Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '08

 
Kategori
Yurtdışı Tatil
 

Tarihe yolculuk

Tarihe yolculuk
 

Sfenks ve Keops Piramidi


Uzun zamandır düşlediğim tarih öncesi yolculuğuna bu bayramda gittim. Tarihin en eski yazılı kaynaklarını yerinde görmek tahminimden daha heyecan vericiydi. Mısır’ın kitaplara sığmayan tarihini satırlarla anlatmak yerine kendi izlenimlerimi paylaşmak istiyorum.

Gezi, Mısır’ın ortalarında Luxor şehrinde başladı. Luxor Nil kıyısında eski bir kent. Kral mezarlarının bulunduğu vadi burada. Eski krallık döneminden başlayarak her dönemde eklemeler yapılarak dünyanın en büyüğü haline gelen Karnak tapınağı da bu kentte. Tapınaklarda duvarların her santimetre karesi, sütunların her yeri rölyeflerle kaplı. Rölyefler o kadar çok ki, kaç sanatkârın aynı anda çalışmış olabileceğini düşünmeden edemedim.

Luxor’da dört gün sürecek gemi yolculuğu başlıyor, güneye doğru. Nil kıyısındaki bir sonraki kent Esna yakınlarında elektrik üretimi içinküçük bir baraj yapılmış. Barajın arkasındaki yüksek sulara ulaşabilmek için küçük bir kanal var. Panama kanalı gibi gemiler içine girdikten sonra su doldurularak 10 metrelik kot farkı eşitleniyor. Nil’in kıyısında sağlı sollu kentlerde kısa molalar verilip tapınaklar geziliyor. Sonra yola devam ediliyor, Asuan’a kadar.

Dünyanın üçüncü büyük barajı Asuan’da. Baraj gölü Marmara denizini andırıyor, öylesine büyük. Baraj suları altında kalacak olan Abu Simbel tapınağı 1960 larda UNESCO un maddi desteği ile yerinde parçalara ayrılıp 200 metre yukarıda yeniden inşa edilmiş. İki dağın oyularak yapıldığı Abu Simbel tapınağının parçalanıp hiç zarar görmeden yeniden birleştirilmesi başlıbaşına mühendislik harikası. Ilısu barajını hatırladım, Hasankeyf ve çevresindeki tarihi yutacak yakında. Sayın Bakan “Orada tarihi eserler hiç kimsenin zaten aklına gelmemiş, baraj yapılacağı zaman mı aklına geliyor.” diyebildi. Ya da Yortanlı barajının suları altında kalacak Allianoi antik kenti.

Abu Simbel’den uçakla iki saatlik bir yolculuktan sonra ülkenin kalbi Kahire’ye indik. Kahire’yi görünce İstanbul’un ne kadar da düzenli ve sakin bir şehir olduğunu anladım. Kahire’de 20-22 milyon kişi yaşıyormuş. Ülkenin toplam nüfusu 80 milyon civarında. Yani her dört kişiden biri Kahire’de yaşıyor. Sanırım İstanbul için bu oran % 5 civarında. Bayram tatili ve şehir boş dediler ama o yoğunluk bile İstanbul’u mumla aratıyordu. Halkın yüzde 15 kadarı Hıristiyan ve buraya ilk dönemlerde gelmişler. Tapınaklardan bazılarını sıvayarak İncili resmetmişler. Bazı yerlerde de rölyefler tahrip edilmiş. Bizim Kapadokya’da yaptığımız gibi.

Kahire olarak bildiğimiz bölge aslında iki şehirden oluşuyor. Kahire Nil’in doğusunda yer alıyor. Batısında ise Giza kenti var. Dünya harikalarından ilki ve hala ayakta olan tek şaheser Keops Piramidi Giza kentinde. Günümüzden tam 4800 sene önce yapılmış bu anıtın yüksekliği 145 metre. Bu piramidin hemen yanında 1954 yılında bulunan Firavunun kayığı da görülme ğedeğer. Firavuna öbür dünyasında kullanır diye yapılmış ama hiç kullanılmamış ve sapasağlam, 42 metre uzunluğundaki saltanat kayığı. Bugün kullanılan halatların 4800 sene önce de aynen yapılmış olduğunu görünce şaşırdım. Sedir ağacından yapılmış ve 1224 parça halinde Piramidin yanında gömülü bulunduğu yere özel müze yapılmış. Mısırda toplam 70 piramit varmış.

Mezar soyguncularından tesadüfen kurtulan Tutan kamun hazinelerini duymuşsunuzdur. Mısır tarihinin önemsiz Firavunlarından olmasına ve tahta 9 yaşında çıkıp 20 yaşlarında öldürülmesine rağmen mezarında bulunanlar gerçekten görülmeğe değer. Ama daha ilginci onun babası Akhenaton. Akhenaton, o güne kadar çok tanrılı bir dine sahip olan ülkede ilk defa güneşi tek tanrı ilan ederek diğer tanrıları reddetmiş. Firavun 20 sene sonraöldüğünde, işleri bozulan rahipler tekrar eski tanrılarına tapınmaya devam etmişler. Akhenton’un yaptığı eserleri de ortadan kaldırmışlar. Söylentiye göre Hz. Musa bu hikâyeden etkilenerek tek tanrı fikrini benimsemiş. Bu konuda daha ayrıntılı bilgiyi yazarımız Özlem Ertan blog yazısında bulabilirsiniz. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=7572

İki günlük Kahire gezisinden sonra bir gün de Meşhur İskenderiye fenerini ve Kütüphanesini görmeye gittik ama yetişemedik. Çünkü ikisi de çağlar öncesinden yıkılmış. Bu gün Fenerin yerinde Memluk sultanı Kayıtbay’ın 1477 lerde yaptırdığı Kale var.

Nil nehri, neredeyse tamamı çöl olan ülkeye hayat veriyor. Genişliği yer yer İstanbul boğazından daha fazla. Ülkeyi boydan boya geçiyor. Çağlar boyu taşkın mevsimlerinde getirdiği alüvyonlu topraklar çölü ekilebilir hale getirmiş. Yine de Mısır’ın ekilebilir tarım alanı sadece %3 civarında. Oysa yüzölçümü Türkiye’den hayli büyük. Bu verimli topraklar bazı yerlerde Nil’den kilometrelerce açılıyor, bazı yerlerde ise sadece birkaç metre ile sınırlı, hemen arkasında çöl tepeleri yükseliyor. İstanbul boğazında çalışan gemiler büyüklüğünde olan gemiler 70 odalı otel olarak inşa edilmiş.Deniz gibi dalgalı olmadığı için nehirde çok sakin ve keyifli yolculukyapılıyor.

Mısır çok sıcak ve bizim bildiğimiz gibi dört mevsim de olmazmış. Kışları biraz daha serin geçermiş. Kişi başı milli geliri 650 USD civarında yani halkı çok fakir. Turizm geliri, Süveyş Kanalı geliri, doğalgaz geliri var ama ülkeyi 26 yıldır Sayın Mübarek idare ediyor! Mısır, tarihe meraklı kişilerin gerçekten görmesi gereken yerlerden.

 
Toplam blog
: 8
: 1356
Kayıt tarihi
: 03.07.08
 
 

Tarih öncesi yaşamdan, uzaydaki yaşama kadar merak ettiklerim pek çok. Bir süredir okuyucusu olduğum..