Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Kasım '10

 
Kategori
Siyaset
 

Tansu Çiller dönerse (2): Başörtüsü konusu

Tansu Çiller dönerse (2): Başörtüsü konusu
 

Başı açık Tansu Çiller, başı kapalı Benazir Butto ile..


İddia: "Tansu Çiller, bugün başbakan olsa başörtüsü yasakları olmaz."

Yanıt: EVET.

Tansu Çiller'in Pakistan Eski Başbakanı merhume Benazir Butto ile çekilmiş resimleri bu konuda çok şey anlatır. Bir yanda batı standartlarında giyinen çağdaş Türk kadını, diğer yanda ise kendi kültürleri doğrultusunda giyinen cesur Pakistan kadını. Birisinin başının açık diğerinin ise örtülü olması her ikisinin de iyi arkadaşlık geliştirmelerine, Bosna'daki insanlık dışı zulme karşı birlikte durmalarına engel değildi.

Bu fotoğraf sadece iki başbakanın değil, iki doktorun, iki üniversite öğrencisinin, iki kadının hayata farklı bakışlarına rağmen ortak payede buluşabileceklerine en büyük ispattır. Hani son günlerde Facebook'ta dolaşan bir video var, izleyenleriniz bilir. Bir genç kız, üstelik saçını çok orjinal fakat güzel şekilde örmüş ve hızma takmış olan bir genç kız türbanlıları sert söylemlerle eleştiriyor. Kendisine orjinalliği çok da güzel yakıştırmış olan bir kız başkalarının farklılıklarına müsamaha göstermiyor. Muhabir de iktidar partisine yakın bir yayın organının muhabiri, onu sıkıştırmaya çalışıyor.

O genç kız Çiller-Butto fotoğrafına iyi baksın. Bir siyasetçi, kendisi gibi olmayan bir başka siyasetçiye diplomatik nezaket icabı dahi olsa saygı gösteriyor ve onunla ortak çalışmalarla imza atıyorsa sıradan bir insanın da yapması gereken budur. Bu, ortak dilin gelişimi için çok önemli bir koşul.

Senin başı örtülü bir kızla başarılı çalışmalara imza atıp atamayacağını görebilmen için önce onunla aynı havayı solumayı ve aynı dersliklere girmeyi kabullenmiş olman gerekir. Benliğimiz, başkalarını hor görecek, dışlayacak, baskılayacak yaklaşımlara izin vermemeli.

Tansu Çiller'in 1990'lı yılların ikinci yarısında, 28 Şubat sürecinde karşılaştığı olaylar zinciri onun kendisi gibi olmayanlar için empati kurma niteliğini artırmıştır. O süreç, Çiller'in halka daha da yakınlaşmasına ve liberal politikaların önemini daha da anlamasına vesile olmuştu. Çiller'in 2 mitinginde hatırladığım 2 ilginç olayı nakledeyim: Muş mitinginde halkı selamlarken kara çarşaflı bir kadın aniden Çiller'in kollarına sarılmış ve oğlu için iş istemişti. Korumalar neye uğradıklarını şaşırmıştı. Çiller de kendisine gülümsemiş ve yanındakilere vatandaşın talebi ile ilgilenmeleri talimatını vermişti. Bunu, TGRT Haberde izlemiştim ve hem kara çarşaflı kadının cesaretini hem de Çiller'in yaklaşımını takdir etmiştim.

Yine bir İzmir gezisi sırasında Bergama mitinginde meydanda bir kısım kara çarşaflılar vardı. O gün Çiller'e muhalif haber kanallarından birisi "Çiller'in mitingini çarşaflılar doldurdu" başlığıyla duyurmuştu haberi. Muhabir çarşaflılardan birine mikrofonu uzattığında "Biz ailece onlarca yıldır kıratçıyız oğlum" yanıtını almıştı. Haberin veriliş şekli pek de hoş değildi açıkçası. Evet çarşaflıydılar ama vebalı değildiler, bu ülkenin vatandaşıydılar. Ve kendilerinden gördükleri bir kadına destek için meydana gitmişlerdi. Belki o bir modeldi onlar için. Veyahut koca baskısıyla o meydandaydılar, bilinmez. Eş/mahalle baskısından örtülerini çıkaramıyorlarsa da bu, mitinglere gitmelerine, seçim otobüsünün ardından koşup taleplerini dile getirmelerine engel olmuyordu.

