Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '10

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Tanrı selektör yaptı, ama... Mesudiye'de bal kokan zamandaydık!

Tanrı selektör yaptı, ama... Mesudiye'de bal kokan zamandaydık!
 

Her şey pazartesi akşam dayımın hadi pikniğe gidelim bu cumartesi demesiyle başladı.Cuma akşam bilgisayar kursum olmasına rağmen, eve gidip piknik için herşeyi hazırlamaya, diğer yandan havaya bakıp, bakıp, "Tanrım ne olur hava açsın" diye dua ederek başladım. Cumartesi sabah günün ilk Işıklarıyla yola çıkacağımızdan akşamdan herşeyi bitirmeliydik. Öyle de yaptık ama Cuma akşamından köye gidip, temiz havada iyi bir uyku çekmeye karar verdik. Saat 21.00'de yola çıktık aman Allahım neydi o flaşlar patlamaya başladı gökyüzünden. Olamaaazzzzzz sesleri eşliğinde pıt, pıt yağmur düşmeye başlamasın mı? ... Neyse, şimşekler çakmaya başladı, gökgürültüsü hakeza. O ara Cansu, "hala, Tanrı selektör yapıyor, Yarın gelmeyin bu tarafa diye" söylediğinde biz koptuk! Köye vardığımızda yağmur, rüzgar birbirine karışsa da yarına dair umudumuzu yitirmedik.

Sabahın ilk ışıklarıyla kahvaltımızı yaptık. Ve yola çıktık. Rotamızı dayım çizmişti! Mesudiye yaylaları. İki araba ardı ardına yeşilin içinden geçe geçe kendimizi Bayırköyün karşısında Harçbeli denilen yerde keskin virajlarla ırmağa inen yerde bulduk. Karşımızda şiir gibi bir köy vardı. Bayırköy! İnsan bu tablo karşısında nutku duruyordu! Sonra, ırmağa vardığımızda suyun bulanık olduğunu gördük. Balıkların kahvaltıya çıkma ya da sabah sporuna çıkmaz zamanıydı. Artıkın saçma (ağ) zamanı gelmişti. İster inanın ister inanmayın. Hoş resimlerde bunu göreceksiniz. 4 ağ atmada 64 balık aldık ki. Çığlıklar havada uçuştu. Hele ki bir ağ da 37 balık. Yok böyle bir şey. Hakkaten balıklar spora ya da sabah kahvaltısına çıkmıştı. Balıkları daha doğrusu günün menüsünü ırmaktan alıp, vurduk kendimizi Mesudiye yaylalarına. Belki size saçma gelecek, belki aklımın yazıya attığı bol kepçe sanılacak ama öyle değil...

Tanrı Memleketime neler bahşetmişti. (Bakınız resimler.)

Havada Çam konusu olan piknik alanı... Sarıya kesen koca bir ova. Ovanın bitiminde bizden bir kaç km ötede dağların alezlerinde kalan kar. Güneş tepemizde. Buz gibi soğuk su. Bir ara güneşin etrafında halka gördük. Kahverengi bir halka. Şaşırdık. Şöyle bağırdığımı hatırlıyorum. "Anaaaa kıyamet kopacak." İneklerini otlatan arkadaşımıza çağırdık gelmedi. Sen misin gelmeyen, biz ona götürdük yiyecekleri.. Fotoğraf çekindik. Abla feyzbukta yayınlarmısın dedi. Şaştım “Hadi yaaaa, okulda mı giriyorsun facee” dediğimde, yok abla benim internetim var demez mi! Valla bravo.

Sonra piknikler yapılıp, çaylar içilip, sporlar bittikten sonra kendimizi bir başka yaylaya attık. Hayır, havada bal kokuyordu. Anlayamadım bir an ama öyleydi. Sonra anladık. Yaylada bir çarşaf gibi serilmiş beyaz papatyaların poleniydi havayı dolduran. Beyaza kesen bir papatya imparatorluğu içinde henüz içinde kimse yaşamayan evleriyle yayla kokusu. Masalın içindeyim diyorsunuz bir düşünüp. Eski evler ve papatya kokusu. Isırganlar, papatyalar toplanıp, çam ormanının içinden sarı papatyalar eşliğinde bağıra çağıra Mesudiye’nin Esatlı Köyüne indik.

Irmak kenarında tekrar durup, çay yaptık. Çalı çırpı toplayıp yaktık ateşi. Sonrasında ise güle oynaya türküler şarkılar eşliğinde 21.30’da eve geldik. Ha, Öğlene kadar uyumuşsundur yıldız diyebilirsiniz… Yooo, sabah 06.00’da Çambaşı Turnalık yaylasına çıktım. Çilek tarlası yaptık. Arka planda açık yeşil, koyu yeşilk bri doruk ağacı ormanı. Dört mevsim bir aradaydı, güneş rüzgar ve dolu. Fındık büyüklüğünde bir dolu yağdı. Az daha ebatlarını büyütseydi, yandıydık. Sonrasında yine güneş, sonrasında yine yağmur. Ve, akşam 21.00’de 375 km… yol yapmayla nihayetlendirdim.

Kollarım ve boynumdaki, yüzümdeki yanmaları saymazsak…

Gökhan, dünkü fotoğrafları lütfen mail atar mısın?

OI beyaz flu resim makinanın en sonunda bozulduğunu göstermek içindir.

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..