Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '12

 
Kategori
Tarih
 

Takiyyüddin Er Raşit

Takiyyüddin Er Raşit
 

(1521 – 1585)

İstanbul Rasathanesi'ni ilk kuran, çağından çok ileride ve asrın önde gelen astronomi âlimidir.

Rasathane Nedir? (Detay)Gözlem evi anlamına gelir.

1577 yılında Tophane sırtlarında Takîyüddîn’in yönetimi altında bir gözlemevi (rasathane) kurulmuştur.

Takiyyüddin Er Raşit’in:

İcatlarından mekanik saat 16. yüzyılın önemli icatlarından birisi olarak bilinir.

Günümüzde 61" olarak hesaplanan güneşin apojesini, Takiyüddin 63" olarak bulmuştur.

Bu kopernik'in 24" ve tycho brahenin 45" değerleriyle karşılaştırılınca gerçeğe en yakın değer olarak görünmektedir.

Takiyüddin döneminin en büyük bilginidir. Matematik ve astronomi başta olmak üzere birçok alanda araştırmaları vardır.

Özellikle trigonometri alanındaki çalışmaları övgüye değerdir.

16. yüzyılın ünlü astronomu Copernicus sinüs fonksiyonunu kullanmamış, sinüs, kosinüs, tanjant ve kotanjanttan söz etmemiştir; oysa Takiyüddin bunların tanımlarını vermiş, kanıtlamalarını yapmış ve cetvellerini hazırlamıştır.

Takiyüddin, ondalık kesirleri kuramsal olarak incelemiş ve bunlarla dört işlemin nasıl yapılacağını örnekleriyle göstermiştir.

Batı'da, bu düzeye, yaklaşık on sene sonra yazılmış olan (1585) Simon Stevin'in (1548–1620) eseri ile ulaşılabilmiştir.

Takiyüddin aynı zamanda yetenekli bir teknisyendir. Güneş saatleri ve mekanik saatler yapmıştır. Cep, duvar, masa saatlerinin yanında astronomik saatlerle gözlem saatlerini anlattığı Mekanik Saat Yapımı adlı kitabı, Batı Dünyası da dâhil olmak üzere, bu yüzyılda bu konuda kaleme alınmış en kapsamlı kitaptır.(alıntı)


Masallarda kral olur, kralın akıl hocasıda sarayın müneccimbaşıdır! Başı derde girse ona sorar, ne olacak ne bitecek ona sorar, iyiliğin veya kötülüğün geleceğini ya da nasıl geleceğini krallar müneccimbaşına sorarlar.

Kimdir bu müneccimler vebaşlarındaki adamlar dedim.

Bir kere müneccimbaşı olmak için âlim olmak gerekiyormuş. Bunu öğrendik.

Yıldızlara bakarak, krala ne olacak ne bitecek onu söylüyorlarmış.

Yani bu günlerde de yıldızlara bakıp bizlere ne olup biteceğini kimler söylüyor?

Astrologlar.

Müneccimler bir çeşit astrolog o zaman!

Tabi müneccimler yıldızlara bakarak kahenetlerde bulunmuyorlar mı? Bulunuyorlar. Astroloklarda bunu yapıyor!

Ben size müneccim ve astroloğu anlatmayacağım bu günkü yazımda…

Size çok önemli birini bir bilim adamını, bir münecimi hatta münecim başını anlatacağım.

Osmanlı dönemide yaşamış bir zatı muhterem. Öyle böyle değil. Onunla ilgili o kadar sayfalar dolusu yazılar vardike, onları özetlemek mümkün değil, kısaltmak hiç olmayacak!

Ben ancak birkaç ayrı yerden onunla ilgili birkaç yazıyı sizlere aktarabiliyorum.

Bunlar büyük adamlar.

Bunlar bilime hayatlarını adamışlar.

Bunlar kendilerinden sonralara büyük hazineler bırakmışlar.

Nur içinde yatsınlar.

Evet…

Takiyyüddin Er Raşit’i,III. Selim’in müneccimbaşını anlatacağım.

1521 yılında Şam'da doğdu.

Eğitiminden sonra Tennis kadılığına atandı.

Kadılığı sırasında yaptığı gözlemler ile ün kazandı.

