Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '10

 
Kategori
Mizah
 

Taraf Erkeği

Taraf Erkeği
 

Internetten..


Bir zamanlar canım ülkemde dedelerimiz, ninelerimiz hepsi ayrı bir renk olarak, yaşar gidermiş.

Sonraları, kalıplara bürünüp, karanlıkta bile hangi grubun adamı olduğumuz anlaşılır hale geldik.

Her zamanki gibi sağ gösterip, sol vuranlar var elbette...

Suratına bakınca anlaşılırdı, kimin ne olduğu.

Parka giyen pos bıyıklı, istisnasız solcuydu...

Sakalı göğsüne kadar inen, takunya giyen; hacı-hoca takımıydı...

...Badem bıyıklı, elma yanaklı olan türleri de var.

Etliye sütlüye karışmayanlar, tavşan b.ku misâli yaşayan, sorulunca bile bir tavır sergileyemeyen silik tipler... bunları konu dışı bırakıyorum.

Gelelim yeni tanıştığımız daha doğrusu artık sıfatları belli tiplere.

Aslında onlarla yeni tanışmadık, eskiden beri vardılar ama TARAF’ları yoktu.

Ööle takılırlardı... Ne sağcıydılar ne de solcu, dinli imanlı hiç değillerdi.

Cami kapısından ayakkabı çaldırdıkları hiç duyulmadı.

Zaten dizlerini büküp oturamazlar da...

Kimse, çok dikkate almazdı onları bir zamanlar... Birkaç kadın-kızın dışında...

Bir elinde pipo, diğer eli birinin omuzunda olmadan söze başlayamayan; temiz giyimli (moda renkli kazak-gömlek de olabilir, burada önemli olan moda renkten olması ve günümüzle uyum sağlaması)

Rus kızına/kadınına “beraber duj” dedirtmeyecek kadar temiz yani, parfümlü, mis kokulu...

Koltuğunun altında mutlaka kitapları olan.

Hiçbir kavgada burnu kanamamış...

Yani, dayak nedir bilmezler.

Anası babası onlarla hep gurur duymuştur.

Kitapların son sayfasında takılı kaldıklarından, kendine ait bir fikri olmadan konuşan, çok okumuş kütüphaneleri beyinde taşıyan, bir nevi ‘hamal’ olduğunun farkında olmayan, ülkenin gerçekleri ile örtüşmeyen fikirlerin öncüsü, ateşli savunucusu kesildiler son günlerde... çok popüler oldular, yıldızları parladı birden bire.

Millet ‘neler oluyor?’ diye şaşkına döndükçe, onlar assolist! olmanın sarhoşluğunu yaşıyorlar.

Klavuzlukta kargayı solladılar...

Aş’ dı, iş’ di derken aşka zaman ayıramayıp onlarla ilgilenememiş... ihmâl etmiştik.

Ne yaptı ettiler, dikkatleri üzerlerine çekmeyi başardılar.

Eee ne de olsa ilgisizlik onları can evinden vurur...

Sonunda, top ellerine geçti....

Nasıl oynanır bilemediklerinden bir süre birbirleri ile paslaşarak topu yere düşürmemeyi öğrendiler.

Dedim ya bunların en belirgin özellikleri okur-yazar olmaları...

İşten güçten anlamazlar, ellerinden hiçbir iş gelmez, elleri bozulur, kızlar beğenmez sonra...öyle işler avamdır onlar için...

Ocakbaşı muhabbeti bilmezler, rakı kötü kokar, üstlerine başlarına kebap kokusu sindirmezler...

Şarabın iyisini, viskiyi sor, bak o zaman bülbül olurlar.

Nerede bizim dilimizin bile dönmediği, yabancı cafe-restoran var, bilir, valla uçak bile tutar giderler. Hele de masraflar karşı taraftansa en baba rehberdirler.

Toprağa çıplak ayakları ile hiç basmamış,

kışın ayazından, yazın sıcağından, açlıktan, işsizlikten bihaberdirler...

Muhtemel, evlerinde en az, bir kedisi, işlerini yapacak gündelikçileri...

Kokulu mumları, soğutulmuş şampanyaları, şarapları herdaim hazır olmalı ki;

kuytuda, köşede buluştukları, kendilerine hayran kadın takımını, ‘ambiansla’ bir kez daha büyüleyip egolarını tatmin etsinler.

Haa öyle “sarışın” peşinde de değillerdir. Belki de sevmezler bile?..

Ne anlattıklarını dinleyecek, az buçuk kendileri kadar mürekkep yalamış kadınlar olmalı etraflarında.

Öyle cüzdana bakan, yatağa atan tiplerden hazetmezler.

İşbitiricilik onlara göre değildir. Ancak onlar hazır olunca, belki?..

Kısaca, dışı güzel dağ elması’dır bunlar.

Kimseye hayırları dokunmaz derken, bir de baktık ki, köşelerinden demokrasi dersi vermeye başladılar.

Okuma-yazma oranı eksilerde gezinen biz sade vatandaşlar söylediklerini hiçbir zaman anlayamadığımız bu tiplerin, yaptıklarına bakınca; demokrasiyi fitnelik, fesatlık olarak yorumladık diye kızdılar.

Dedim ya bunların vatana millete edeceği önderlik anca bu kadar olur.

Kısacası, dibini ışıtmayan mumdur bunlar...

Bildiğim kadarı ile, 1980 darbesi ile ilgili, demokrasi dersi veren Aziz Nesin'in, Aydınlar Dilekçesi’nde hiçbirinin imzası da yoktur.

Çünkü o demokrasi tarifi ile bunlarınki hiçbir zaman örtüşmemiştir.

Saime Eren

NOT: Bu yazım 29 Ocak 2010' da Odatv'de "Taraf Erkeği dediğin böyle olur" başlığı ile yayımlanmıştır.

http://www.odatv.com/n.php?n=taraf-erkegi-dedigin-boyle-olur-2901101200

 

 
Toplam blog
: 61
: 771
Kayıt tarihi
: 18.09.08
 
 

Dünyanın en güzel şehri olan İstanbul' da yaşıyorum. Emekliyim. Güncel olayları yorumlamanın yanı..