Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '18

 
Kategori
Öykü
 

Tanrıça İsis

Tanrıça İsis
 

Mısır Piramitlerinden gökyüzüne bir şeylerin salındığına inanıyordu. Yıldızlardan gelen ilk firavunların söylenceleri boşuna değildi. Cevdet göktekilerin düşünce ile dünyada, piramitler aracılığıyla bir bağlantı kurduklarına inanıyordu. Cevdet’in bir doktora tezi vardı. Bu uzaklardan düşünce ile iz koyma mefhumu üzerine bir tezdi. Hala bunun heyecanı içindeydi.

 Mısır piramitleri için büyük bir organizasyona girişilmişti. Grubun içinde beş ülke vardı. İkişer araştırmacı seçilmişti ülkelerden. Grup İtalya, Almanya, Portekiz, Norveç ve Türkiye’den oluşuyordu.

Bir akşam yemeğinde bu beş ülke çalışanları bir araya geldi. Cevdet çok iyi derecede İngilizcesi ile karşısında ki Eski Mısır Tarihi uzmanı Almanya delegesi Von Brown’a sorularını yöneltiyordu.

“Sizce ilk firavun Osiris ve İsis İlk insan Adem ve Havva olamaz mı?”

Von Brown “Araştırmaların sonu gizemlerle dolu. Muhtemeldir. Dini kaynaklarda Adem ve Havva’nın yer yüzüne indiği geçer hep. Yer yüzüne iniliyorsa ortada, mutlaka içine binilen bir araç var demektir. Benim kurgusuna inandığım şey oldukça uçuk kaçık. Ben Adem ve Havva’nın bir uzay aracı ile cennet dedikleri gezegenden ayrılıp uzun, bir uzay yolculuğu ile dünyaya indiklerine inanıyorum. Daha ilginci Adem ve Havva dünyanın atmosfer yapısından dolayı üzerlerinde, astronot kıyafetleri, kafalarında uzay kaskı, sırtlarında oksijen tüpleri taşıdıklarına inanıyorum. Dedi ekledi. Benim Eric von Daniken’den ne eksiğim var. Bende çıkarsama yaparak bazı sonuçlara ulaşabilirim.”

Konuşma heyecanla sürüyordu. Masadakiler ise iki delegenin sözlerine misafir olmuş pür dikkat dinliyorlardı. Von Brown sözünü bitirdiğinde “Arkadaşlar Mısır topraklarında bulunduğumuz şu saatlerde neşemizin devamı için kadeh kaldıralım. ‘İsis’in kütüphanesine” dedi.

Kadehler kalktı. Hep bir ağızdan “İsis’in kütüphanesine” denildi. .İçkiler yudumlandı.

Yarın zorlu bir araştırma olacaktı. Mikerinos Piramidinin içine girilecek üç ay önce tespit edilen yer altında, kumların içindeki ufo şeklindeki araca ulaşacaklardı. Heyet tüm yetkilere sahipti. İsis’in kitapları bulunursa onları incelemek için ayrı bir izin alınmayacaktı.

Gruptaki herkes piramitlerin önlerinde yeraltında bir ufonun olduğuna gayet kesin inanıyorlardı. Çünkü önceleri Rus bilim adamları buraya gelmiş ve aracı sismik cihazlarla yerin elli metre altında tespit etmişlerdi. Ve uzay aracına Mikerinos piramidinden bir tünel uzantısı keşfetmişlerdi. Rus bilim adamları son anada araştırmayı durdurmuşlardı. Ufo aracının içindeki İsis’in kitaplarının evrenin sırlarını barındırdığına inanılıyordu. Dünya için bir dizi felaketlere sebep olacağına ve bu kitapların  olduğu gibi yerinde bırakılmalarına karar verilmişti. Ama Mısır Hükümeti sırların üzerine gidilmesine karar verdi.

Sabahın erken saatleri. Saat yedi otuz. Dört çöl jipi arka arkaya piramitlere doğru ilerliyordu. Güneşin kızıl renkte doğuşu onlara sonucu kestirilemez bir işaret gibi geldi. Von Brown arabanın arka koltuğunda Cevdet’le yan yanaydı.

Von Brown “Cevdet ben neyi düşündüm biliyor musun. Bu düşündüğümü de bu araştırmada gerçekleştireceğim. Çünkü bunun için çok uzun yıllar uğraştım. Düşündüğüm şey; Sirius yıldızından bizleri bu piramitler sayesinde düşünce ile izliyorlar. Onların oradan bir yeri düşünmek için epistemolojik işaretlere ihtiyaçları olduğuna inanıyorum. Yani tıpkı hatıra gibi. Nasıl biz güzel bir yere gideriz ve o yerin hatırası hep bizimledir. İşte Sirius yıldızı halkı da teknolojiyi kullanmadan düşünce ile dünyayı seyrediyorlar. Piramitler onlar için dünyanın düşünce vericisi istasyonu. Bu konuyu yeterince araştırmalarımla aydınlığa kavuşturdum. Ve yakında bununla ilgili yazılarımı meraklılar okuyacak.”

