Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '11

 
Kategori
Söyleşi
 

Tarih ve tekerrür üzerine

İşte bir seçimin ardından daha "hayat devam ediyor" moduna geçildi. "Tarih tekerrürden ibarettir" sözünü sıkça duyar olduk. Oysa halk olarak hep göz ardı ettiğimiz bir şey var ki o da tarihin asla tekerrür etmeyeceği tekerrür edenin hatalar olduğudur. Bir daha 12 Haziran 2011 yaşanmayacak, o gün tarih sayfalarında çoktan yerini aldı. Ancak 12 Haziran 2011'de yapılan hata tekrar tekrar yapılabilir ve geçmişte de yapılmıştır zaten. 

Tarih kitaplarını okurken şöyle başlayan cümlelerle karşılaşırız; ".......... olayı ülkeyi çöküşe götüren olayların başlangıcı olmuştur" ya da "...... anlaşması ülkeyi savaşa hazırlayan ilk adımdır" gibi. Bu cümleler sonrasında gelen felaketlerin aslında görülebilir olduğuna vurgu yapmak isterler. Tabii bugünden geçmişe baktığınızda ve sonrasında gelen olaylar ile bir bütünlük içerisinde incelediğinizde herşey çok açık olabilir ama ya içerisindeyken o zamanın ve olayların; her şey bu kadar net midir? Bazen "Evet" bazen de "Hayır" bu sorunun cevabı... 

Ülkelerde farklı insan davranışları vardır; bir grup öngörülüdür ki bu insanlar dünyaya nadiren gelirler ve devlet idaresinde olduklarında ülkelerini en iyi seviyelere çıkarırlar, bir grup felaket telladır ki bu gruptakiler yönetimde olduklarında karamsarlıkları yüzünden hep yanlış kararlar alırlar ve bir adım ileri gidemez ülke, bir grup ise "adam sen de'cidir" ki bu gruptaki insanlar ülke yönetiminde olduklarında zevk-ü sefa içerisinde yaşayıp, bize bir şey olmaz diyerekten, hem ülkenin geleceğini karartırlar, hem mevcut kaynaklarını tüketirler hem de pişkin pişkin "rahat olun bu ülke güçlü bir ülke bir şeycik olmaz" diyerek sizi de buna inandırmaya çalışırlar. Düşmanlara karşı en büyük tavizler bu gruptan olan yöneticiler zamanında verilmiştir. Nitekim Osmanlı İmparatorluğu'nu çöküşe götüren süreçte de bu gruptan yöneticileri tarih sayfalarında görmekteyiz. 

Şimdi değerlendirmek gerekirse şöyle taaa en başından günümüze tarih sayfalarına baktığımızda neden bazı gelişmelerin ülkeyi nereye götüreceği gün gibi aşikarken ülkeyi yönetenlerin gidişatı göremediklerini daha iyi anlayabiliriz. Çünkü onlar üçüncü grubu temsil eden dünya yansa benim yorganım yanmaz diyenlerdendirler. Gelecekte de insanlar bugünlere baktıklarında, nasıl olmuş da memleket 40 bin parçaya bölünmeye doğru ilerlerken ülkeyi yönetenler gaflet uykusundan uyanmamışlar diyecekler. Benzer hataların Osmanlının son dönemlerinde de yapıldığını görüp, "tarih tekerrürden ibaret" diyecekler. Osmanlının son döneminde ne büyük şans ki; ilk gruba giren dünyaya nadiren gelen öngörülü bir devlet adamı Atatürk vardı. Peki ya günümüzde Türkiye'yi parçalamaya yönelik planlar adım adım hayata geçirilirken acaba bir Atatürk daha çıkıp bir kere daha ülkeyi kurtaracak mı yoksa tarih tekerrür eden hataları bu defa affetmeyecek mi? Bunu belki bizler göremeyeceğiz ama torunlarımız görecek ve şöyle diyecekler "vatanı, milleti satanların torunları şimdi Amerika'da, Avrupa'da krallar gibi yaşıyorlar, bu gidişatı en başından görüp dur demek isteyen gerçek vatanseverler ise hapishanelerde çürümüşler." Umarım ben ikinci gruba giren felaket tellallarındanımdır da bu saydıklarımın hiçbirini yaşamayız... 

