Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Tarih bilinci ve terör sorunumuz

Tarih bilinci ve terör sorunumuz
 

Ömer F MENÇİKYILMAZ 2008


Artık iyice anladım ki TARİH BİLİNCİ'nden yoksunuz. Bu bir peşin hüküm değil. Basma kalıp bir yargı da değil! Çünkü nerede durup nerede susacağımız belli olmuyor günden güne. Nerede fikir eylemi yoksa; orada göze göz, dişe diş eylemi vardır. Koca koca adamlar bile saç saça, baş başa geliveriyorlar bir anda! Korkaklığın da saldırganlığın da özü bu olsa gerek. 7'den 70'e herkes dertli. Bir dokun bin ah işit! Herkes birilerinden, birşeylerden, çoğu kurumlardaki işleyişten mutlu değil! TÜRKİYE bu durumda olmamalı idi!

Her alanda JAPONLAR bile bizi geçti! Neden? O bilinen kavgacılıklarını yenerek uysallaşarak; eğitimde ve teknolojide sağlam temellere dayandıkları için geçtiler bizi. Batı da böyle yapmıştı çünkü. Belli bir yerde her kesimin derlenip toparlanması gerek bence. Bizde ise ne yazık ki tespih taneleri gibi dağılmak, unufak olmak eğilimi var. Bu da körükleniyor durmadan. İtidal yok, sabır, hoşgörü yok, yok tevekkül yok, tefekkür yok! Bizim eğitimimizde pek çok sakatlığın olduğu bir gerçek. Teknoloji bulmak değil amacımız; hazır bulduklarımızın yaralarını sarmakta da üstümüze yok doğrusu. Bu yüzden de teknolojik artıklar çöplüğü olduk. Dolar'ın yükselişi, doların böylesine kutsanması başka nerede var bilmiyorum.

Bizde uygulandığı söylenen DEMOKRASİ bu ise ben yokum! Batılaşmak ya da Batılılaşmak denilen süreç bugün, bizi bu duruma getirdi ise vay halimize! Suçlu kim? Batı mı yoksa onun buluşlarından, gelişiminden gerekli sonuçları alamayan yetkililer mi? Yetki denilen iş yapma, iş yaptırabilme gücü, eğer sanata değil de zorbalığa, çıkar ilişkilerine dönüşürse ortaya bu çıkar. Seni adamın benim adamım yandaşlığı ortalığı kasıp kavurur. Bugün bu olayların dengesi daha da bozuldu. Pastadan pay alanlar daha doyabilmiş değil! Küreselleşme dünyaya tapınmanın en genel adı artık bence. Bu sürece katılarak parsayı toplamak isteyenler de günden güne artıyor ne hikmetse! Adı da güzel efendim!

Son yıllarda iyice güncelleşen AB'ye katılmak arzusu TESLİMİYETÇİLİK ile eş anlamlı mıdır? Onlar ne derlerse haklı, bizler hep haksız mıyız? Kimsede itiraz hakkı yok mudur? Bunu AB mi istiyor yoksa küreselleşmenin mantığı mı böyle gerektiriyor? TÜRKİYE hiç bir istekte bulunmadan Batılılaşmaya teşne midir? İnsanı yoklamak, insanın eylemlerini, davranışlarını, özlemlerini hep Batı mı bilecek? Binlerce yıl bizler boşuna mı yaşadık? Dağarcığımızda bulunan nice hasletlerimiz, uygulamalarımız neden dile getirilmiyor?

Pek çok sorunu bulunan ORTA DOĞU, KAFKASLAR ile BALKANLAR neden TÜRKİYE dışındakiler tarafından yönetiliyor?

TÜRKİYE neden daha çok mal ve hizmet satamıyor?

İNSAN HAKLARI uygulamaları bazı gerçekleri görüp bazılarını görmemek midir?
BANA DOKUNMAYAN YILAN neden BİN YIL daha yaşasın diyebiliyoruz?

POLİTİK OLARAK neden geleceği sağlıklı olarak göremiyoruz?

