Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '20

 
Kategori
Tarih
 

Taksim Anıtı'nın Sırrı

Taksim Cumhuriyet Anıtı’nın Sırrı
 
 
 
Türk Heyeti Kızıl Meydan’da
 
Sovyet Heyeti Taksim’de, İsmet Paşa Moskova 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda…
 
1922 yılı Mart ayı ortalarında Mustafa Kemal Paşa; Kafkas Sovyeti Büyükelçisi İbrahim Abilov, Sovyetler Birliği Büyükelçisi Aralov ve Sovyet Askeri Ataşesi K. K. Zvonaryev’i cepheye çağırır. Zvonaryev 23 Mart’ta, Abilov ve Aralov ise 27 Mart’ta Mustafa Kemal’le görüşmek ve Türk birliklerinin denetimine katılmak üzere cepheye gelirler. Sovyet tarafı bu gezide, Mustafa Kemal’in uzun süre Anakara’da bulunmayışı nedeniyle biriken mesafeleri çözmek, İtilaf devletlerinin ateşkes önerisini görüşmek, yeni Türk ordusunu tanımak ve gereksinimlerini yakından öğrenmek olanağını elde etmiştir. Ayrıca Mustafa Kemal’e Lenin’in gönderdiği 3,5 milyon altın rubleyi, askeri giyecekler ve silahları da teslim etmişlerdir.
 
 
 
Cephede Mustafa Kemal’le özel görüşme
 
 
 
29 Mart 1922 günü Mustafa Kemal’le Eskişehir-Sivrihisar’daki ilk görüşmede, İtilaf devletlerinin Türkiye ve Yunanistan’a önerdiği ateşkes üzerine konuşulur. Mustafa Kemal de, İsmet Paşa da şartları çok ağır bulduklarını belirtirler.
 
 
 
Cephede yapılan diğer görüşmelerin önemli gündem maddelerinde birisi, Türkiye’ye yapılacak yardımlardır. Mustafa Kemal, Maliye Bakanı Hasan Bey’in maliyenin içinde bulunduğu ağır durum nedeniyle İtilaf devletlerinin önerilerine boyun eğmek gerektiği düşüncesinde olduğunu anlatır. Mustafa Kemal, Türk halkının emperyalizme boyun eğmeye karşı olduğunu, Sovyetler’in Türkiye’ye yardım ettiğini, bu durumda, emperyalistlere ödün vermemek gerektiğini ileri sürerek, Maliye Bakanı Hasan Bey’in görüşlerine itiraz ettiğini söyler. Mustafa Kemal, yapılacak yardımlar konusunda açık konuşmalarını, bundan dostluklarının hiçbir şekilde zarar görmeyeceğini vurgular ve Sovyetler’deki ağır durumu hesaba kattıklarının altını çizer. Daha sonra somut isteklerini iletir. Mustafa Kemal, bu görüşmelerde Aralov ve Abilov’un her konuda pek çok samimiyet gösterdiklerini ve teminat verdiklerini belirtir.
 
 
 
Cephe ziyareti boyunca Aralov ve Abilov için resmi geçitler düzenlenir. Sovyet ve Azerbaycan temsilcileri, Ilgın manevralarına da katılırlar. Mustafa Kemal’in ifadesiyle “konuklara her tarafta olumlu gösteriler yapılır”. Ancak Birinci Ordu’nun geçit töreninde sürekli kendini ön plana çıkarmaya çalışan Ali İhsan Paşa’nın; erlere, “Moskof’tan öc alan, yılmaz ordunun büyük kumandanı Ali İhsan Paşa...” sözlerinin geçtiği marşı okutması, Mustafa Kemal’i çileden çıkarır. Ali İhsan Paşa, daha sonra görevinden alınacak ve İstiklal Mahkemesi’nde yargılanacaktır.
 
 
 
Emperyalist kuşatmaya karşı, ilk bağımsızlık mücadelesini zaferle taçlandıran Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya maddi ve manevi destek sağlayan ve Kafkasların Lenin’i olarak bilinenen, Azerbaycan Sovyeti Başkanı Dr. Neriman Nerimanov’un girişimleriyle, İbrahim Abilov, Büyükelçi olarak Ankara’ya gelir ve Mutafa Kemal Paşa ile temaslara başlar. Cephe boyunca birçok yerde Aralov ve Abilov’a askerlere hitap etme olanağı verilir. Sovyet Büyükelçisi Aralov, “Yiğit ve soylu Türk askerleri!” diye başlayan konuşmasında, Kızıl Ordu’nun selamlarını iletirken, Türk sancağının yakında İzmir’de dalgalanacağını vurgular. Aralov’un konuşmaları “yaşa!” nidalarıyla kesilir.
 
