- Kategori
- Futbol
Takımlarımızdaki Başarı Anlayışı
Türk futbol takımlarının Avrupa maceraları hep konuşulur. Macera denilmesinin nedeni, istikrarlı ve tekrarlı başarıların olmamasındandır. Aslında bu başarıların sürekli olması için de bir neden yoktur. Çünkü beklenti, verilenden veya olan durumdan fazla olunca, Avrupa’daki hiçbir takımla eşit şartlarda olmayan Türk takımlarından sürekli başarı beklenmektedir. Burada “eşit şartlar” deyince hemen bir parantez açmak gerekir. Bizde “eşit şartlar” deyince hemen aklımıza yabancı oyuncu sınırlamasının kaldırılması gelir. Aslında hiç de yeterli olmayan bu gerekçe, konuyu enine boyuna düşünmeyen ve günü kurtarmaya çalışan yöneticilerin sözümona savunmalarıdır.
Kulüpleşme var mıdır, parasal gelirler Avrupa ile boy ölçüşecek durumda mıdır, alt yapıya ne kadar önem verilmektedir, ülke nüfusu ile orantılandığında futbolcu sayısı Avrupa ile aynı mıdır, teknik alt yapı oluşması için teknik adamlar bilimsel bir programla mı yetişmektedirler? Eline her düdüğü alan ve altına da bir eşofman geçirerek bir grubun karşısına geçen kişinin bir takım çalıştırması engellenebilmekte midir? Böyle bir yasa, yönetmelik, tüzük ve kural var mıdır? Araştırın bakalım Türkiye’de antrenör olmak için gerekli kurallar nelerdir ve bu kuralları kaç kişi sağlayamaz? Büyük çoğunluk sağlamaktadır. Hatta asıl mesleği herhangi bir spor branşıyla ilgisi olmasa bile, açılan antrenör kurslarına formasyonu ve prosedürü tamamlayan herkes müracaat etmektedir. On beş günlük kurs programından sonra da al eline düdüğü çık sahaya. Var mıdır bir engel?
Var mıdır da var mıdır? Daha birçok neden sayabiliriz. Ancak bu kadarı bile yeterlidir. Bu saydığımız nedenlerin bir tanesine bile olumlu yanıt verebiliyor muyuz? Neyi verdik de ne istiyoruz? Neyi yaptık da başarı sürekli olsun istiyoruz?
Hani halk arasında bir söz vardır: Ne kadar ekmek o kadar köfte. Veya ne kadar para o kadar köfte. İşte ülke sporumuz aynen bu durumdadır.
Başarı’nın da ne demek olduğunu hiç bilmeyiz.
Sözlük anlamıyla başarı; istendiği varsayılan şey veya şeylere ulaşma işi veya istendiği varsayılan şey veya şeylerin kendisidir.
“KİM İÇİN KİME GÖRE” sorularının içeriği dolduğu anda, başarı’dan da kastedilen amaç ve gereç anlaşılmış olur. Çünkü bizde başarı, farklı adlandırılan bir olgudur. Karşısındakine göre kazanılan başarı aslında ideal başarı değildir, olması gereken başarı değildir. Ama bizim ülke kültürümüzde hedef aldığımız kim veya ne varsa, O’na karşı elde edilen “günlük kazanımlar” başarı olmaktadır. Bu başarı o günü kurtarır, ancak üzerinden bir süre geçtiğinde başarı olarak anlamlandırılan sözde başarının başarı olmadığı çok geçmeden anlaşılır. Anlaşılır anlaşılmasına da, halâ anlamamakta ısrar edenlerin başarı tanımlamalarının asıl nedeni, hedef alınan “KİM İÇİN KİME GÖRE” sorgusunun içeriğini kendisine göre doldurmak istemelerindendir.
Toplumsal, psikolojik, beğeniler, değer yargıları; toplumdan topluma kişiden kişiye farklıklar gösterdiğinden, sosyolojik ve bireysel başarı algılamaları da bazen birbirine tezat oluşturacak biçimde değişikler gösterebilir. Ancak en önemli fark, ülke sporunda gelişmiş ülkelerde, çeyrek finallere, yarı finallere ömür boyu sevinmek olmaz. Ancak bizde bu bile başarı olarak algılanır.
Sporda en önemli olgu, sonuçtur. Gelişmiş ülkelerde bu böyledir.
Bizde ise sonuca giderken çıkılan merdiven basamakları sayılmaktadır.
“Ben 10 basamak çıktım, sen 8 basamak çıktın”.
2008 Pekin Olimpiyatlarının altın çocuğu Jamaika’lı atlet Usain Bolt
Çünkü başarı, gerçeğe göre değil, sonuca göre değil, kendimize göredir. Kültürümüze ve başkasına göredir. Hedefimiz; ülkemizdeki diğer bir takıma göredir. Başarımız da bununla sınırlıdır.