Aradan sadece 100 yıl geçmiş ama halkımız tarihten ders çıkaramamış. Kurtuluş Savaşı'nı yaşamış dedeleri, nineleri sağ olsaydı tükürmezler miydi acaba suratlarına... Bu ülkeyi, bizleri, namusumuzu, şerefimizi kurtarmış büyük önderimize, Atatürk'e dil uzatanlar olsa olsa gavurdurlar, onların elinden de değil ekmek altın olsa bir şey istemeyiz demezler miydi? Keşke günümüzde de dedelerimiz ninelerimiz kadar gerçekleri saf kalplilikle görebilsek. 

Bugün kapitalist sistemin "ben kazanayım da gerisinin önemi yok varsın komşum aç yatsın" bencilliğindeki bireysel anlayışı zaten insanları katman katman ayrıştırmaktadır. Artık lüks sitelerde özel araçlarıyla ara sokaklara girmeden çevre yollarından evine ulaşan insanlar; açlığı, sefaleti, şiddeti hayatlarının hiç bir noktasında görmüyorlar. Onlara göre ülke refah içinde, açlık yok, yoksulluk yok, kadına şiddet yok, parası olmadığı için okuyamayan gençler yok. Çünkü onlar izole yaşamlarında tüm bunları görmüyorlar. Alışveriş merkezlerinden alış veriş yapıp, güvenlikli sitelerine çevreyollarından ulaşıyorlar. Sitelerinin bulunduğu semtlerdeki en az 30 yıldır orda bulunan ve dev alışveriş merkezlerinin şehrin göbeğine yapılmasından dolayı ne kadar daha düzene dayanabileceğini bilmeyen küçük esnafın eğer dükkanını kapatırsa evini nasıl geçindireceği umurlarında değildir. Çünkü taktıkları at gözlükleri ve kendilerine koydujları kapitalist mal edinme hedefleri benmezkezci yapılarını daha da kamçılamaktadır. Oysa bilmedikleri bir şey vardır ki bu sistem bireyi tatminsizleştirir hep daha çoğunu hedef gösterir ve dolayısıyla asla elinizdekilerle mutlu olamazsınız. Çocuklarınıza bakarsanız bunu çok daha iyi anlarsınız; hangisi herhangi bir şeyi çok isteme lüksüne sahip. Çoğu bu lükse sahip değil; çünkü ihtiyaç doğmadan alınan giysiler ve oyuncaklarla dolu her yanları. Buna rağmen daha fazlasını vermeye çalışıyoruz onlara. Çünkü tüketmeye programlanmış robotlar gibiyiz, tükettikçe mutlu olduğumuz yanılsamasını yaşatan bir sistemin gönüllü tutsakları gibiyiz. Ama aslında çoğumuzun nineleri ve dedelerinin yaşantılarına göre o zaman onların hayal bile edemeyecekleri hemen her şeyimiz var ama "ağzımızın tadı" yok. 

Küçük şeylerle çok büyük mutluluklar yaşayabilen bir toplumdan büyük sahipliklerle bile tatmin olamayan her şeye dudak büken aslında ihtiyaç olmayan pek çok şeye "bu da lazım, şu da gerek" diyen sosyal olarak problemli bir topluma nasıl bu kadar hızlı dönüştük bilmiyorum. Ancak bildiğim bir gerçek var ki dönüştüğümüz bu yeni toplumun seçim sonuçları ile yakından ilişkisi var. 

Sistemi sonuna kadar destekleyen ve hatta bireyi daha da bencilleştirerek sistemin sürekliliğini garanti altına almak isteyen bir anlayış güden partinin 3. dönem tekrar üstelik oyunu arttırarak iktidar olması; en baştaki öngörülerimi fazlasıyla destekliyor. 

Seçim biteli neredeyse bir ay olmak üzere. Hala üzerimdeki "kötü bir kabus olmalı bu" düşüncesini atamıyorsam demek ki hala dünyadan umudum var. Sizler de umudunuzu kaybetmeyin. 

 

 
Toplam blog
: 17
: 4410
Kayıt tarihi
: 03.09.07
 
 

Yazmayı seviyorum, fikirlerimi paylaşmayı da seviyorum. Dolayısıyla işte burdayım. ..