 
 
Azerbaycan Büyükelçisi İbrahim Abilov ise, Türk askerleri için anlaşılır, sade bir Türkçe ile, Sovyet Kızıl Ordusu’nun İngiliz, Fransız ve diğer sömürgecilere karşı elde ettiği zaferleri, Rusların Çarı, kapitalistleri, zenginleri nasıl devirdiğini ve artık hükümetin halkın eline geçtiğini anlatır. Abilov, Sovyet Rusya’nın Türkiye’ye destek verdiğini, askerlerin cephe gerisi için kaygı duymamaları gerektiğini, Kızıl Ordu’nun cephe gerisini emperyalistlerin saldırılarından koruduğunu söyler. Türk askerleri, Abilov’u büyük bir coşkuyla alkışlarlar.
 
 
 
Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı kumandanları; cephe ziyaretinde Aralov, Abilov ve Sovyet Askeri Ataşe Zvonaryev’le askeri sırları paylaşırlar. Hatta, Büyük Taarruz’un öncesinde Mustafa Kemal, Aralov’dan Sovyet Elçiliği’nde onun da katılacağı büyük bir resmi kabul düzenlemesini, bunu bütün Ankara’ya yaymasını, öteki ülkelerin elçilerini de çağırmasını rica eder. Plana göre, elçilikteki kabule yaveri gelerek Mustafa Kemal’in rahatsız olduğunu söyleyecek ve gelemeyeceğinden ötürü özür dileyecektir. Mustafa Kemal, Sovyet temsilcilerini askeri planlardan da haberdar eder.
 
 
 
İngiliz gizli arşiv belgelerine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti, Büyük Taarruz’dan önce Aralov’un temsil ettiği Sovyet Hükümetiyle gizli bir anlaşma yapar. Türkiye, Sovyetler’in onayını almadan Yunanistan’la barış yapmayacak; Sovyetler ise, Türkiye’ye Yunanistan’a karşı yapacağı savaşta gereksinim duyacağı her yardımı sağlayacaktır. Çok daha önemlisi, bir Sovyet askeri heyeti, anti emperyalist savaşın etkin bir biçimde yürütülmesine gözcülük etmek için, Kemalist ordunu karargahında görevlendirilecektir.
 
 
 
Gerçekten de Büyük Taarruz sırasında, Mustafa Kemal Paşa’nın yanında Sovyet kumandanları bulunmaktadır. Bu olgu, fotoğraflarla da saptanmıştır. Atatürk’ün Büyük Taarruzu dürbünle izlerken çekilen fotoğrafında hemen arkasında yere uzanmış duran subayın şapkası ve kaputu, Kızıl Ordu üniformasıdır.
 
 
 
Cephede Mustafa Kemal ve Kadın Hakları
 
 
 
Cephe ziyareti sırasında Mustafa Kemal’in kadın hakları ve geleceğine karşı tutumu, Sovyet yetkililerin dikkatini çeker. Özellikle Aralov, Mustafa Kemal’in kadının kurtuluşunun ve toplum yaşantısında erkeklerle eşitliğini isteyen ilerici tavrından etkilenir. Hatta, Ahmet Ağaoğlu’yla yaptığı bir görüşmede bir Sovyet yetkilisine şöyle demiştir:
 
 
 
“Ağayev; Rauf, Fethi ve diğerleri gibi hükümet üyelerinin de bulunduğu Mustafa Kemal’in evinde oturuyormuş. Şu sahne gerçekleşmiş. Mustafa Kemal Paşa’ya Doğu illerinden etkili bir hoca-din adamı bir ricaya gelmiş. Paşa ona, ricasını yerine getireceğini, ama onun da yerine getirmesini istediği bir ricası olduğunu söylemiş: İzmir’den karısıyla döndükten sonra hacıyı karısıyla evine davet edecek ve ardından iki çift şehirde dolaşmaya çıkacaklar. Paşa, çarşafsız bir şekilde karısıyla el ele gezecek. Hacı da aynı şekilde karısıyla el ele ve karısının çarşafını çıkartarak gezmeye söz verecek. Öneriye duyan hoca utanmış, mırıldanarak “amin” demiş ve dine karşı itaatsizlikten bahsetmiş. O zaman Kemal Paşa, ona şöyle demiş:
 
