Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '10

 
Kategori
Siyaset
 

Tansu Çiller'e yöneltilen 6 eleştiri!

Tansu Çiller'e yöneltilen 6 eleştiri!
 

Çiller'e yöneltilen 6 eleştiri...


Çiller'in siyasete dönüp dönmeyeceği tartışılıyorken ve kendisinden bir karar bekleniyorken çeşitli köşe yazarları ve internet kullanıcıları tepki göstermeye başladılar. Siyasete dönüşü üzerine yazılar yazdığımız için bu tepki ve eleştirilerden biz de nasibimizi alıyoruz. Eleştirilere saygımız sonsuz, bunları demokratik sınırlar içinde oldukça değerlendirmek hepimizin görevidir.

O nedenle burada en çok dile getirilen 6 eleştiriyi listeleyeceğiz ve içtenlikle yanıtlarını vereceğiz. Bazılarına hak vereceğiz, bazılarına ise vermeyeceğiz.

Eleştiri-1: Çiller, 8 yıl boyunca AKP'yi hiç eleştirmedi.

Açıklama: Çiller, bu 8 yıl boyunca CHP'yi, MHP'yi, BDP'yi, Mehmet Ağar'ı, Süleyman Soylu'yu, Hüsamettin Cindoruk'u da eleştirmedi. Siyasete uzaktan baktı. Şu veya bu ideolojinin ya da kavganın tarafı olmak istemedi. Erdoğan'la telefonda konuştu, Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanlığı'na seçildiğinde arayıp tebrik de etti. Bu suç mu? Sezen Aksu gibi ruhumuza dokunan bir büyük sanatçı, referandumda EVET oyu vereceğini açıkladı diye eğitimli, modern kesimlerin inanılmaz hoşgörüsüzlüğüyle karşılaşıyorken Çiller'in EVET ya da HAYIR cephesinde fikir beyan etmesi ne kadar doğru olurdu? Kavga etmeye niyetli kesimlerin oyununa gelmedi.

Eleştiri-2: Çiller Erdoğan'a, "Sen Cumhurbaşkanı ol, ben başbakan olayım" dedi.

Açıklama: Yalanlamaya dahi gerek olmayacak kadar üzerinde durulmayacak bir iddia. Erdoğan, Çiller'e; Çiller, Erdoğan'a muhtaç değil. İddianın gerekçesi net: Çiller'in siyasete döndüğünde hem AKP'den, hem CHP'den, hem de MHP'den oy kopartacak potansiyeli olması bazı kesimleri korkutuyor. Ve ellerinde hiç kanıt olmadan sataşma pozisyonu aldılar. Üstelik daha fol yok yumurta yokken. Ne iş? Bir açıklama bekleyin en azından, değil mi?

Eleştiri-3: Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı.

Açıklama: Teorik olarak doğru, peki ya pratikte? Bunu söyleyenler yıllarca aynı liderlere oy vermekten hiç çekinmediler. Şu an siyasetin aktörlerinin hangisi yepyeni? Kemal Kılıçdaroğlu yeni bir siyaset anlayışını temsil ediyor, ama partisi, ilkeleri hala eski, kendi de 8 yıllık milletvekili. Erdoğan, 90'lardan beri siyasette. Bahçeli keza öyle. Baykal 2 kere gitti geldi, her defasında 7-8 milyon civarı oy aldı. Demirel'e, Ecevit'e yıllarca oy verenler söylüyor bunu üstelik.

Eleştiri-4: Çiller önce faili meçhullerin, Susurluk'un, Sivas olaylarının hesabını versin.

Açıklama: Faili meçhul cinayetler, Türkiye'nin yıllar boyu en büyük sorunu oldu. Abdi İpekçi'ler, Kemal Türker'ler, Taner Kışlalı'lar, Uğur Mumcu'lar, Necip Hablemitoğlu'lar, Hrant Dink'ler ya failleri hiç bulunmayan cinayetlere kurban gittiler ya da failleri bulundu ama karanlıkları aydınlanmadı. Çiller'in başbakanlığı döneminde özellikle terör mücadelesi altında devletin doğrudan ya da gayri resmi desteğini alan kimi silahlı ve silahsız güçlerin insan haklarına ve demokrasiye aykırı hareketleri olmuş olabilir. Örneğin Sivas olaylarında, Çiller çiçeği burnunda yepyeni bir başbakandı. Bu olay olduğunda da yurtdışındaydı. Burda devletin kurumlarının aczi eleştirilebilir, eleştirilmelidir de. Ve bu provakasyonlara imza atanlar da hesap vermelidir. Çiller de eleştirilere cevap vermeli, kendini yetersiz gördüğü durumlar için özür de dileyebilmelidir. Gerçi, 8 yıldır dokunulmazlığı olmayan birisine bunları soran olmamışsa bundan sonra da olmayacaktır.

Ancak burada 2 önemli hususa değinmeden geçemeyeceğim:

1. 12 Eylül öncesi Demirel liderliğindeki Milliyetçi Cephe hükümetlerinde ya da Ecevit-Erbakan hükümeti döneminde de karışıklıklar, faili meçhuller vardı. Buna rağmen halk 1987'de referandumla tüm bu siyasilere yeşil ışık yakmıştır.

Keza Menderes döneminde 6-7 Eylül olayları yaşandı, İnönü döneminde Varlık Vergisi vardı, her iki olay da gayrimüslim nüfusta tahribatlara yol açtı; Atatürk döneminde Dersim operasyonu vardı, İstiklal Mahkemeleri vardı, Nebula Gaz bulutu döneminde de kimi hak ihlalleri olmuş olabilir. Listeyi uzatmak mümkün. Tüm bu olaylar dönemin başbakanları, cumhurbaşkanlarıyla anılmıyor.

