Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '08

 
Kategori
Haber
 

Takke, cübbe almaya gidiyorum...

Takke, cübbe almaya gidiyorum...
 

Fotoğraf:www.milliyet.com.tr


Şu <ı>“Teknoloji” denilen şey, her ne kadar insanı yoruk yoruk yorsa da, çoğu zaman da insanı rahatlatıyor.

Alıyorsunuz önünüze <ı>“Laptop”unuzu, yani Türkçe deme ile diz üstü bilgisayarınızı, bağlanıyorsunuz <ı>“İnternet” denilen yere, birkaç dakika içinde, isterseniz dünyanın her tarafını dolaşıyorsunuz. Tabi <ı>“Dil” bilmek de çok önemli. Ama dil bilmeseniz de, bir de bakıyorsunuz ki <ı>“Messenger”da bir tanıdığınıza rastlıyorsunuz.

Oh… Bir güzel sohbet…

Ben de oturmuşum <ı>“Laptop”umun başına, güzel güzel oynaşırken, bir de baktım ki <ı>“Drakkar” bende <ı>“Çevrimiçi” görünüyor. Hemen lafa giriştim. Kendisi <ı>“Drakkar” adını kullanır, uçak modelidir. Tabi kim olduğunu anlamışınızdır, Sayın Talip BÖLÜKBAŞI.

- Sayın Bölükbaşı, iyi günler, nasılsınız?

- Teşekkür ederim, siz nasılsınız?

- İyiyim vallaha, her hangi bir yaramazlık yok. Bugün birazdan Çıkrıkçılar yokuşuna[1] gideceğim de… Bir şalvar, bir cübbe, bir sarık, namaz takkesi filan alacağım. Hanıma da üç beş masa örtüsü filan…

- !?...

- İster misiniz, size de alayım mı? Hani artık gerek olacak da…

- Vallaha iyi olur, gitmişken…

- Rengi nasıl olsun? Yeşil, gri filan… Hani giyinirken moda icabı renk uyumu olsun diye…

- Sen nasıl uygun görürsen, ama <ı>“Yeşil” tercih ederim.

- Tamamdır… Kendime alırken, size de alırım…

- Senin alacağın giyim kuşamı anladım da, hanıma niye masa örtüsü?

- E ağabeyim, kıymetli kardeşim, “eşarp” olmaz, masa örtüsü ile ancak kapatır her yanını.

- Ya moda durumu n’olacak?

- Var var… Masa örtülerinin de desenlisi, rengârengi var. Olmadı, üç beş çarşaf alırım ya…

- Eh… Sen bilirsin.

- Oradan geldikten sonra, façayı da bir güzel düzelttim mi, meclisin önüne gideceğim. Oraya da gelir misin?

- Hayrıdır, orada ne yapacağız?

- Büyük bir kartonun üzerine, Arap harfleri ile <ı>“4 karı isterim” diye yazıp, kapısının önüne oturacağım.

- O nerden çıktı şimdi…

- E… Artık <ı>“Laiklik” ilkesinin canına okumadık mı Talip Beyciğim, dört karı almak da bizim hakkımız, biri var, kaldı geriye 3 karı…

- Yahu… İbrahim Bey, bari <ı>“Karı” deme <ı>“Hanım” de…

- Diyemem, <ı>“hanım” dersek kabul etmezler, ama <ı>“Karı” dersek belki kabul ederler.

- Olur mu peki?

- Olma mı?... Kitaba göre olur. Her ne kadar Hz. Ali, Peygamberimizin kızı Hz. Fatma ile evliyken, Hz. Ali ikinci bir <ı>“Karı” olmaya niyetlenmiş. Bunun üzerine Hz. Fatma, ağlayarak babasına gelmiş ve çok üzgün olduğunu ve bunu kabul edemeyeceğini söylemiş. O zaman Sevgili Peygamberimiz, Hz. Ali’ye haber göndermiş ve <ı>“Söyleyin Hz. Ali’ye, ikici eş almadan önce, Hz. Fatma’yı boşasın” demiş.

- Peki İbrahim Bey… Biz üç tane daha alırken, evdekilerden de olursak n’olacak?

- Onların babaları Peygamber mi Talip Bey, bir şey olmaz…

- Yok arkadaş, ben Arapça harflerle yazılmış <ı>“4 karı isterim” talebi ile TBMM kapısı önündeki eyleme katılmam…

- Olmadı Talip Bey, sen baştan <ı>“dönek” durumuna düştün. Başladın mı bitireceksin işi. Baksana Sayın Başbakanımız ne demiş Almanya’dan?

- Ne demiş?

- <ı>“Hedefe er geç ulaşacağız” demiş.

- İbrahim Bey… Sen çıkrıkçılara git, şalvarını, cübbeni, sarığını ve de takkeni al… Hatta masa örtüsünü de. Lakin beni bu işin içine karıştırma. Meclise de giderken yanına başkalarını bul, ben yokum…

- İyi… Sen bilirsin, gün gelir bizden yana olursan, o zaman da biz seni yarı yolda bırakırız.

Kimse istemese de ben gideceğim, moda renkler ve uyum içinde bir tarz yaratarak, takkemi, sarığımı, şalvarımı, cübbemi alacağım. Ayağıma da bir <ı>“Çarık” veya “Pantufla”[2] alacağım. Altına da bir soğuk kuyu lastiği…

Talip Bey beni yarı yolda bıraktı vallaha. Hani Cumartesi günleri <ı>“Efsane Bulgur pilavı” olmasa, bir daha yüzüne bakmam ama ne edersiniz, çıkarlarımızı da bu arada korumak zorundayız. Onu da elhamdülillah(!) öğrendik…

Hadi <ı>“Aleykümselâm”, gidiyorum ve <ı>“Laptop”umu da kapatıyorum.

<ı>10 ŞUBAT 2008



<ı>[1]<ı> Lafı gelişi “Çıkrıkçılar yokuşu” dedim. Tüm Çıkrıkçılar yokuşu esnafını tenzih (Arılama, kusur kondurmama) ederim.
<ı>[2]<ı> “Mesh”in sayası ekose dokuma yünden olanı… Eskiden Kayseri’de kış mevsiminde okula giderken giyerdik. Sıcak tutar.
 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..