“Ben, sizin dini kurallarınızı bilmek istemiyorum. Eğer beni rahatsız ederseniz hepinizi keserim. Türk kadını çalışkan, evine ve vatanına bağlı ve özgürdür. Kadınlarımız cephede ve cephe gerisinde, erkekler kadar özverili gayret içindedirler. Modern Türkiye’yi onlarla birlikte kuracağız ve yaşatacağız. Çarşafla ve safsata şeylerle Türk kadınını çağdışı hurafelerin içine sokmaya kimsenin hakkı yoktur. ”
 
Aralov, Sovyet yetkililere çektiği pek çok telgrafta, Mustafa Kemal’in kadınlarla ilgili düşünce ve görüşlerini dile getirmiş ve Sovyet kadınlarının da bu yönde gelişmesini önermiştir.
 
 
 
Aralov ve Abilov, cephe gerisiyle birlikte Mustafa Kemal’i daha yakından tanıma fırsatı bulurken, onun büyük devrimci özelliklerini açık bir şekilde görürler. Aralov ve Abilov, 5 Nisan 1922 günü cepheden ayrılırlar ve ertesi gün Ankara’ya varırlar. Sovyet Askeri Ataşe Zvonaryev ise incelemeler yapmak üzere daha cephede kalacak, hatta çatışmaların olduğu mevzilere kadar gidecektir. 26 Ağustos 1922’de Kocatepe’de başlayan; Polatlı, Sivrihisar, Eskişehir, Afyon, Kütahya, Çaltepe ve Dumlupınar’a kadar 5 gün süren tüm sıcak savaşların içinde yer alacaktır. Düşmanın Dumlupınar’da bozguna uğratılışına da tanıklık edecektir. Hatta, İzmir Zaferi’ne kadar hep cephededir...
 
 
 
30 Ağustos 1922 Zaferi, Sovyetler’de coşkuyla karşılanır
 
 
 
Azerbaycan Büyükelçisi İbrahim Abilov’un anılarında bu zaferden övgüyle söz edilir. Çanakkale Savaşları sırasında başlayan Türk-Sovyet ilişkileri, bu kez daha da pekişir. Türkiye’nin zaferi, Sovyet Cumhuriyetlerinde büyük etki yaratır. Sovyet Hükümeti, emperyalistlerin maşası Yunanlıların Dumlupınar’da bozguna uğratılmasının ardından, Ankara’ya gönderdiği mesajda çok sıcak bir ifade kullanmıştır:
 
 
 
“Sovyet halkları, Avrupa emperyalistlerine karşı yıllardır kahramanca savaşan Türk halkının sevincini içtenlikle paylaşmakta ve Türk Ordusu’nun Türkiye’yi barışçı çalışma günlerine yaklaştıran her zaferine, Türk halkıyla birlikte sevinmektedir.”
 
Zafer kutlamaları, Sovyet Rusya’da da yapılmaktadır. 24 Eylül 1922 günü Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi öğrencileri tarafından Moskova’da Türkiye’nin zaferi şerefine güçlü bir miting düzenlenir ve şehir içinde, çok kalabalık uzun bir yürüyüş yapılır.
 
 
 
Türkistan Sovyeti Merkez Yürütme Kurulu, emperyalistlere karşı kazanılan Türk zaferi dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir kutlama telgrafı gönderir. 6 Ekim 1922 tarihli telgrafta şöyle denilmektedir:
 
“Türkiye’nin emperyalist işgalcilere karşı verdiği kahramanca savaşı ve zaferinizi yürekten selamlarız!...”
 
 
 
İzmir İktisat Kongresi ve Anadolu’nun Babası Abilov’un karanlık ölümü
 
1918-1923 arası bağımsız bir Cumhuriyet olan Azerbaycan’ın Türkiye Büyükelçisi olan İbrahim Abilov, Türk halkının ve Kemal Atatürk’ün çok yakın dostu olarak, yalnız cephede değil, yeni ve genç Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik olarak da kalkınması için büyük yaralılıkları olmuştur. İzmir İktisat Kongresi’ni örgütlemede onun büyük katkıları vardır.
 
Lozan Konferansı sırasında; Moskova’da 30 Aralık 1922 günü Rusya, Ukrayna, Belarus ve Transkafkasya Cumhuriyetlerinin katılımıyla, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) kurulur.
 
