Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '13

 
Kategori
Dünya
 

Tarih ve gerçekler ters yüz mü edildi, “İslam-Terör” Batılıların işgal için bahanesi midir? (4/4)

Tarih ve gerçekler ters yüz mü edildi, “İslam-Terör” Batılıların işgal için bahanesi midir? (4/4)
 

Güçlünün ne bir yasaya, ne de bir haklılığa ihtiyacı olmadığı mı düşünülmektedir?


Sam Amca Afganistan’da ne yapacaktır? İngilizler ve Rusların yaptığını; kaybederek ve yenilmiş olarak çekilecektir. Bu arada İslam ve gerçekleri ters yüz mü edildi? Bakalım ters yüz edilmiş midir?

...

 “İslam’la terör arasında bir bağlantı yoktur. Ama bizim Müslüman topraklarını işgal etmemizle terör arasında bir bağ ve vardır.”

Böyle ifade etmektedir gerçekleri; İngiliz independent Gazetesi’nin Pulitzer ödüllü yazan Robert Fısk

‘Öğrendiğimiz, Hiçbir Şey Öğrenmediğimizdir’

 “Tarihten aldığımız tek ders, tarihten ders almadığımızdır. Beş yıllık Irak felaketinin sonunda Ortadoğu için ‘Cehennem’ diyen Churchill ile aynı noktaya geldik. Irak kana bulanmış durumda. Hâlâ ülkemiz pişman değil mi?

Bu insanlar Irak’tan İngiltere’yi, Cezayir’den Fransa’yı, Afganistan’dan Sovyetleri, Lübnan’dan Israil’i attı.

Tarihten haberi olmayan küçük insanlar bizi bu cehenneme nasıl bu kadar kolay çekti?

İlgililer, Iraklıların 1920 yılında, İngiliz güçlerine karşı nasıl direndiğini okumadı mı?

Beş yıl sonunda da bu küçük insanlar hiçbir şey öğrenmediklerini kanıtladılar.

George Bush ve Tony Blair neden dürüst olup Irak’taki işlerin kötüye gittiğini söyleyemedi, niye Iraklılar için bir dakikalığına da olsa gözyaşı dökmedi?

Iraklı sivil kayıplar için yapılan en iyimser tahminler bile Dresden’in altı katına, Hiroşima’mn iki katına eşit.

Bu işgalle Amerika’nın askeri prestiji büyük darbe aldı.

Savaş kararını alan, kana en çok susamış Amerikalı devlet adamlarının (ABD Başkanı George W. Bush, Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Eski Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Eski Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz) hayatlarında bir silah sesi duymamış olması ya da imkânları olmasına rağmen ülkelerini savunmak için savaşmaktan kaçması ne kadar büyük bir çelişki.

Müslümanların topraklarında, hâlihazırda Haçlı Seferleri sırasındakinden 22 kat daha fazla Batılı asker var.

Niçin oralara gittik?

Petrol için mi?

Demokrasi için mi?

Yoksa İsrail için mi?

Kitle imha silahı veya İslam korkusu mu götürdü?

Irak’ı kaybettiğimiz gibi

Afganistan’ı da kaybediyoruz.

Pakistan’ı da kaybedeceğiz.

Oralardaki askeri varlığımız, kibrimiz, tarihten ders almamakta ısrar etmemiz ve İslam terörümüz bizi uçuruma sürüklüyor.

Müslümanları rahat bırakmayı öğrenmedikçe, Ortadoğu’da yaşadığımız felaket daha da büyüyecek,

islam’la terör arasında bir bağ yoktur. Ama bizim Müslüman topraklarını işgal etmemizle terör arasında bir bağ vardır…” (1)

...

Avrupa Tarihi İle Yüzleşmeden Uygar Olamaz... 

“Hıristiyanlar’ın Müslümanlar’a yaptıklan zulüm ve katliamları titremeden okumak mümkün değildir. Müslümanlar’ın sekiz asırdan beri Avrupa’nın üzerinde ışık saçan parlak medeniyetlerine son verdiler.” (2)

...

Kendilerine, “saygın ilim insanları” veya dünyaca saygın kabul edilen köklü üniversitelerin yayınlarına bakıldığında, Medeniyet tarihinin anlatımında, Antik Yunan medeniyetinden, doğrudan Rönensas’a geçilir, sekiz asırlık İslam Medeniyetine ait dönem görmemezlikten, inkardan gelinir.

Ancak, günümüzde iletişimin kolay ve hızlı yayılması karşısında inkar edilen gerçekler kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır.

...

Yorumsuz!

"Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra İskoçya'da yapılan bir NATO toplantısında,

-'Şimdi ne yapacağız, NATO'yu fesih mi edeceğiz ?’ Sorusuna İngiltere'nin o günkü Başbakanı Teacher:

-"Düşmanı olmayan ideoloji yaşayamaz. Bizim yasayabilmemiz için mutlaka bir düşmanımızın olması lazımdır. Sovyetler Birliği dağıldı ve düşman olmaktan çıktı. Onun yerine yeni bir düşman koymamız gerekiyor. Bu yeni düşman İslam olacaktır" Cevabını vermiştir.

Dünyada meydana gelen olaylar tesadüfen oluyor değil.

İslam düşmanı emperyalist dış güçler bütün bu olayları planlayarak yapıyor. Afganistan'da devamlı Müslümanlar öldürülüyor. Irak'ta bir buçuk milyon insan öldürüldü. Namuslu ev hanımlarının ırzına geçildi. Irak fiilen üçe bölündü.

Amerika'nın ve İsrail'in ektiği düşmanlık tohumları neticesinde Irakta halk birbirini öldürmeye devam ediyor.

Ama Amerika ve İsrail hedefine ulaştı. Libya'da da aynı şeyler oldu. Kaddafi'nin linç edilmesinin ardından batılı güçler tarafından daha önce kin ve nefret tohumları ekilerek silahlandırılmış olan kabileler birbirlerini öldürmeye devam ediyorlar. Bu arada Amerikalı ve Avrupalı petrol şirketleri Libya petrollerini ele geçirdi" (3)

...

Diziyi sonlandırırken yazılanlar toparlanırsa;

-Afganistan, İngiltere, Rusya ve Amerika için hammadde temini ve stratejik açıdan önemli bir ülkedir.

-Rusların Afganistan’ı işgali onlara çok pahalıya patlar, büyük bedeller ödedikten sonra Afganistan’ı terk ederler.

-Rusların Afganistan’ı işgal ettiği dönemde, Rus işgaline karşı birleşerek çarpışan Mücahitler Rusların Afganistan’ı terk etmesi ile aralarından iktidar kavgasına tutuşurlar.

-Mücahitlerin arasındaki iktidar kavgası Afganistan'ı yaşanmaz hale getirir. BM temsilcileri de, kardeş kavgasına bir çözüm getiremeyince, ortaya aniden ve adeta bir kurtarıcı olarak Taliban çıkar. (Doğrusu piyasaya mı sürülür?) Ancak Afganlılar, yağmurdan kaçalım derken tipiye tutulurlar!

- Rus işgalinde Afganlı Mücahitlere, ABD’nin liderliğinde, Pakistan, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri üzerinden eğitim, silah ve malzeme desteği yapılmıştır. İddiaya göre, işgalin bitmesi ile birlikte, Batının verdiği bu silahlar, “Batıya yönelmiştir”

-“Süper Devlet!” olarak  kabul gören Amerika, Kendisinin Vietnam; Rusların da Afganistan’da yaşadıklarından; Ruslara karşı Afganlıları destekleyerek belki de, Sovyetler’in yıkılmasından önemli etkenlerden olan Afganlı Mücahitlere olan bu desteğinin kendisine olumsuz olarak döneceğini hesap etmemiş midir?

-Bunun hesap edilmemesi mümkün olmadığına göre, geriye kalan seçenek, Amerikalıların Ruslarla bir pazarlıkta anlaşmasıdır. Neticede kaybeden taraflar devletler değil, onların halkları olmaktadır.

-Ve güçlünün bir haklılığa, bir yasaya veya bir kurala ihtiyacı bulunmamaktadır. Gücü olan, kendisine gerekli tüm kuralları koyabilmektedir.

 

www.canmehmet.com

Resim;www.anvari.org’dan alınmıştır.

(1)(www.independent.com.uk/news/fisk/robert-fisk-the-only-lesson-v/e-everlearnis-that-we-never-leam-797816.hfanl). İngiliz independent Gazetesi’nin Pulitzer ödüllü yazan Robert Fısk; 19 Mart 2008 tarihli, adlı makalesinden. (Alıntı kaynağı; “Bitmeyen Hesap”, Yaşar yazıcıoğlu, sahife;107

(2) Gustave Le Bon Alıntı kaynağı; Bitmeyen Hesap, Yaşar yazıcıoğşu, sahife;109

(3)Yazının tamamı için bakabilirsiniz;  http://www.saadet.org.tr/haber/oguzhan-asilturk-yeni-ve-adil-bir-dunyanin-alt-yapisi-kurulmali

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..