1571'de Mustafa Çelebi'nin ölümünden sonra II. Selim tarafından saray müneccimbaşılığına atandı.

1574 yılında Galata Kulesi'nde gözlem çalışmalarına başlamıştır.

Hoca Saadettin ve Sokullu Mehmet Paşa'nın desteği ve padişah III. Murat'ın fermanıyla 1577 yılında Tophane sırtlarında Takîyüddîn’in yönetimi altında bir gözlemevi (rasathane) kurulmuştur.

Ekliptik ile ekvator arasındaki 23° 27' lik açıyı, 1 dakika 40 saniye farkla 23° 28' 40" şeklinde bularak o tarihte ilk defa gerçeğe en yakın ve doğru dereceyi hesaplamıştır.


Rasathane astronomların çalışma ve barınma ihtiyaçlarına cevap veren, aynı zamanda zengin bir kütüphane barındıran çok iyi bir bina idi.

Takiyüddin'in rasathanesinde kullanılan cihazların, çağdaşı avrupalı astronom tycho brahenin 1576 da uraienborg da kurmuş olduğu rasathanedeki aletlerle benzer özelliklere sahip olduğu bilinmektedir.

Takiyüddin rasat çalışmalarını 15 yardımcısıyla beraber yürüttüğünü, sidratü munhetel efkâr adlı zicinde belirtmektedir.

Çalışmalarıyla, güneş parametrelerinin (değişken)hesaplanması için yeni bir yöntem geliştiren Takiyüddin, sabit yıldızların enlem ve boylamlarının tespitinde venüs gezegeni, aldebaranve spica virginisadlı iki yıldızı kullanmıştır.

Batı dünyası, ms 2. yüzyılda Batlamyustan, 16. yüzyılda Kopernik'e kadar, açıların ölçülmesinde kirişleri kullanmıştır.

Bu nedenle 1 derecelik kirişin hesaplanması astronomların önemli sorunlarından birisi olmuştur.

Takiyüddin açıların ölçülmesinde, kirişleri değil, sinüs, kosinüs, tanjant gibi trigonometrik fonksiyonları kullanmıştır.

Uluğbeyden esinlenerek, sinüs 1 dereceyi hesabetmek için farklı bir yöntem bulmuştur.

Ayrıca Takiyüddin, icatlarıyla, rasat aletlerine yeni aletler ilave etmiştir. İcatlarından mekanik saat 16. yüzyılın önemli icatlarından birisi olarak bilinir. (alıntı)

Takiyüddin, trigonometrik fonksiyonların kesirlerini, ilk defa ondalık kesirlerle göstermiş ve birer derecelik fasılalarla 1 dereceden 90 dereceye kadar hesaplanmış sinüs ve tanjant tabloları hazırlamıştır. Bu dönemde, logaritma tabloları veya hesap makineleri olmadığı için, trigonometrik hesaplamalarda ya bu cetveller ya da rub, yani "trigonometrik çeyreklik" denilen basit bir alet kullanmıştır.

Takiyüddin'in aritmetik alanındaki çalışmaları da oldukça önemlidir. Kendisine özgü pratik bir rakamlama sistemi geliştirmiş ve çok eskiden beri kullanılmakta olana altmışlık kesirlerin yerine ondalık kesirleri kullanmaya başlamıştır.

Ondalık kesirleri, Uluğ Bey'in Semerkand Gözlemevi'nde müdürlük yapan Gıyâsüddin Cemşid el-Kâşi'nin Miftâhü'l-Hisâb (Aritmetiğin Anahtarı, 1427) adlı yapıtından öğrenmiş olan Takiyüddin'e göre, el-Kâşi'nin bu konudaki bilgisi, kesirli sayıların işlemleriyle sınırlı kalmıştır; oysa ondalık kesirlerin, trigonometri ve astronomi gibi bilimin diğer dallarına da uygulanarak genelleştirilmesi gerekir.

