Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Temmuz '11

     
    Kategori
    Deneme
     

    Tarih ile yaşamak

    Tarih ile yaşamak
     

    Aslında bir çok insan aynı anda tarihe tanıklık ediyordu.


    “Tarih” kelimesinin iki basit cümle ile özetlenebilmesine, insanların ise ona sadece anlaması ve ezberlemesi zor bir metin gibi bakmasına hiç bir zaman anlam veremedim. Tarih sadece, eski uygarlıkların kültür ve medeniyetlerini açıklayıp bize bilgi vermekle yetinemezdi. Tarih benim için hayal gücümün beni taşıdığı ve götürebileceği en son sınırlardan biriydi. Bir yapbozun parçaları gibi zaman ile dağılmış imparatorlukları birleştirmekti, parçaları bulamadığımda ise kendi hikayelerimi yaratmak ve onların içinde büyük bir sevinç ile kaybolmak demekti. 

    Tarih demek farklı gerçekler ve duygular demekti. Kimi zaman bir çocuğun sıcak gülümsemesi kadar yumuşak ve umut verici, kimi zaman gözlerden aralıksız düşen göz yaşları kadar acımasız ve yalnızdı tarih. Her şekle, her gerçeğe bürünebilirdi. Her haliyle bizi nefes alırken, otururken, konuşurken, hayata tutunmaya çalışırken bulabilirdi. Çünkü bizim gerçekliğimizi oluşturan ve bizi bir bütün haline getiren tarihti. Bizleri karşı karşıya getiren, hatta kan dökülmesine, acıya, sefalete neden olan da çoğu zaman tarihin ta kendisiydi. 

    Her geçen dakika, alınan nefes dahi, tarihin kollarında yok olmaktaydı. Unutulmak, çoğu zamanda hatırlanmak amacıyla, büyük bir keşfedilme duygusu ile yaptıklarımız, zamanın döngüsüne karışmaya devam etmekteydi. Bu gerçekliği tam anlamıyla hissettiğim o günü ise hiç unutamam. 

    Hattuşaş’a ilk gittiğim zamanı çok net hatırlarım. Bilinçsiz bir şekilde ve nereye gittiğimi bilmeden, eğimli ve taşlı yolu takip etmeye başlamıştım. En yukarılara doğru geldiğimde ise, büyük bir hayranlıkla manzarayı izliyordum. O anda, dahi düşündüğüm tek bir şey vardı, benim şu an hayranlıkla izlediğim bu manzarayı, hayatları ve yaşama koşulları açıklanmaya çalışılan, Hititlilerde izlemişlerdi. Belki de aynı şekilde büyük bir hayranlık ve sevinç hissetmişlerdi. Belki de onlarda kendilerinden yıllar önce olanları düşünüyorlardı. Sanki bu döngü hep böyle devam ediyordu. 

    Aslında bir çok insan aynı anda tarihe tanıklık ediyordu. Geçen yıllar sadece, tarihin figüranlarını alıyor fakat onu canlı bir şekilde bırakıyordu. Farklı figüranlar ise, farklı inançları ve kişilikleriyle, tarihe yeni bir şekil veriyordu. Bu şekilde de devam eden döngü farklı anlamlar buluyor ve hala farklı şekillerde yorumlanarak, benim gibi keşfetmeyi seven insanlara durmadan yeni fırsatlar sunmaya devam ediyordu. 

    Bu döngü aynı zamanda bizlere bazı gerçekleri de tüm acımasızlığıyla göstermeye devam ediyordu. Tarihi değiştirmek ve döngüsünü farklı yerlere çekmek isteyenler bir bakıma olanları ellerinde tutmaya çalışıyor, kendilerinden önce olanları bir köşeye not etmeye çalışıyorlardı. Onlar farkı yaratanlar olmak istiyorlardı. İşte bu anda ise, Victor Hugo’nun o unutulmaz sözleri kulaklarımda çınlıyordu, “Tarih ile efsanenin amacı birdir.: Geçici insanlara ebedi insanı anlatmak. “ Fakat tarih yanlış yerlere, zorlamalarla ve baskılarla çekilmeye devam edildiği sürece, o mükemmel, kusursuz insanın tanımı da pek ortaya çıkacak gibi durmuyor. 

    İşte hala, dünya dönmeye devam ediyor. Tarih ise döngüsünü bozmadan, insanları kendine çekmeye devam ediyor. Yapbozun parçaları ise büyük bir heyecanla tamamlanmayı bekliyor. Ama hala içim rahat bir şekilde önüme bakmaya devam ediyorum, çünkü her şey bir sona gelmeye yaklaşsa dahi, o yapbozun hiçbir zaman tamamlanamayacağını ve hala keşfedilecek yerleri olduğunu biliyorum.“ 

     
    Toplam blog
    : 1
    : 929
    Kayıt tarihi
    : 05.07.11
     
     

    Lise öğrencisiyim ve bu sene 10. sınıfa geçtim. Yazmak benim için çok özel bir tutku. Yazdıklarımın ..