 
 
Türkiye düşmanlarından kurtulmuş, saltanatı kaldırmıştır. 17 Şubat 1923 günü İzmir İktisat Kongresi toplanır. Yeni rejimin ekonomik politikaları belirlenecektir. Mustafa Kemal, Kongrede, eşleriyle birlikte davet ettiği Aralov ve Abilov’la burada da özel görüşmeler yapar ve bilgi alış verişinde bulunur. 3 yaşındaki Anadolu, ablası Ziba ve anne Tamara’da İzmir’dedir. Onlar, Atatürk’ün özel konuğudur.
 
 
 
İzmir İktisat Kongresi 17 Şubat 1923 günü açılır. Kongre’nin başkanlığını Kazım Karabekir yapar. Aralov ve Abilov’la birlikte orada bulunan Astahov, Kongre’nin sınıfsal ilkelere göre toplanmış olmasına önemle dikkati çeker. Kongreye Türkiye’nin her yanından bütün üretici sınıfların temsilcilerin katıldığını vurgular.
 
Kongre, Mustafa Kemal’in konuşmasıyla başlar. Hemen ardından Aralov ve Abilov söz alır. Her ikisi de konuşmalarında, ağır ve kanlı savaşlardan sonra kültürün geliştirilmesi, halk ekonomisinin kurulması konusunda Sovyetler’in deneyimlerini aktarırlar. Sömürücüleri kovmak, emperyalizmi ve feodal düzeni alt etmek suretiyle savaşı başarıyla sona erdiren yeni Türkiye konusunda, Sovyetler Birliği’nin görüşlerini anlatırlar. Özellikle Abilov, Türkçe olarak yaptığı konuşmasında, ayrıca kardeş Azerbaycan’ın ekonomik durumuyla ilgili ayrıntılı bilgi verir. Abilov’un konuşması, Anadolu’dan gelen delegeler tarafından ayakta alkışlanır.
 
 
 
İzmir İktisat Kongresi Kararları
 
 
 
S. Aralov ve İbrahim Abilov’un örgütlediği ve yönlendirdiği Sovyet diplomatları ve bilim adamları, dış kapitalizme karşı savaşımda bir adım olarak değerlendirdikleri İzmir İktisat Kongresi’nin kararları arasında, özellikle şu noktalara dikkat çekerler:
 
Kongre, “Amele Teali Cemiyeti” adındaki ilk işçi sendikasının istekleri de bu karalar içinde yer almıştır.  iç pazarın genişletilmesi ve bu pazarın ulusal sermayenin eline geçmesi yolundaki engelleri kaldırmak, yerel-ulusal burjuvazinin girişimciliğinin geliştirilmesi ve ülke ekonomisindeki yerinin güçlendirilmesi için gerekli koşulları yaratmak, emperyalist tekellerin çalışmalarını sınırlandırmak ve ticareti geliştirmek amacıyla bir dizi önlemler saptanmıştır. Ayrıca Türkiye’de mal-para ilişkilerinin gelişmesini engelleyen “aşar”ın kaldırılması ve Fransız tütün tekeli “Reji”nin kapatılmasını gerekli görmüştür. Ziraat Bankası’nın köyde kredi işini ve yardımlaşma birliklerini örgütlemekle görevlendirilmiştir. Sanayi kuruluş programı, yerli sanayi ve ulaştırmanın geliştirilmesini öngörmüştür. Küçük zanaatçı üretiminden büyük fabrika sanayine geçiş gereği belirlenmiştir.
 
 
 
Kongre’de Abilov’un ölüm haberi
 
 
 
Üç gün süren İzmir İktisat Kongresi, üzücü bir olaya sahne olur. Kongre çalışmaları sırasında, kaldığı otel odasında İbrahim Abilov, ağır şekilde hastalanır. Mustafa Kemal, Abilov’un kurtarılması için, kendi özel doktorunu gönderir. Atatürk’ün doktoru Tevfik Rüştü’nün de katıldığı ameliyata alınan Abilov kurtarılamaz ve 23 Şubat 1923 günü çok sevdiği Türkiye topraklarında can verir. Mustafa Kemal, İbrahim Abilov’un ölümü üzerine Arap ve Hintli uzmanları çağırtır ve Ebilov’un bedeni 200 yıllılığına mumyalatır. Atatürk’ün talimatı üzerine Abilov’un naşı gemiyle İzmir’den İstanbul’a ve oradan da Batum’a gönderilir. Batum’da yapılan büyük bir cenaze töreninin ardından Bakü’ye gönderilir. Abilov’un cenazesiyle birlikte, eşi Tamara, kızları Ziba ve Anadolu da Bakü’ye giderler. 
 
