Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ocak '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Tamba tumba sarışın yakışıklım Simba!

Tamba tumba sarışın yakışıklım Simba!
 

İşte benim aşkımmm! Adı Simba ve o kadar güzel gözleri var ki... İnsan onun bakışında kayboluyor!


Simba, benim canım. Harbiden canım. Onu o kadar seviyorum ki, eskiden her dişi (bildiğimiz diş, ağızda olanlardan) olan hayvandan korkan ben –çok saçma olduğunu biliyorum- Simba sayesinde dişlerden korkmaz oldum. O bana dünyanın en huzurlu duygularından birini verdi: Kedi okşayıp huzurlu, mutlu mu mutlu olma duygusunu!

Yılın son gecesi Simba, Timothy, Oliver (dünyanın en güzel 3 kedisi) ve çok sevdiğim insanlarla birlikte çok özel bir sofra başında geçirdim. Büyükdere'deydim, çok keyifliydim ve hayatın durması ve hiç ilerlemesi için dua ettiğim ender gecelerden biriydi.

Sevgili dostum, can yoldaşım Bayan Foucault'nun evi Büyükdere'de. O'nun evine giden, denizin üflediği yol boyunca insan sayfiye bir yere geldiğinin keyfine varıyor ve can dostunun evine gitmenin verdiği heyecanla yol boyunca koşar adımlarla gideceği eve varmak istiyor.

Dostluk böyle bir şey. Yani, ona kavuşmaya ramak kala içinin kıpır kıpır etmesi ve sofraları keyifle hazırlarken edilen tatlı sohbetlerle zamanın su gibi akması demek…

Bayan Foucault benim can yoldaşım. O’nunla sohbet etmek demek, entelektüel dünyaya ansızın girmek demek. O kadar çok okur ve dünyanın, trendlerin ne olduğunun farkındadır ki, insan o’nun yanındayken kendini çok bilgisiz hisseder. Ama bu rahatsız eden bir duygu değildir, daha çok öğrenmen, okuman ve bilmen gerektiğinin sinyalini verir. Bu duygu da o kadar mutlu eder ki… Anlatmaz, yaşanır sadece.

Bu entelektüel kuşumun mönüsü de bir harikaydı: Marine edilmiş harika etler, şimdi adını hatırlayamadığım İtalyan makarnalarından bir demet, enfes peynir tabakları (Macro kuşudur dostum, peynirden çok anlar), çeşit çeşit turşular, salatalar ve şık kadehler eşliğinde insanı mutlu eden şarap…

Bünyesi süte alışık olan ben ilk kadehten sonra çaktırmadan (aslında herkes çaktı:) yana doğru kaysam da, hemen akabinde toparlanıp kendime geldim ve çenemin tekrar düşmesini sağladım. Daha sonra hem dostum hem de ben diet cola’ya direkt geçsek de keyifli mi keyifli bir ortam vardı.

Yılbaşı gecesinden çıkan sonuçlar:

    Ne yazık ki gerçek bir saftorik insanım. Her şeye inanma eşiğim o kadar yüksek ki, Allahtan çok az dostum var ve onlar beni koruyorlar hemen her şeyden.
    Yılbaşı sohbetlerinde saçma sapan araba, ev mevzuları yerine edebiyat ve sanattan bahsetmek çok daha keyifli. Zaten öyle muhabbetlerden hiç hazzetmem ama yaş büyüdükçe diğer tür sohbetlere gıcıklığımın daha arttığının daha bir farkındayım artık!..
    Simba ile ertelenen düğünümüz (gece yarısını az geçince yapacaktık) bir sonraki seneye kaldı sanırım. Dış engeller yüzünden ne yazık ki ertelemek zorunda kaldık da:) (Açıklamakta fayda var: Simba, beni bir garip, fazla fazla seviyor ve saltanat kayığı falan gibi olaylarla bu durumu reel bir olaya çevirerek düğün, dernek yapalım fikri doğmuştu ve bir güzel ertelendi:)
    Gece gece o kadar yedim ki, (cips, mips, magnum, damak cabası) uzunnnnn bir süre el değdirmemen gerekiyor fıstık, fındık ve birçok abur cubur gibi şeylere…

2008’in ikinci gününde diyeceğim odur ki: İyi ki böyle geceler oluyor ve iyi ki böyle güzel dostlara sahibim! Seviyorum ama kimi?? Simba’yı, tabii ki Simba’yı!..

 
Toplam blog
: 87
: 1432
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

29 yaşında ve yengeç burcuyum. Her sabah 'flu' gözlerle dünyaya merhaba dememi sağlayan 5 numara göz..