Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Taraf Olmak Ya Da Bitaraf Kalmak

Taraf Olmak Ya Da Bitaraf Kalmak
 

Milletler, kavimler, soylar, aileler, bireyler... Ülkeler, şehirler, kasabalar, köyler, mahalleler, sokaklar ... Kültürler, öğretiler, inançlar, ananeler, diller...

Ve insan doğar; hiç bir şeyden habersiz. Sonra her geçen gün öğrenir insan; kendisini büyütenlerin, kendisine öğrettikleri ile başlar öğrenmesine. Ve kendisinde yaratılıştan var edilenlerin üzerine koyar, günbegün öğrendiklerini.

Kendisini büyütenlerin dilini öğrenir ilk önce. Birlikte yaşadığı insanların; gelenek ve göreneklerini öğrenir, inançlarını öğrenir sonra ... Az daha büyüyünce; öğretilere ve kültürlere dahil olur. Sokağını tanır önce. Sonra yaşadığı mahalleyi, köyü, kasabayı. Ve biraz daha büyüyünce kendi şehrini tanır, sonra başka şehirleri. Ve ardından ülkesini ve başka ülkeleri, dünyayı. Bir bireydir ilk önce. Sonra ailesinin bir bireyi ve soyunun, kavminin ve milletinin, dünyanın...

Doğduğu günden itibaren yanlılıkla şekillenir insan. Öğrendiği ana dili yanlıdır ve hatta aynı dil içerisinde şivesi farklıdır, ağzı farklıdır mesela. Sahip olduğu gelenek ve görenekler yanlıdır ve hatta gelenek ve göreneğin o geniş yelpazesinde; oturması, kalkması farklıdır, su içmesi farklıdır mesela. İnançları yanlıdır ve hatta aynı inanç içerisinde mezhebi farklıdır mesela. Veyahut inançsızdır ki; inaçsızlıkta bir inanma değil midir aslında ? Az daha büyüyünce dahil olduğu öğretiler ve kültürler dahi yanlıdır ve hatta aynı öğreti içerisinde ekolü farklıdır mesela.

Yaşadığı sokağın insanı oluverir ilk önce. Sonra, o sokağın bağlı olduğu mahallenin insanı. Sonra köyünün, kasabasının, şehrinin, ülkesinin insanı. Ve bu zincir öyle bir yanlılık oluşturur ki insanda... Aynı ülkenin başka bir şehrinde; kendi şehrinin ve hatta kendi köyünün insanları ile bir araya gelip, dahil olduğu ayniyetle o şehirde farklılaşır insan. Farklı olmak, diğer bir anlamda da taraf olmak değil midir o zaman ?

İnsan; bir bireydir, tek başına. Bu tek başınalığı ailesinin bütünlüğünde anlam kazanır önce. Sonra bir soyun, bir kavmin ve de bir milletin. Her ne kadar kendi belirlemesede yine taraftır insan; bir aileye, soya, kavme , milliyete tabi olmakla.

Tüm bu süreç içerisinde, insanın ayrılmaz bir parçasıdır yanlılık. Hatta çok sonraları; yanlılıklarındaki yanılgıları farkettiğinde ve değişmek istediğinde dahi % 100 tarafsız olamaz. O istediği değişiklik bile başka bir taraftarlıktır çünkü.

Davos' ta yaşanan olay; ülkemizin ve dünyanın gündeminde, aradan geçen bir kaç güne rağmen ilk andaki sıcaklığını hala koruyor. Ve gerek içte, gerek dışta herkes; Başbakanın tavrını yorumluyor. Öfkeli Türk diyenler, tipik Kasımpaşalı diyenler, uluslararası ekonomik bir forumda; adabımuaşeret çizgisinde diplomatik değildi diyenler, önümüzdeki seçimlere prim kazandıracak; önceden planlanmış bir gösteri olarak niteleyenler, ABD ve İngiltere'nin kurguladıkları bir oyundu diyenler, yine aynı entrika içinde bir anlık tefrika diyenler, dünya barışı adına İsrail' e gereken dersi verdi diyenler, tarihi bir misyonun özlemiyle kahraman addedenler, Filistin'e taraf olmakla suçlayanlar...

Bir tarafta; Başbakan'ı taraftarlığı ile eleştirmek . Diğer tarafta olayı yorumlarken kendi taraftarlığını gözardı etmek. İşte, insanoğlunun en önemli açmazlarından biri. İnsanın; doğasında var olan yanlılığa, nesnelliği kurban vermesi.

Tarafgirliğin insanoğlunu çepeçevre sardığı günümüzde; bakış açısını, bir platforma % 100 nesnel olarak oturtabilmek mümkün mü, acaba ? Ya da insanoğlunun böylesi zamanlarda, bitaraf kalması ne kadar mümkün ?

Fotoğraf için: http://www.siviltoplumakademisi.org.tr/resim/vesayet.jpg

 
Toplam blog
: 11
: 1566
Kayıt tarihi
: 29.09.06
 
 

Yazmak bir tutku içimde. Kimi zaman öyle zor ki içimdekileri yazıya dökmek. Bir kelime, bir kelime d..