 
 
Atatürk’ün tüm ısrarlarına karşın; Tamara, Türkiye’de kalmayı kabul etmez. Özellikle Atatürk, adını bile kendisinin koyduğu, manevi kızı Anadolu’nun kendisine bırakılmasını ve bir evladı olarak onu büyüteceğini, Anadolu’nun doğumunu yapan Dr. Tevfik Rüştü Aras aracılığıyla söylemesine karşın, buna razı olmayan Tamara, çok sevdiği Atatürk ve Türkiye’ye veda ederek, kızı Anadolu’ya da yanına alıp, sırlarıyla birlikte Bakü’ye dönerler.
 
 
 
Aralov’un Moskova’ya Ölüm Telgrafı
 
 
 
“İbrahim Abilov Yodaş, 19 Şubat günü saat sabah 6’da birden hastalandı. Çok sağlıklıydı ve şimdiye kadar hiç hastalanmamıştı. Doktorlar ilk başta fıtık dediler. Akşam doktorların muayenesi sonucu bağırsak hastalığı teşhisi konuldu ve hemen ameliyat yapılmasını istediler. Ameliyat, gece 19.00-20.00 sularında, Kazım Karabekir Paşa’nın önerdiği İzmir’in en iyi doktoru Esad Bey ve Murat Bey tarafından başladı ve iki buçuk saat sürdü. Sekreteri Zeynalov Yoldaş, sürekli olarak Abilov Yoldaş’ın yanında bulundu. Sabah Dr. Esad Bey bana, durumun ümitsiz olduğunu söyledi. Öyle ki, bağırsağın altı yerden delindiğini ve sonuçta genel peritonit ortaya çıktığını ve ayrıca ikili bir fıtığın bulunduğunu belirtti. Hastalığın sebebi, dört gün boyunca oturacak vakit bulamaması ve doktorların tahminine göre yara ve kronik mide ülseri. Abilov Yoldaş, Şubat ayının 23’ünde sabah saat: 6.00’da öldü. Ölümünden sonra karısı Tamara, iki küçük kızıyla kaldı. Abilov’un ölümüyle, bütün Türkiye’den başsağlığı dilekleri ve telgrafları geldi. Kongre, beş dakika ara verdi ve cenazenin gönderilmesi için bir heyet kuruldu. Kemal Atatürk, cenaze ve ailesiyle özel ilgilendi.”
 
 
 
İbrahim Abilov’un ölümünden kısa bir zaman sonra da, Aralov, Moskova’ya döndü. TKP gerginliği başta olmak üzere; Başbakan Rauf Bey’in tavırları yüzünden ve Moskova’nın bazı yanlış politikası nedeniyle, Türkiye-Sovyet ilişkileri, yavaş yavaş kötüye doğru gitmeye başladı.
 
 
 
İbrahim Abilov zehirlendi mi?
 
 
 
Ekim 2006’da Bakü’deki evinde kendisiyle özel söyleşi yaptığım 86 yaşındaki Anadolu Adilova, babasının ölüm nedeni ve kendisiyle ilgili olarak açıklanmaması gereken sırların, annesi Tamara’nın vasiyeti olduğunu özellikle vurgulaması, beni derinden yaraladı. Abilov’un, son zamanlarında “Sovyet Dışişleri Komiseri Çiçeron’la ve baştan beri Ali İhsan Paşa, Maliye Balanı Hasan Bey ve Başbakan Rauf Bey ile araları açıktı…” Anadolu’nun annesi Tamara’nın sırları arasında yer alan ve Anadolu’nun söylediğine göre, babası İbrahim Abilov’un ölüm nedeni, zehirlenmedir. Çünkü ölüm nedeni; Türk doktorlarının da raporunda, altı yerden delinmiş bağırsak kanaması ve mide kanaması sonunda, peridonit olarak vurgulanmaktadır. Eğer, İbrahim Abilov zehirlendi ise, kim ya da kimler tarafından ve neden zehirlendi? Moskova ve Ankara arşivlerinde, mutlaka bunun bir yanıtı olmalı? Tarihimizin karanlık sayfalarından biri de bu olsa gerek...
 
