Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '11

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Tam Gün Burada Bitmez

Tam Gün Burada Bitmez
 

Tam gün yasası bir kısım maddeleri iptal edilmekle birlikte ana hattıyla yürürlüğe girerek sağlık alanında bazı dengeleri değiştirmeye adaydır. Meselenin künküne vakıf olmadan bu yasanın lehte yahut aleyhte olacağına dair varsayımlar kuyuya taş atmaktan öte bir anlam taşımaz.

Konu hakkında daha önce yazmış (1) ve naçizane fikrimi belirtmiştim. Tabi o yazılarda tam gün yasasından ziyade yaşanan kimi olayları özelinde genel sağlık problemlerimize işaret etmeye gayret etmiştim. Bu yazıda da Tam Gün Yasası hakkındaki fikrimi ifade edeceğim.

Mesele tartışılırken –genellikle– herkes kendi cephesinden gördüğü manzara üzerine konuşuyor. Elbette insanın meseleyi kendi bakış açısıyla değerlendirmesi normaldir de, işi değerlendirmeden çıkarıp öç alma aracı haline getirenleri de görüyoruz.

Bir kere TAM GÜN yasası genelinde konuşulanların %90’ından fazlasını MUAEYEHANE kaplıyor. Mesele muayenehaneye geldi kilitlendi. Oysaki bu problemin sadece küçük bir parçası! Sağlık sistemimizde konuşulması ve düzeltilmesi gereken o kadar çok şey var ki!

Elbette muayenehanecilik kavramı da tartışılacak ve bir orta yol bulunacak. Aslında görünüşe bakılırsa orta yol bulunamayacakmış hissine kapılıyoruz.

Öncelikle bakış açısına bir açıklık getirmek lazım. İsteyen doktor ya da isteyen memur mesai saati dışında eğer becerebiliyorsa çalışabilmeli ve ek gelir sağlayabilmeli. Sayın Fatih Altaylı’nın verdiği patolojik örneği (2) saymazsak bu konuda bir çok örnek verilebilir.

Öğretmen mesai dışında ister kendi evinde, ister öğrencinin evinde özel ders verebilmeli.. Doktor da hasta bakabilmeli.. Devlet sanatçısı istediği yerde özel konser verebilmeli.. Elbette hepsi de mesai haricinde ve mesaideki performansı etkilemeyecek bir şekilde. Bittabi ki mesaideki pozisyonuna avantaj sağlamaya yeltenmeden!!

Burada yapılacak olan şey bunları yasaklamak değil, sisteme entegre etmektir. Kontrol mekanizmasını ona göre oluşturmak ve sıkı bir denetime tabi tutmak suretiyle meselenin daha fazla büyümeden tarafların memnun olması sağlanabilir.

Ancak genlerimize işlemiş olan yasakçılık ve inatlaşma meseleyi başka mecralara taşıyor. Kimi insanların yangına körükle gitmesi durumu daha da karmaşıklaştırıyor.

Oysaki çözüm çok basit. Sıkı bir denetim ve takip ile muayenehaneleri sisteme entegre etmek! Özel sağlık kuruluşları rahatlıkla çalışabilirken, SGK bu kurumların giderlerini karşılarken muayenehanelere olan bu düşmanlık nedir!

Hariçten gazel okumak kolaydır. Sayın Altaylı gibilerinin yaptığı da budur! Soralım kendilerine muayenelerini nerede yaptırıyorlar, ameliyat olmaları gerekse nerede oluyorlar? Özel hastanelerde mi? Madem vatandaşın sorunlarına bu kadar duyarlı iseler (bütün medyayı kastediyorum) herhangi bir devlet hastanesine gidip muayene olsunlar.

Hemen hemen bütün hastanelerde polikliniklerde aynı problemler var! Vakit problemi! Poliklinik kapısında bekleyen 70-80 (bazen daha da fazla) hasta, bunlara bakmak zorunda olan bir doktor ancak bir türlü yetmeyen zaman! Bir hastaya en iyi ihtimalle 6-7 dakika ayrılabilir.

Bu süre içerisinde hasta şikayetini en ince detayına kadar anlatacak, doktor hastayı muayene edecek, gerekirse tetkik/tahlil isteyecek, o tahlilin neticelerini değerlendirecek, ilaç (reçete) yazacak! Hatta kimi kronik hastalarda ilaçlar için rapor düzenleyecek. Bütün bunları bilgisayar marifetiyle ve medula bağlantısı ile gerçekleştirecek. Tabi sistemin aksamadan, bilgisayarın (programın) kilitlenmeden çalıştığını varsayıyoruz! Buyurun kafanızda bunu tahayyül edin. Burada sağlıklı bir netice çıkabilir mi?

Sayın Altaylı ve diğerleri konuya bir de bu zaviyeden baktılar mı acaba? Muayenehane meselesinde olduğu kadar hastaya sağlıklı bir hizmet sunulabilmesi hususunda da hassas davranabilirler mi acaba?! Mesela “Kardeşim bir hastaya 5 dakika ayrılması olacak iş değil!” deseler.