Cevdet heyecanlanmıştı. Profesörle aynı şeyi düşünüyorlardı. Cevdet’in bunun üzerine yazdığı bir tezi vardı. “Bende aynen senin gibi inanıyorum. Bence Sirius yıldızının halkı da aynen dünyada ki gibi gezegenlerinde piramitler var. Onların neden teknolojiyi kullanmayıp düşünceye yöneldiklerine gelince, değişen şey düşüncenin esrarının olduğudur. Bir teknoloji ile ancak teknoloji çalışınca beraber olursun. Ama düşünce öyle değil. Bence oradakiler dünyayı düşünüp Mısır Piramitlerinden kendi piramitlerine doğanın saf enerjisi olan nurun aktığını düşünüyorlar.” Dedi.

Von Brown “Şu, siz Müslümanların kutsal ışık dediğiniz şey. İtiraf edeyim ki kariyerimden olmamak için sizin nur dediğiniz şeyi araştırıp incelemekten vaz geçtim. Ama nurun ilahi ve kutsal olduğuna ve düşüncenin tesirine girdiğine ben de inanıyorum.”

Arabalar piramitlere gelmişti nihayet. Büyük bir taş girişin önünde durdular. Askerler o girşi tutmuş güvenlik çemberine almıştı. Delegeler önde birkaç malzemeler ile geride işçiler geliyordu. Malzemeler kamera, kazı aletleri, gıda gereçleri gibi şeyler.

Von Brown uyardı. “Efendiler biz piramidin içini küçümsemeden ilerleyelim. Tereddüt ettiğiniz anda adımlarınızı hemen geri çekin. Buralarda inanılmaz uçurumlar var.”

Piramidin içinde ilerliyorlardı. İşçilerin elinde tuttuğu ışıldak ile uzun bir koridoru geçtiler. İleriden parıltılar gelmeye başladı. Uzay aracı gelenlere tepki vermişti.

Von Brown “İşte nihayet İsis’in uzay aracı kütüphanesine ulaştık.” Dedi heyecanla. Tereddüt etmeden uzay aracına dokundu.  Uzay aracından mavi alev renginde bir ışıma yayıldı. Sonra aracın kapısı açıldı. Heyecanlıydılar ama Von Brown kadar değil. Onun uzay aracına girmesi ile çıkması bir oldu. Elinde kalın altın yapraklardan oluşan bir kitap tutuyordu.

“İşte İsis’in kendi gezegeninden getirdiği evren kitabı. Bunun gibi içeride daha bir sürü var. Haydi bakalım işçiler vazife sizleri bekliyor. Bunları taşıyın.” Dedi.

Heyet disk şeklideki ufo aracının içine girdi. Aracın tabanında üst üste konmuş altından  üç yüz seksen yedi kitap saydılar. İsis’in kitaplarıydı bunlar. Cevdet hiyeratik yazı içeren kitabı eline alarak okumaya başladı. O hiyeratik, hiyeroglif ve demotik yazı alanında uzman biriydi. Kolayca yazıları çözdü. Hiyeratik yazıda “Bu dünyada sonu gelmez yegane şey ilahımızın esrarlı ışığıdır.” Yazıyordu. Aklına gelen her şeyi zihninden çıkardı. Büyük bir rahatlama hissetti. Keramet dense böyle olurdu. Tezinin konusunu içeren bir bölüm yazıydı bu.

Kitaplar piramitten dışarıya büyük bir gizlilik içinde taşındı. Piramidin girişine naylon biranda bile çekilmişti. Şimdilik uzay aracının teknoloji incelemesi bırakılmıştı. Heyet kitaplarda yazılı olanların çözümü için gizli bir yerde kampa girdi. Amaçları düşüncelerin bu kitaptakilere etkileşime girip bir felaketin önüne geçmekti. Çünkü düşünce sınır tanımayan yegane şeydi. Bu kitaplar başkaları tarafından okunmasa bile varlığı hissedildiği an tesirini gösteriyordu. Bunu Cevdet açık seçik yaşamıştı. Cevdet’in tezi bile hiyeratik kitapta alenen ortaya çıkmıştı. Düşüncenin tesirine bunda açık delil olmazdı.

Tuna M. Yaşar

 

 
Toplam blog
: 235
: 350
Kayıt tarihi
: 14.09.10
 
 

1973 Karabük doğumluyum. Üniversite uluslararası İlişkiler mezunuyum. Arkeoloji ve okültizm ilgi al..