Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '08

 
Kategori
Müzik
 

Tarih tekerrüründe müzik

Tarih tekerrüründe müzik
 

quinlanroad


Kutbunda yer kürenin aylarca sürmüş bir gece; hem kıskanç bir soğuk ki buzullar çatlamakta ve masum, güneşe ramak kalmış hem! ‘Öylesine adil ve de hala kışı boşayamamış bir bahar kadar soğuk...’ Bir yıldız yağmuru; ve bulutlar yeryüzünde... Birbirine uzanıyor eller; nafile, çabalar kristalleşiyor, buz kütlelerinde son buluyor isyan. Birbirinin gönüller, bedenlerde doğmuyor. Güvercinlerden bir rüzgar sarıyor ufku; tüyleri dökülüyor. Toprakta iki kanat; topraktan gelenlere konuyor. Aşk, şarkısına başlıyor; aşıklar gökyüzünde! Kim bilir, yeni bir yolculuğa başlamak o kadar da zor olmayabilir ve belki de çoktan başlamıştır bile. Hem tek bir dünya yok ki!’

<ı>‘golden lads and girls all must,
as chimney-sweepers, come to dust’

Cymbeline, William Shakespeare’nin 1600’lerde kaleme aldığı 3813 dizelik oyunu! Britanya kralı, Cymbeline’in kızı Imogen ile babasından gizli olarak evlendiği Posthumus Lenatus’un birbirine duyduğu aşk ve Shakespeare’nin oyunlarına hakim ‘trajikomik’ etiketi beslemesiyle yaşadıkları yanlış anlamalar ve talihsizliklerle dolu eserin en ünlü dizeleri şöyle:

‘fear no more the heat o’the sun
nor the furious winters’ rages;
thou thy worldly task hast done,
home art gone, and taken thy wages
golden lads and girls all must,
as chimney-sweepers, come to dust’

Loreena McKennitt’in ‘The Visit’ adlı albümüne dahil ettiği ve oyun ile aynı adı verip, eserden seçtiği dizelerle oluşturduğu şarkısıdır aynı zamanda, Cymbeline! Bir Fransa konserinde şarkıya ‘Son sözleri Shakespeare’ye bırakın’ diye başlar ya hani... Sarılır arpine; kıskançlık ve masumiyetin birlikte hüküm sürdüğü topraklarda; kadın öğesinin sanatta nadir kullanıldığı, tarihin karanlıklar içinde bıraktığı ve sırf bu gizemi yüzünden çekici olan bir zamanda, insanların ya hep iyi, ya hep kötü oluşlarını anlatıyor. Sarayı arkasına almış Shakespeare’nin ‘trajiKOMİK’ etiketiyle, gene sarayı OYUNa getirişine, gerçek aşkı bulmak için bir kızın çektiği tüm acılara vakıf oluyor. Loreena kendini kelimelerine vakfediyor Shakespeare’nin; kelimeler vücut buluyor, dünyanın en ücra köşelerine varıyor. Tarih titreşimlerini anakaralara yayıyor; hala karanlık, hala soğuk bir sessizlikte ve hala masum!

history uttering the silence
tarih sessizliği haykırıyor

Tarih bu, kahraman dediğin ya hep en iyi, ya hep en kötü! Bir kadın çıkıp, tüm dünyaya tarihten alıntılar sunuyor, doğrusuyla yanlışıyla bir sunum onunkisi ve kötü, tanrının isteğiyle bir anda iyi olabilir, her oyun mutlu sonla bitebilir diyor! Pollyannacı değil; kötüyle yanlışı da tanıyor ve tüm ahlak dışılığını zamandaki bu/şu/o durağın. Ama korkmuyor, çekinmiyor; sorgulayıp, ağıtlar yakıyor Imogen’e. Onu Shakespeare kadar sahipleniyor ve onun kadar öğüt dolu, sanatını sürdürüyor.

Keşke biz de, yedi sanatımızla birlikte, kabullenebilsek tarihimizi ve katık edebilsek tüm öğeleriyle eserlerimize. Tarih gibi sanatçı yok oysa; tekerrürüyle marşları ufalayıp ağıtlara boğmuyor mu hala?

Loreena’nın dediği gibi, son sözleri Shakespeare’ye bırakıyorum:

<ı aptureproxy="26">'The sceptre, learning, physic, must
All follow this and come to dust.

Fear no more the frown o' th' great;
Thou art past the tyrant's stroke.
Care no more to clothe and to eat;
To thee the reed is as the oak.
The sceptre, learning, physic, must
All follow this and come to dust.

All lovers young, all lovers must
Consign to thee and come to dust.

Fear no more the lightning flash,
Nor th' all-dreaded thunder stone;
Fear not slander, censure rash;
Thou hast finished joy and moan.
All lovers young, all lovers must
Consign to thee and come to dust'

 
Toplam blog
: 22
: 540
Kayıt tarihi
: 25.04.08
 
 

Hayal Bilgisi Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi Yayın Yönetmeni | İngilizce Öğretmeni http://edebi..