelirmiş. İstediğini asar, İstediğini dağa, taşa, bağa bostana sürermiş. Yörede zalim kral diye anılırmış. O da bundan hoşlanıyormuş. Neyse lafı uzatmayalım, asıl öykümüzse dönelim.

Zalim kral bir gün baş danışmanını yanına almış ve tebdili bir kıyafetle koca kenti dolaşmaya çıkmış. Koca şehri gezerlerken marangozlar, mobilyacılar çarşısına yolu düşmüş. Bu arada genç bir marangozu eşiyle birlikte çalışırlarken görmüş. Marangoz eşiyle birlikte genç kızlar için cevizden sandıklar yapıyormuş. Sandıkları kontrol eden kral marangozun yanındaki kadına dikkatlice bakmış, genç kadının endamına, güzelliğine hayran kalmış. Kısa bir hoşbeşten sonra yanından ayrılıp gitmişler. Kral sarayına dönerken baş danışmanını huzuruna çağırmış ve şöyle dile gelmiş:

-       Ben bu memleketin kralıyım,  benden başka büyük yok, mal benim, makam benim, şan benim, şeref benim, söz benim çözüm benim. Dünyanın en güzel kadını da benim olmalı, ne yaparsanız yapınız buna bir çare bulun, tez elden bu güzel kadını bana getireceksiniz, bu güzel kadın benim olmalı, haydi çabuk olun, bir şeyler yapın “ diye emirler vermiş…

Baş danışman “ hay hay efendim, hemen hallederiz “ deyip gitmişler. Başdanışman Marangozun yanına gelmiş, kralımızın emri var, yarın sabaha kadar bu cevizden yaptığınız sandıklardan 20 tanesini yapıp kralımıza sabah erkenden getireceksiniz, yoksa seni zindana atarlar, belki de seni asarlar" diye haber vermişler. Geri dönmüşler. Zavallı Marangoz şaşırmış, eve gitmiş, yorgun, argın ve bitkin. Düşünmeğe başlamış, “ben ne hata yaptım Allah’ım  “diye… 

-       Bu durumu gören evin hanımı şaşırmış ve sormuş “ hayırdır Efendi, hele söyle belki bir çare buluruz, gün doğmadan neler doğar?”

-       Hanım, hanım, koca kral benden yarın sabaha kadar 20 adet sandık istiyor. Ben bir günde ancak iki tanesini yapabilirim. Vicdan, merhamet var mı? El insaf? 

-       Hanımı onu teselli etmeğe başlamış, ‘hele sabırlı ol, haydi beraber gidelim ben de seninle beraber gelip, çalışacağım. İnşallah bir çare buluruz” diyerek birlikte Marangozhaneye gitmişler. Kan-ter içinde sabaha kadar ancak üç tanesini bitirmişler. Marangoz ter içinde kalmış, o böyle heyecanla beklemeğe çalışırken, kapı birden çalınmış. Marangoz " bak işte geldiler" , sandıklar da bitmedi. Kralın adamları içeriye girmişler, biz sandık filan istemiyoruz, çabuk acele, kralımız öldü,  bize bir tabut veriniz” dediler. Bunun üzerine gelenlere bir koca tabut verdiler.

-  Marangoz ve eşi sevinerek ellerini havaya kaldırarak ve şöyle dile gelmişler:

“Tahta mıhı çaktırmayan, tabut mıhını çaktıran Allah var “

diyerek kucaklaşmışlardır. Bilmiyorum bu hikâye bazı zalimlere ders olur mu? Bir söz daha vardır:

" Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste… 

Öyle ya, gün doğmadan neler doğar. 

Abdülkadir  GÜLER 

02.12.2014. SÖKE 

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..