DEMOKRATİK KATILIM kavga gürültü çıkarmak mıdır?

BİZE ÖĞRETİLEN TARİH neden yanlış?

Doğru da: NE YAPACAĞIZ?

Kime kaşı NE SÖYLEYECEĞİZ?

Kime karşı NASIL DİRENECEĞİZ?

Hangi malları üretip, hangi malları SATIN ALACAĞIZ?

Politik ve diplomatik TESLİMİYETÇİLİK nedir?

TARİHİMİZİN İYİ KÖTÜ, ACI TATLI bütün yönlerini nasıl öğreneceğiz?

PKK'nın Millete Devlete maliyeti nedir?

Neden gerekenler yapılamamıştır?

Anlaşılan o ki BATILI DEVLETLER DTP ile PKK'nın arkasındadır! NEDEN?

Çünkü anlıyoruz ki BİZE EZBEZLETTİRİLEN TARİH, şu bize sunulan tarih değil!

Uygulanagelen demokrasi de Batı tipi bir demokrasi değil anlaşılan! Demokrasilerde ayrılıkçılıklara ne kadar pirim verilir? Terör örgütünü övenlere; insanları araçları mayınlayanlara, çarşıları caddeleri bombalamalara sessiz kalanlara ne denir?

Kendimce Ürdün, Suriye ve Bulgar tarihlerini inceledim; onlarda da yüzlerce yanlış temellendirmeler var!

Kimini Osmanlıları yıkmak, geçmişteki o güzel kardeşçe ortaklıklar hatırlanmasın, içlerinden kişilikli önderler çıkmasın diye KANDIRMIŞLAR!

İçi kin, nefret, kan, yalan dolan dolu özel tarihler yazılmış!

Kimini de kökünü, özünü bilmeden bir uydu olarak ellerinde tutmak için bizden uzak tutmak istemişler. Bunun için de gerekli her türlü ayrılığı, her türlü kavgayı çıkarmaktan geri durmamışlar. Gerçekte binlerce kelime, atasözü ve deyim alışverişinde bulunan halklar hiç birbirlerine düşman olabilir mi?

Kurnazlık, toplumları kamplara bölmek, ırkçılık temelinde ne yazık ki bazı yöneticilerin son buluşları ile, o dönemde Bulgaristan'da RESMEN İSİM DEĞİŞTİRMEK zorbalığına kalkışılmıştır! Fakat sonuç yine de hüsrandır, onlar açısından! Bu uygulamadan beklenen amaç ne idi? Bu amaç bence, hiçbir yerde yazılmamış olduğunu bildiğim, hiç bir diplomatik ortamda da dile getirilmediğini sandığım bir gerçeğe dayanmaktadır. Ki Bulgaristan'dan Türkiye sınırlarına doğru 7'den 70'e SÜRÜLEN KALABALIKLAR için sınırları açarak BUYRUN BUYRUN diye KOLLARINI AÇARAK onları çağırmış olanların kimler olduğunu çok iyi biliyoruz.

O yetkili kişilerin; evlerinden yurtlarından koparılan o kişiler için hiç bir hak iddia etmediklerini, SOSYAL GÜVENLİK HAKLARININ bugün bile yerlerde süründüğünü hepimiz biliyoruz. Ayrıca Todor JİVKOV Sofya'daki yargılanması sırasında sır olabilecek neler söylemiş olabilir?

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI ile AB SEVDALILARI bu gerçeği Bulgar Devletine dayatmaktan, sormaktan uzak durmuşlardır! Binbir meşakkale göçerek gelen soydaşlarımızın SOSYAL GÜVENLİK açısından gasp'edilmiş olan haklarını ne iktidarlar ne de muhalefet partileri görmek istiyorlar! Kendi kendileri ile SÜREKLİ ÇELİŞMENİN bir başka boyutu da bu olsa gerek!