Çiller'den hesap soranlar, ellerinde belge varsa ve adaletin tecelli etmediğini düşünüyorlarsa hukuki zemini kullanarak haklarını arayabilirler. Ama o zaman yukarıda saydığımız her konu hakkında herkesin vereceği hesaplar olur. Bunlar üzerinde hukuk dilinde konuşacaksanız konuşacaksınız, yoksa her iddia siyasi bir tavırdan ve ideolojik bakıştan öte geçmez. Herkes kendi önünündeki çöplüğü temizlemekle mükelleftir ya da geçmişi elde belge olmadan kurcalamak yerine geleceği doğru ve ilkeli bir şekilde inşa etmekle mükelleftir. Ağzı olan konuşuyor her konuda, özet bu.

2. Çiller, faili meçhullerden sorumlu ise koalisyon ortakları SHP, CHP, ANAP ve RP; yardımcıları İnönü, Karayalçın, Çetin ve Baykal; Cumhurbaşkanı Demirel, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, başbakanı Yılmaz ve Erbakan, bakanları Moğultay, Oktay, Fikri Sağlar vs... hepsi de sorumludur o zaman. Neden bir iki kişinin üzerine yıkılmak istenir ki tüm olaylar? Siyasi sebepler olmasın? Zeytinyağından kıl çeker gibi kenara çekilip tek kurban belirlemek kolay. Zor olan, geçmişten alınan derslerle geleceği inşa etmektir.

3. Derin devlet her zaman vardı. Yol veren Çiller değildir. Talihsizliği, terörün en yoğun dönemlerinde başbakan olması ve bunu çözmek için gösterdiği iradenin (ve hatta devlet içerisinden gördüğü baskının) bazı kesimleri rahatsız etmesidir. Ki Çiller, 28 Şubat süreci sonrasında, terör mücadelesi yaparken liberalizmin insani boyutunu ihmal ettiklerini kendi de defalarca kabul etmiştir. Nerede mi? 2 haftada bir davet alarak katıldığı TGRT'deki Alternatif programında. (Yapımcı: Sayın Önkibar) :)

Eleştiri-5: Gaf kraliçesi geliyor.

Açıklama: Gaf yapmak, insani bir özelliktir. Tanrı, bizleri insan hayatına kastedecek gaflar yapmaktan korusun. Tüm siyasilerin hataları, gafları, dil sürçmeleri olmuştur. Kah ağızlardan "önemli olan boy değildir, soydur soy" lafı çıkıverir, kah seçmen kağıdınız olmadığı için referandumda oy kullanamazsınız, kah Kurban bayramına yanlışlıkla Ramazan bayramı dersiniz.

Ali Poyrazoğlu'nun Anıtkabir defteri mizansenini gerçekmiş gibi algılayanlar bunun böyle olmasını isteyenlerdir ancak. Gaflara, dil sürçmelerine hoşgörüyle yaklaşmak gerekir ama abartmamak kaydıyla.

Eleştiri-6: Eski tarz siyaset anlayışı bitti, bugün için söyleyecek sözü yok.

Açıklama: Buna kısmen katılıyorum. Artık 90'larda değiliz. Bugün, Türkiye çok çok farklı bir yerde. Anayasa değişiklikleri oldu, tabular yıkıldı, internet aldı başını gitti, gençlik artık her bilgiyi her yerden alabiliyor, yurtdışına çıkan, farklı kültürlerle kaynaşan gençlerimizin sayısında inanılmaz artış var; sivil toplum örgütlerinde başı açık kadar başı örtülü insanlar da aktif çalışıyor, Kürtler, Aleviler taleplerini daha net şekilde bildiriyorlar. Bir değişim, bir dönüşüm sürecindeyiz.

Türkiye, 90'lara geri dönmeyecektir. 90'ların temel önceliği, "Terörle mücadele" idi; bugünün temel önceliği "Demokrasi"dir. Sayın Çiller'in de 8 yıllık sessizliğinde bütün bunları değerlendirdiğini ve siyasete dönecekse yepyeni, bir çok kesimi şaşırtacak ama hemen hemen tüm kesimleri kucaklayacak bir anlayışıyla, kavgaya prim vermeden ve her farklılığı dinlemeye meyill bir düşünce tarzıyla döneceğine inanıyorum.

Bunu yapmayacaksa zaten başarılı olma ihtimali çok düşüktür. Ama bunu yapacaktır. Ne demiştik ilk yazımızı yazarken: Siyah kurdela kampanyasıyla başbakanlığa merhaba diyen ve bizi özel radyo ve televizyonların özgürlüğüyle tanıştıran Çiller, beyaz kurdela kampanyasıyla da siyasete merhaba diyebilecek niteliklere sahiptir.

Gün, değişim günüdür ve Türkiye'nin bir kadın eline ihtiyacı vardır. Gülümsetmekse evet gülümseyelim biraz :) Çiller, çağrıları reddetmeden kararını vermeli ve açıklamalıdır. Kavga etmediği, daima yapıcı, uzlaşmacı olduğu sürece siyaset onun için de, partisi için de, ulusumuz için de çok kolay olacaktır.

 
Toplam blog
: 78
: 1198
Kayıt tarihi
: 12.10.10
 
 

Alice'in harikalar diyarındaki cennet bahçesinden sesleniyorum sizlere. Burada önyargı, olur olma..