 
 
Türk Basınında Abilov’un ölüm haberleri
 
 
 
İbrahim Abilov’un ölümüyle ilgili İzmir’de yayınlanan AHENK ve Ankara’da çıkan İLERİ Gazeteleri şunları yazdı:
 
“Türkiye’de müteveffa Abilov’u öz kardeşi gibi sevip saymayan bir tek insan bulmak olanaksızdır. Ulusal hareketimizin en kızgın anında gerçekten öz kardeşimiz gibi aramızda beliriverdi. İyi ve kötü günlerimizde dostumuzdu. İ. Abilov, Ankara’da en iyi, yeri doldurulamaz izlenimler bıraktı. İbrahim Abilov, çok iyi, çok mert bir insandı....”
 
“Ulusal kurtuluş Savaşımızın en başından beri Azerbaycan Büyükelçisi olan İbrahim Abilov, Afyon Taarruzuna varıncaya dek, bütün cephelerde ve ülkemize karşı olağanüstü bir sevgi göstermiştir...”
 
 
 
İsmet Paşa, Moskova’da 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda
 
 
 
İzmir İktisat Kongresi toplanmasının ardından 9 yıl geçtikten sonra, kötüye giden Türkiye-Sovyet ilişkilerini iyileştirmek üzere; Moskova’dan gelen bir davet, iki komşu ülke arasında olumlu yankılandı. Atatürk’ün isteği üzerine, Moskova’da yapılacak “1 Mayıs İşçi Bayramı” törenlerine, İsmet Paşa başkanlığındaki bir heyet gider.
 
 
 
1 Mayıs 1932’de Türk Hükümet heyeti, Kızıl Meydan’daki törene katılır. İsmet Paşa, Sovyet Devlet ve Parti yöneticileriyle birlikte, tribündeki yerlerini alır. 11 Mayıs 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan haberde; Falih Rıfkı Atay, tören izlenimlerini şöyle anlatır:
 
 
 
“Stalin ve arkadaşları (...) devrimden önce, hapiste ve kaldırım üstünde giymiş oldukları esvapları değiştirmemişler gibidir. Kızıl Meydan’ın emsalsiz insan ve hareket dekoru içinde, hepsini yaratan ve bütün dünyaya karşı yeni bir insanlık davası güden devrimciler fırkasının reislerinin bu sadeliği hakikaten heyecan verir...
 
Bu harp şeridi, Voroşilov’un bir barış söyleviyle başlamıştır. Bu barış duygusu Moskova’da, biz de olduğu kadar samimidir. Fakat her iki devrimin de barış timsali, Avrupa’nın, kanatlı topuğu kadar yalan olan et göğüslü barış orospusuna benzemez. Bizim ki, göğüs kemikleri inip çıkan, halkın yürüdüğü katı toprakta ayağı nasırlaşan bir ana ve bir kız kardeştir...
 
1 Mayıs güneşi, yüz binlerce halkın Lenin’in mezarı önünden geçen dalgaları üstünde söndü. Burada halk yığınlarının yeknesaklığı o kadar azaltılmıştır ki, baştan başa seyredebilmekten bıkılmaz… ”
 
 
 
Bayram sonrası, Leningrad ve Harkov’u da ziyaret eden Türk Heyeti, 6 Mayıs 1932 günü Stalin’le de resmi görüşmeler yapar. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na girişi ve Balkan Paktı, görüşülen konuların başındadır…
 
 
 
Binlerce yıldır pek çok medeniyete başkentlik yapan bir kentin, İstanbul’un sırdaş kimliği olan Taksim Cumhuriyet Anıtı, kurtuluştan kuruluşa giden yolda; bir ulusun diriliş öyküsünün tanığıdır… Milli Mücadelemizde, Sovyetler Birliği’nin yaptığı maddi ve manevi yardımlar için, bir minnet borcu olarak dikilen bu anıtın; Sıraselviler ve İstiklal Caddesi’ne bakan tarafındaki kaidede yer alan; Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak arkasındaki kişilerden; Sovyet General Voroshilov ve Frunze yanı sıra, diplomat Aralov ve Abilov’u da anımsayınız… 1928 yılında İtalyan heykeltraş Pietro Canonica ve ekibi tarafından yapılan Taksim Cumhuriyet Anıtı’nı ziyaret ederken; bu duygularla selamlayınız, yeniden…
 
 
 
Dursun Özden,
 
www.dursunozden.com.tr
 
Toplam blog
: 157
: 363
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

ÖZDEN, Dursun; (d: 21.10.1950, Niğde, Türkiye). Gazeteci, Gezi Yazarı, Şair, Belgesel Dursun Özde..