Olay şu: Yaklaşık 500 yıl Bulgarlarla yanyana yaşamış olan Türkler her türlü kültürel alışveriş yolu ile ortak bir kültür potasında erimişler, binler benzerlik, binlerce kelime ile DEMOKRASİ yolunda ilerlemeye koyulmuşlar iken neden İSİM DEĞİŞTİRİLMESİ DAYATMASI ile karşılaştılar?

Çünkü nüfusun bilimsel özellikleri bazı gerçekleri ortaya koymuş; gelecekte Türk kökenlilerin sayılarının giderek daha da artabileceği yordanmıştı! Böylece Türklerin sayılarının azaltılması gerektiğine karar verilerek bir bahane bulunması yoluna gidilmiştir. Bunda da başarılı olunmuştur. Çünkü olayın TÜRKİYE AYAĞI da sanırım GİZLİ bir anlaşma (!?) ile sağlama bağlanmıştı! Yoksa İNSAN HAKLARI'nın artık ayyuka çıktığı 1990'larda nasıl olur da yüzbinlerce insanı evlerinden barklarından, yurtlarından BİR SÜRÜ GİBİ kovabilirsiniz? SADDAM yüzbinlerce Peşmergeyi Türkiye sınırlarına sürdüğünde dünya ayağa kalkmış Fransız MITTERAND'lar ile bilumum İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI nasıl da direnmişlerdi! On yıllık bir süre sonra ise ulaşılan sonuç hiç de DEMOKRASİ RUHU'na sığmıyor! Çünkü BAĞDAT yakılıp yıkılıyor! Canlar da bombalanıyor! Bir ülkeye Demokrasi'nin böyle getirildiği de hiç görülmemiştir! Oysa demokrasi meşruti bile olsa, bir şenliktir. Sevinç kaynağıdır! Herkesin yasalar önündeki eşitliğidir. Davul zurna ile, halay ile horon ile, zeybek ile gelir! Irak'ta bazı işbirlikçilerin işbaşı yapmaları için getirlimeye çalışılan ise olsa olsa TALAOKRASİ olabilir, MALİOKRASİ olabilir. Ki o da yaşamaz, yaşayamaz, yaşatılamaz o topraklarda! Her iki olayın da nasıl bir seyir takip ettiğini, her hâlü kârda da Türkiye'nin zararda olduğunu bilmemizde yarar vardır!

Biliyorlar ki BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR! BİZANS da yapmış bunu. Oysa KARA OSMAN BEY'in oğulları da torunları da SELÇUKLU ATALARIMIZ gibi 72 milleti birarada tutmanın en insani yollarını bulmuşlar, uygulamışlar. Edebiyatımız da dilimiz de bu temeller üzerinde gelişmiş.

Oysa karşımıza çıkan AZGIN SALDIRGAN RUSLAR ile HAÇLILAR bitmek tükenmek bilmeyen bir KİN ile araya nice KAN DAVALARI ve NİCE İHTİLAFLAR da sokarak binlerce yıllık ORTAKLIKLARI bitirmişlerdir! Etkin politikalar da bu zorlamalar sonucu; hiçbir ortak değere, hiçbir ortak duyuşa dayanmadan uygulanıyor. Çünkü bu uğurda terbiye edilmiş, semirtilmiş, saldırganlaştırılmış işbirlikçilerden geçilmiyor ortalık! İşte bu durumda da kökü mazide olan ortaklıklar da ortak dayanaklar da biter gider.