Takiyüddin, bu yapıtında göksel konumların belirlenmesinde kullanılan altmışlık yöntemin hesaplama açısından elverişli olmadığını bildirir; çünkü altmışlık yöntemde, kesir basamakları çok olan sayılarla çarpma ve bölme işlemlerini yapmak çok vakit alan bıktırıcı ve yıldırıcı bir iştir; bugün kullandığımız onluk kerrat cetveline benzeyen altmışlık kerrat cetveli bile bu güçlüğün giderilmesi için yeterli değildir. Oysa onluk yöntemde, kesir basamakları ne kadar çok olursa olsun, çarpma ve bölme işlemleri kolaylıkla yapılabileceği için, Ay ve Güneş'in yanında gözle görülebilen Merkür, Venüs, Mars, Jupiter ve Satürn'ün gökyüzündeki devinimlerini gösterir tabloları düzenlemek ve kullanmak eskisi kadar güç olmayacaktır.

Takiyüddin 1584 yılında İstanbul'da tamamlamış olduğu Ceridetü'd-Dürer ve Haridetü'l-Fiker (İnciler Topluluğu ve Görüşlerin İncisi) adlı başka bir yapıtında, son adımı atmış ve birim dairenin yarıçapını 10 birim almak ve kesirleri, ondalık kesirlerle göstermek koşuluyla bir Sinüs - Kosinüs Tablosu ile bir Tanjant - Kotanjant Tablosu hesaplayarak matematikçilerin ve gökbilimcilerin kullanımına sunmuştur. Eğer Takiyüddin bu tabloları hazırlanırken birim uzunluğu 10 birim olarak değil de, 1 birim olarak benimsenmiş olsaydı, bugün kullanmakta olduğumuz sisteme ulaşmış olacaktı.
Takiyüddin'in temel düşüncesini ışığın doğrusal çizgilerde ancak küresel olarak yayıldığı savına dayandırmıştır. Bu tür bir ışık tasarımı İslâm Dünyası'nda konuya getirilmiş yeni bir bakış açısıdır ve bu bakımdan önem taşımaktadır.

Kitapta ele alınan diğer bir konu da yansımadır. Burada ışığın aynalarda uğradığı değişimler ve çeşitli aynalarda görüntünün nasıl oluştuğu deneysel olarak tartışılmıştır. Kırılma konusunda ise yoğunluğu farklı ortamlarda ışığın uğradığı değişimleri inceleyen Takiyüddin, yaptığı bütün deneysel ve matematiksel irdelemeler sonucunda, kırılma kanununu bulamamıştır. Fakat konuyu tamamen geometrik olarak ele alan, trigonometriyi işin içine sokmayan ve açılar arasında oranlar ya da eşitsizlikler kurmak yoluna dayanan değişik bir yaklaşım getirmeye çalışmıştır.

Takiyüddin, ayrıca göllerden, ırmaklardan ve kuyulardan suları yukarı çıkarmak için çeşitli araçlar tasarlamış ve bunları bir eserinde ayrıntılarıyla tasvir etmiştir. Araştırmalar, Takiyüddin'in ağabeyi olan Necmeddin ibn Marûf'un da iyi bir bilim adamı olduğunu ve özellikle astronomi ile ilgilendiğini ortaya koymuştur.(alıntı)

Benim hep söylediğim bir şey var. Bunu yazmakta israrla devam ediyorum. Bir turizmci ve bir yazar olarak Avrupa ile aramızdaki bazı olayları anlatmakta yarar görüyorum.

Yabancı arkadaşlarım kendilerinin asırlardır bizlerden çok önde olduklarını söylerler. Oysa İslam bilim adamlarının yaptıkları anlatmakla bitirelecek gibi değil…

Batıda ilim adamlarını hunharca katledildiği zamanlarda yani karanlık ortaçağ dönemlerinde müslümanlar üniversiteler kurmuşlar ve dünyanın her tarafından gelen talabeleri yetiştirmişler.

Bir çok islam âlimini yazıyorum, şaşırıyorum.

Fizik, matematik, astronomi ve tıpta Müslümanların geldiği yerlere onlar asırar sonra gelmişler. Hastaların içine şeytan girmiş diyerek diri - diri yaktıkları zamanlarda, bizler akıl sağlığı bozuk olanları müzikle tedavi etmişiz.

Böyle büyük ilim adamlarını okuduğum zaman sizlerinde bilmenizi istiyorum.

Ben sizlere daha bir çok bilim adamını aktarmaya çalışacağım.

Sizlere iyi okumalar diliyorum…

Nazan Şara Şatana

http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

https://twitter.com/#!/nazansarasatana

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....