Evet, problemin bini bir para. Bu kadar tartışmaya rağmen bir orta yol bulunamaması sistem meselesinin kişilere ve kurumlara yıkılmaya çalışılmasından kaynaklanıyor. Bu Ahmet’in Mehmet’in meselesi değil ki!

Yapılan çalışmalarla sağlık sisteminin belirgin bir şekilde düzeltildiğinin hakkını da verelim. Sistem o kadar bozulmuş ki düzelt düzelt bitmiyor.

Başta yetkili kişiler olmak üzere sevgili basınımızın da meseleye kişi yahut meslek bazında değil genel sistem itibariyle yaklaşması daha sağlıklı olacaktır.

Doktorları Asalım başlıklı yazıda(3): “Elektrikler kesildiği için ameliyat yarım kaldığında; bilgisayar arızalandığı için hizmet aksadığında; matbu evrak bulunamadığı için rapor yazılamadığında; asansör meşgul olduğu için sedyedeki hasta koridorda bekletildiğinde; sular kesildiği için tuvaletler koktuğunda; sivrisinekler azdığı için hasta uyuyamadığında; telefon susmak bilmediği için hasta beklemek zorunda kaldığında suçlu hep DOKTOR olmuştur.

Doktor sayısı yetersiz olduğundan ileri tarihe randevu verilmek zorunda kalındığında; ameliyathane dolu olunca ameliyat ertelendiğinde; yemeğin tuzu fazla geldiğinden tansiyonlar fırladığında; boğazına hakim olamayan adam fazla yiyince şekeri zıpladığında; klimanın altına yatıp zatürre olan zat-ı muhterem zamanında doktora gelmediği için sakat kaldığında; fosur fosur sigara içerek fabrikayla yarışa girdiği için akciğerleri mafiş olan ehl-i keyf cemaati müdavimi kanserden öldüğünde suçlu hep DOKTOR olmuştur.” demişim.

Evet, sistemin problemlerini doktorun üzerine yıktığınızda artık her türlü problemin kaynağı da doktordur!!

Bir hastasına hastalığının kesin tanısı için PET-CT çekilmesi gereken ancak SGK bunu karşılamadığı için hasta tarafından önce suçlanan ardından da tehdit edilen eşimin yazdıklarına göz atalım(4):

Ben seviyordum mesleğimi, hem de çok seviyordum.

Ben seviyordum sizleri, hem de çok seviyordum.

İdealist doktordum ben. Hayır duası için bu mesleği yapacak, gece yarısına kadar da olsa gözü yaşlı hasta bırakmayacaktım arkamda.

Peki niye şu anda benim gözlerim yaşlı? Hanginiz soruyor bunu? Yada hanginiz umursuyor?

Niye beni benden alıyor, beni sizden, mesleğimden soğutuyorsunuz?

Niye beni istifa etmeye zorluyorsunuz?

Niye bizleri kendinize düşman olarak görüyorsunuz?

Ben sizi iyileştirmeye çalışan doktorunuzum.

Ne paranızın peşindeyim, ne de artık duanızın…

Saygı da beklemiyorum artık sizden. Tek istediğim; insan olmanız!…

Helal etmiyorum hakkımı size,

Helal etmiyorum hakkımı sağlık sistemini bu hale getirip, korumayla dolaşacak hale gelmemize sebep kişilere…

Helal etmiyorum hakkımı hiçbirinize,

Ama siz helal edin hakkınızı sevgili dostlarım, yenik düşeriz bir kör kurşuna belki de…”

Burada duygu sömürüsü yapacak değilim. Evet sayın Altaylı ve diğerler! Buyurun; karınız eve bu ruh haliyle geliyor. Bunu hangi para düzeltebilir? Bunu hangi sistem tamir edebilir?

Doktoru bu kadar madara ederseniz; her sorunu gelip gelip doktora bağlarsanız; sistemin her probleminin müsebbibini doktor diye lanse ederseniz; üç beş dakikada hastayı anasından doğduğu gün gibi sağlıklı etmesini beklerseniz olacağı bu işte. Kafadan kontak adamlar gelir doktoru tehdit eder, hastane basar ve hatta vurur öldürür!

Muayenehane açmayı hiç düşünmedim, düşünmüyorum da. Mecbur bırakıldığım için girişimde bulundum (8 yıl önce) ama bir iki ay sonra kapattım. Temelde muayenehane fikrine ılıman yaklaşıyorum. Sistem içine entegre edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Problemi iyice problem haline getirenler!!

Sizin yüzünüzden canı yanan masum insanların vebalini kim, nerede ve nasıl ödeyecek bakalım.

Burası da zurnanın zırt dediği yer!

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

İstanbul / 15 Nisan 2011

Twitter.com/murathacioglu

murathacioglu.com

=====

(1) Doktorları Vurun
(2) Tam Gün Gölgesinde Doktor Düşmanlığı
(3) Doktorları Asalım
(4) Nihat Sırdar: Aman Doktor Canım Doktor

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..