Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '15

 
Kategori
Tarih
 

Tarih oyunları

Tarih oyunları
 

internetten alındı


Sahipsiz bir çocuk gibi tarihimiz. Çocuk gerçek ailesini bilmediği için herkes onun geçmişiyle ilgili bir şeyler söylüyor. Hangisine inanacağını bilemeden ve ona yol gösterecek biri olmadan bir o tarafa bir bu tarafa savruluyorç Çocuk gürbüz, zeki yani gelecek vaat ediyor. Üstelik yaşadığı  yerde bu yeteneklerini geliştirip büyük insan olabileceği imkanlar da var. Ancak bu zinciri tamamlayacak yani kendisine hem sevgi verecek hem de önderlik edecek bir aileden yoksun.

Çocuk zamanın kırılma noktasında hissediyor kendini. Bulamadığı ailesi, ona yalnızca bir sosyal ilişki mahrumiyeti değil aynı zamanda  hafıza kaybını da tattırıyor. İnsan ailesinden  kültürünü, köklerini, avranışlarını, nasıl bir çevreye ait olduğunu öğrenmenin yanında geleceğini yönlendireceği temel bir zihniyet de edinir. Geçmişteki akrabalarının kendilerine bıraktığı maddi, manevi mirasın koruyucusu da ailedir ve çocuk bu mirasın aynı zamanda kişiliğini oluşturduğunu görür. Ataları hayatlarını neye vakfetmiş, dünyayı nasıl algılamış, kendileri ve insanlık için hedefleri neymiş? Herkesin sıcak yuvasında bir büyüğünün dizlerine yatarak dinlediği nesilden nesile gelen ecdad hikayeleri, soluyup içimize çektiğimiz hava gibi benliğimizi dolduran; görünmeyen ama hayatımızı yönlendiren fikirleri verir bize. Çocuk sahiplerinden hiç hikaye dinleyememişti, dışarıda dinlediği hikayeler ruhunun derinliklerinde yankı bulmuyordu. Tarihini kaybeden gelecekte ne için mücadele vereceğini bilemezdi elbette.

Çocuğun maceraları ne oldu bilinmez. Ama tarih bizim elimizde yol göstermekten, fikir vermekten çoktan uzaklaşıyor. Dövüşçülerin kozlarını paylaştıkları arena haline geliyor. Herkes derinlikten ve ileriye dönük planlardan uzak olan hesaplarını bir yumruk öne geçirmek adına tarihimizi çekinmeden arenaya sürebiliyor .Bütünleştirici bir tarih felsefesi oluşturmak yerine ayrışmacı anlayış benimseniyor.

Tarihin rolü bugün iyi kavranamıyor ya da işlevleri basitleştiriliyor. Bunun yanında yüzyıllardır edinilen tarihi birikim  kısa bir geçmişle sınırlı tutuluyor, üstelik bu kısa tarihimiz de daha çok birbirimize karşı  kazandığımız bir iç mücadele gibi aksettiriliyor.Oysa tarih büyük ülkelerde toplumu geleceğin ortak amaçları etrafında şekillendirmek için ele alınır ve iç mücadelelerden çok fazla söz edilmez. Örnek verecek olursak,Avrupa güçleri defalarca savaşmıştır hem de birbirlerini yok etme maksadıyla; fakat geçmişin savaş hatıralarını büyük  yanlışlıklar olarak telakki edip tarihlerinin ortak yönü olan Avrupa  medeniyetini  her şeyin önüne koyabilmişlerdir.Hal böyleyken tarih neden bizim için kavga alanı olsun ki?  Biz tarih bilimini, dünya görüşlerimizi ve kendi iddialarımızı haklı çıkarmak için kullandığımız bir araç olarak görmekteyiz.

Yanlış tarih anlayışımız olmasının başka bir sebebi de yakın tarihimizde toplumsal ayrışmalar yaşanması  ve ülke gündemini büyük oranda bu çatışmaların belirlemesidir.Bundan dolayı  zihnimiz, tarihi hadiseleri bu kavganın hayatımıza taşıdığı kavramlarla değerlendirmemize yol açıyor. Bunun sonucunda tarih bugün birleştirme değil ayrışma ifade eden kavramlarla yorumlanıyor. Düşünce ayrılığı her toplumda vardır ve olmasında sakınca yoktur. Fakat bizdeki düşünce ayrılığı en mantıklısını tercih etmekten ziyade kavgaya dayalı olduğundan tarih birbirini ezenlerin alanı olarak değerlendiriliyor. Tabii ortaya birilerinin kahramanı birilerinin ise düşmanı olan tarihi şahsiyetler ortaya çıkıyor ve saygı duyulması gereken bu şahsiyetler fikirleri bir yana bırakılıp yüzeysel olarak kötüleniyor.Aynı zamanda tarihe malolmuş bu tarihi kişilikler kazanma kaybetme mücadelesinde konu yapılarak uğruna ömürlerini harcadıkları halklarının nazarında yanlış konuma düşürülmüş oluyorlar.Kavgalar güncel çıkarlar uğruna yapılırken uyuyan geçmiş üzerinde oynanmış bir senaryo olarak yeniden canlandırılıyor.

Geçmişte yaşanan acı veya tatlı hadiselerin arasından insanlar kendilerince istismar edebileceği paylar çıkarıyor. Tarihi olaylar ve şahsiyetler  bugünkü çekişmelerin izdüşümü haline getirilip karşıt cephelerde savaştırılıyorlar. Tarihi bilgi, üzerinde kafa yormamız gereken veriler olmaktan ziyade evirilip çevrilip ucu sivriltiliyor ve bu cephelerde karşıya atılan ok halini alıyor. Karşıdaki dövüşçü kim peki diye soran pek az? Cevap biliniyor ama hesaplar gerçeği söylemeye engel oluyor. Taraflar aynı geçmişten gelen ve dolayısıyla aynı geleceği paylaşacağı kişiler. İnsanımız ortak bir geçmişe ve ortak bir geleceğe odaklanamıyor. Bu savaşta halk kendisine öğretilen  tarihinin,  matematik problem sonucu gibi yanlış mı doğru mu olduğunu bilemiyor.

Her görüşe saygı duymak zorundayız. Keşke oturup neyin doğru olduğunu kavga etmeden tartışabilsek. Sonuçta hangi görüş olursa olsun hepsi ülkesini sever. Kimseyi eleştirmek, birine destek olma iddiasında olmamalıyız. Eleştirimiz bir şeyler uğruna tarihimizi çarpıtmalarındandır ve isteğimiz şey tarihi gerçekliğin korunması gereğidir. Doğru bilgi herkesin hakkıdır. Sahipsiz çocuğun yani tarihin gerçek ailesi milletin geçmişle gelecek arasında köprü kurabilen büyük beyinleridir. 

 
Toplam blog
: 3
: 95
Kayıt tarihi
: 03.03.15
 
 

Bu blogun güzel bir alan olduguna inaniyorum. ..