Butto, Pakistan'da ilerici siyaset anlayışına sahip bir isimdi ve hem darbecilerin hem aşırı şeriat yanlılarının hedefindeydi. Ve başı örtülüydü. Örtünün şekli şemali o kadar da önemli değil. Demek ki Pakistan'ın koşulları Butto'nun başını tamamen açmasını değil o şekilde örtmesini sağlıyordu. Bir saldırıya kurban gitmeseydi ülkesinin koşullarını daha da iyileştirmek için elinden geleni yapacaktı kuşkusuz. Bu durum ülkemize de uyarlanabilir. Şöyle ki her ne şekilde başını bağlıyor olursa olsun ve bunun sebebi ne olursa olsun, o insanların o koşullara uyum sağlamak mecburiyetinde olduklarını kabullenmek zorundayız. O mecburiyet altında yaşamasalardı o şekilde giyinip kuşanmazlardı da başka şekillerde giyinip kuşanırlardı. Demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlayan baskı zaman içinde çözülür. Nasıl mı? O baskıya maruz kalan kızları o mahalleden alıp üniversite ortamına yerleştirerek, kampüslerin havasını solumalarını sağlayarak. Yabancı hocalarla, öğretim üyeleriyle, öğrencilerle içli dışlı olmalarını teşvik ederek. Üniversiteleri, çalışma ortamlarına yasaklayarak değil.

Bütün bunlar, bir kadın olarak Tansu Çiller'in üniversitelerde ve kimi hizmet sektöründeki başörtülü öğrenci/çalışan sorununu bu konuyu dini ya da rejimsel hiçbir tutuma dönüştürmeden ve alet etmeden tamamen insan haklarına ve kadın haklarına dayalı gerekçelerle çözeceği sonucunu vermektedir bizlere.

Başörtüsü/türban tartışmalarının ülkemize vermekte olduğu zarar ancak ve ancak Nazlı Ilıcak, Nuray Mert gibi başı açık ve gönlü de açık kadınların olayı sahiplenmeleri ile ortadan kaldırılabilir. Yasaklar kalktığında göreceğiz ki kadının özgür iradesi daha da güçlenecek. Çünkü ekonomik bağımsızlığını ele almaya başlayan kadın erkek egemenliğinden de kendisini kolaylıkla sıyırabilecek. Ve kadın, o zaman başını örtme / örtmeme kararını dış etkenler altında kalarak değil doğrudan kendisi rahatlıkla verebilecek. Bir cemaate de üye olsa, çok katı bir çevrede yetişmiş de olsa her kadın için özgürlük bu topraklarda en büyük hayaldir çünkü.

William Sheakspeare'in o meşhur tümcesinde sarfettiği gibi: Çok büyük şeyler birleştirdi bizi, küçük şeyler ayırmasın...

Siyasete dönerse eğer Tansu Çiller'in iki dudağı arasından çıkacak 2 söz bizi ayırmaya çalışan bu küçük şeyi yani anlamsız başörtüsü karşıtlığını silip atacaktır. Türkiye'nin daha büyük şeylerle meşgul olması lazım.

Yazı dizimizin 3. yazısı: Tansu Çiller'in azınlıktaki mezhep, cemaat ve dinlere olası bakışı üzerine olacak.

 
Toplam blog
: 78
: 1198
Kayıt tarihi
: 12.10.10
 
 

Alice'in harikalar diyarındaki cennet bahçesinden sesleniyorum sizlere. Burada önyargı, olur olma..