İçimizdeki nice AYRILIK GAYRILIK TOHUMLARI da TERÖR de bu yaklaşımlardan kaynaklanıyor! Olaylara tarih bilgileri ile bakmayınca ortalık tozduman olabiliyor. Gençler de şaşırıyor, hıçınlaşıyor! Yaklaşık 500 yıl boyunca Balkanlar'da ne tür düşmanlıklar yaratmış atalarımız? YUNAN Milleti ile bizim ne düşmanlığımız olabilir?! Arnavutlar ile Karadağlılar ile ne düşmanlığı yapmışız? Hangi meydan savaşının öcünü almak isteyebilirler bizden? Fakat DÜVEL-İ MUAZZAMA bize karşı nice hasımlar yaratarak olmadık baskıları, baskınları yaptırmıştır. Ne yazık ki Batı, daha dün Yunanlıları her türlü silahla, uçakla donatarak TARİHTE GÖRÜLMEMİŞ yeni bir İŞTİHA ile İZMİR üzerinden POLATLI'ya kadar yollayabilmiştir! İnsanlığa karşı işlenen suçlardan biri de bu işte! Sürekli olarak tek başlarına Hitler, Jivkov ya da Karadziç mi kötüdür? Onları besleyen kin ve nefret tohumları ile yanlış felsefeler neden eleştirilmez?

Sonuçta BATI'nın gizli ya da açık destekleri yanında SURİYE tarafından da barındırılan, palazlandırılan azgın Marksist Leninist PKK da BATI'nın aynı yaklaşımlarının bir sonucudur! TÜRKİYE CUMHURİYETİ'nin demokratik nimetlerinden yararlanarak Milletimizi kışkırtmaya çalışan, kurumları yozlaştıran, çocukları bile meydanlara dökebilen DPT de artık kapatılmalıdır. Demokrasi adına acı da olsa benim naçizane ulaştığım sonuç bu! Elbette konu yargının bileceği bir iş.

Ben düşünce özgürlüğü çerçevesinde böyle düşünüyorum. Barışı, huzuru baş tacı edindiğim; rengi cinsi, ırkı, dini, dili ne olursa olsun insanları sevdiğim için böyle istiyorum. Anlayabildiğim kadarı ile DTP ayrılıkları, farklılıkları abartıyor. Kendi kendine abartıyor. Oysa gezip görebildiğim, konuşup tartışabildiğim kadarı ile Milletin böyle bir derdi yok! Millet geçim derdinde, millet ortak dil derdinde. 72 milletten, 250 kökenden gelen Amerika'nın böyle bir derdi yok ise benim de olmamalı! Selçuklu'nun da Osmanlı'nın da böyle dertleri olmamıştır. Demokrasinin de böyle bir derdi yoktur. Çünkü atalarımızın söylediği gibi: Birlikten kuvvet doğar!

Demokrasinin, insan haklarının böylesine istismar edildiği başka bir ülke var mıdır? Hiçbir ayrımcılığın, hiçbir baskını yaşanmadığı bir ülkede bunca ayrılık tohumları yeşertmeye çalışmak ne demek oluyor? TERÖR örgütü sinsi mayınlarını döşerken DTP de ''bulabildiği bazı kişiler aracılığı ile'' toplumsal düzeni dumura uğratmaya teşvik etmektedir. Sözümona yürüyüşler, toplantılar düzenlemektedir.

TÜRKİYE için var olduğunu söyleyen bir parti, Meclis'ten gerekli eleştirilerini yapar. Muhalefette bulunur fakat halkı sokağa dökmek isteyemez! Geçtiğimiz aylarda yaşananlar artık kimsenin gözünden kaçmıyor. Bunu İktidar da görmezden gelemez artık. Bence İçişleri Bakanı DTP'nin var ise; bütün kirli çamaşırlarını, kirli ilişkilerini bir bir açıklamalı; söz konusu dosyayı da ilgili makamlara yollamalıdır.

Hak hukuk, adalet, müsamaha, insan hakları, basın açıklaması, terör eylemlerini övmek, terör örgütü propagandası yapmak, teröre çanak tutmak, ayrılık gayrılık, ayrılıkçılık, halkı ayaklandırmaya teşvik etmek nedir, ne değildir görelim.
Bütün bu olan bitenlere rağmen kimseden ne ses var ne görüntü! Başbakan'ın da bu durumdan hoşnut olmadığı anlaşılıyor artık.

İşte bu durumda SİVİL TOPLUM SÖZCÜLERİ olarak ne yapacağız? Yine herşeyi devletten, adaletten bekleyeceğiz!

Ömer F MENÇİKYILMAZ

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..