Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '10

 
Kategori
Siyaset
 

Tarih ve gelecek

Tarih ve gelecek
 

AB-TÜRKİYE bayrağı


Tarih yaşanmışların yazılmışı, gelecekte yaşanacaklar ise yaşanmışlar yaşanacakları ne kadar belirler?

Ortalama 70 yıllık bireysel tarihte (bir ömür süresince) yaşananların yaşanacakları belirleme etkisinin yüksek olabileceğini düşünüyorum, bu doğrultuda ebeveylerin çocuklarının hayatını programlarken duyarlı ve objektif olmaya çalışmaları gerektiğini, giderek bireyleşme sürecini yaşayan yetişkilerin yaşayacakları adına attıkları her adıma dikkat etmeleri gerektiğini (yapılan yanlışın telafisinin zor olduğunu) gözlüyorum. Atlanan küçücük detayların zaman içinde tahmin edilmedik sonuçlarını yaşamak mümkün, bunu kendi yaşamımda da çevremdeki yaşamlarda da izliyorum.

Ancak milletlerin devletlerin yaşamları insanın ortalama ömrü olan 70 yılın onlarca katları olabildiği ve hele teknolojinin etkileşimi çok hızlandırdığı (bu doğrultuda geçmişle gelecek arasındaki bağın giderek azaldığı) 21 inci yüzyıl ve dünyada yaşanacaksa daha sonrasında durumun daha farklı olduğunu, geçmişte yaşanmışlara dair yazılmışların geleceği belirlemede etkin olmadığını olamayacağını gözlüyorum.

Bugün dünyaya hakimiyeti olan devletin ömrünün (çok övündüğümüz ama güzelleştirmek yerine giderek berbat ettiğimiz) binlerce yıllık tarihi olan İstanbul'umuzun fethiyle yaklaşık yaşıt olduğunu ve egemen devletin tek milletten oluşmadığını izledikçe düşündükçe milletlerin devletlerin gücünü tarih yerine ekonomiden, teknolojiden ve stratejiden aldığını çok net görülüyor.

Ve eğer tarih geleceği belirleme de bir temel ise dün fethetmeye çalışılan komşu coğrafyada oluşan AB ye katılmak için gereken her tür çabanın verilmesini neyle açıklıyabiliriz.

Türkiye çoğrafi konumu, oluşan tarihi ve kültürüyle bir orta ülke konumundayken ait olmadığı bir kültüre ve dine sahip birliğe girme çabası sosyo-ekonomik yapıyla bütünleşme arzusundan öteye bir şey olabilir mi?

Bende AB standarlarında bir ülke de yaşamayı arzulayan ve keyif alacak bilinçteyim. AB standardında bir ülke olmak veya birliğe kabul edilmenin tarihsel güç olmadığını, tarihsel köken ve sosyo-ekonomik düzey olduğunu inkar etmek mümkün mü?

Dün Mardin'in KURTULUŞ gününün ONUR GÜNÜ olarak değiştirildiğini haberini okudum, eğer AB ye girlmek isteniyorsa kurtuluş günü kutlayan tüm illere örnek olmalı, çünkü düne dair kurtuluş günü kutlanırken sözü edilen işgalcilerin kurduğu birliğe bugün girmeyi şiddetle arzulamayı neyle ifade edebilriz? dün kurtulmuştuk, bugün katılmak istiyoruz. İşte kurtuluş günlerini kutlamanın bence temel çelişkisidir.

 
Toplam blog
: 617
: 1221
Kayıt tarihi
: 03.12.07
 
 

Her kesimi anlama ve kabullenme bilincimle; her kişinin asgari yaşam şartlarına sahip olabildiği,..