Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '11

 
Kategori
Güncel
 

Tarihi ters çeviren yazılar-Tabelalar

Tarihi ters çeviren yazılar-Tabelalar
 

Ülkemizde tabela işinde (ilan ve reklâm hariç) çalışan kaç kişi var? Kaç aile bu işten ekmek yiyor? Çünkü dükkânların önündeki tabelaların bunun dışında faydasını göremiyorum. Hem birilerine iş alanı yaratmak için uydurma meslekler mi icat edelim? Madem öyle örneğin kantar kıran vatandaşlarımızı tepelere koyalım, rüzgâra siper olsunlar, üşümeyelim. Tabelacılık işiyle bunun arasında ne fark var? 

Tabelacıların bu işteki amacı sattıkları ürünleri gözümüzün içine sokmaktır. Biz amayız, körüz, şaşıyız ya bakmak ve görmek yetmiyor. 

Gümpür satıyorsun, kumpir, patato, patates… Yap ahırını, pardon deponu dükkânını her neyse, doldur içini. Yaz kapıya”patates”. Yanına da bir patates resmi. Yetmediyse bir tencere de haşlanmış patates koy, gelen giden yesin bari. Mezar taşı gibi koymuşsun oraya bir koca tabela. Ben de seni öldü sandım! Nerde o günler hahahahaha! 

Tabela mecburi mi? Yani bir işyeri, bir dükkânı olan tabela koymak zorunda mı? “Aç kanunu oku” demeyin; sıkılıyorum çünkü. Ama bana sanki mecbur olamaz gibi geliyor. Eğer kanun mecbur diyorsa uymayın kardeşim. Bakın ben de bir ürün sayılırım. Allahütealâ yapmış, üretmiş. Kıçımda tabela mı var? Hem dükkân benim, kim ne karışır? Öküz boynuzu takarım, ölü karga koyarım kapıya. TC bu kadar saf olamaz, bu nane sizin işiniz esnafcıklar! Lakin işin ucunda vergi var ve devletçik paranın kokusunu almış olabilir. 

Türkiye’de kaç dükkân var? 10 milyon.10 milyon da tabela. Bu 10 milyon tabelanın satılan ürünlerin miktarını artırdığını bana bir kişi bile ispat edemez. “ Ahmet’in ticarethanesi!” Sırf hava. Balon mu şişirecen, napcan havayı? 10 milyon tabela ne kadar emek, ne kadar malzeme ve ne kadar para gerektirir? Yap hesabı, 10 milyar lira çıkacak. Halk açlıktan ölüyor, kuru tabelaya 10 milyar veriyorsun. Devletse de, esnafsa da, halksa da, benisem de bu yapılan aptallıktır! 

İşte sana çevre kirliliği. İşte sana görüntü kirliliği. Tabela için belediyeye para verdiğine göre bu kanuni bir zorunluluk olmalı diyeceğim ama tabela kanununa baktığımda tabelayı işyeri sahiplerinin mallarını, dükkânlarını tanıtmak için kendilerinin koyduğunu devletin ve belediyelerin ise bu ilan ve reklâmın nasıl yapılacağını, sorumluluk, müeyyide ve mükellefiyet durumlarını düzenlediklerini anladım. Yani bu saçma sapan iş esnafın marifeti. 

Peki, bir faydası var mı? İşte dükkânlara asılı tabelaların bizlere sağladığı muhteşem faydalar. 

Tabelalara bakacağım diye dikkati dağılan insanlara araba çarpıyor. 

Bozuk tabelalarda patates almaya girdiğin yerde domates çıkıyor, sinir oluyorsun. 

-Ülkemizdeki malzemeleri tüketiyor; tabut yapmaya malzeme bulamıyoruz. 

-Tabela başı belediyeye bin bin” gördüm, uçlan” parası veriyoruz. 

Daha ne olsun! 

Tabela işyeri ve dükkân sahibinin ürününü tanıtmak ve satışını artırmak için bir ilan ve reklâm imkânı sağlıyor mu? Marka ürünlerin sadece isimlerinin görünmesi yeterli. Arçelik, Erikli suyu, Cocacola, Omo gibi. Bir avuç para verip ışıklı, yaldızlı kocaman tabelalara gerek yok. Kalitesiz ürün satıyorsan dükkânın dört tarafını tabelayla doldursan da zaten satamıyorsun. Ancak satılan ürünün alıcı tarafından görülüp bilinmesi de gerekiyor. Ürünün adını kapıya bir yere yazarsın: Patates dükkânı. Zaten tabelada, satılan ürünün kalitesi, niteliği, niceliği hakkında aydınlatıcı bir bilgi yok ki. Kişi dükkânına bir isim vermiş, bu isim altında satış yapıyor. Mal ile ilgisi yok. Çoğu zaman ne sattığını bile anlamıyorsun. “ Erdemirler” Ağırlıklı olarak kendi reklâmını yapıyor. Sanki onu alacağız; torbaya doldurup götüreceğiz. “Yuvarlak Hasan Efendi güllabiyecisi” Temiz bir dükkân yap. Koy içine güllabiyeleri. Kapıya da “güllabiye” yaz. İster Yuvarlak Hasan Efendi olsun isterse dört köşe basan efendi, canım çekerse gelir yerim. Yuvarlak Hasan Efendiymiş, manyak bunlar ya hahahahaha ha! 

Bir yere gittik Anadolu’da, gezmek için, sanki paramız var da. Vardık, bir de ne görelim, avuç içi kadar yer, girişinde 100 tane tabela. Sinirlendim, geri döndüm anasını satayım. Bari görsel yanı olsa; baktıkça içimiz açılsa. Kadın resmi yapacağına odun resmi yapmış; kendi odun ya. Bazen kapıda asılı tabeladan dükkânı göremiyorsun. Bazen de tabelanın arkası boş çıkıyor. Kimi zaman aynı yerde on tane tabela. Hangisi nereyi gösteriyor anlamak zor. Ve ilgisiz tabelalar. Bir yeri arıyorum, saatlerce bulamadım. Köşeye bir ok resmi yapmışlar, aradığım yeri gösteriyor. Köşeyi döneceğim, tamam. Köşeyi dönüyorum ve 3, 5 saat daha gidiyorum. Bazen tabelaya bakıp içeri giriyorsun, başka bir yer çıkıyor. Kuru yemişçi diye giriyorsun bir bakmışsın kadınlar hamamı. 

Tabelaların insanların sinirini bozduğu ve stresini artırdığı test edilip onaylanmış ve kanıtlanmıştır. 100 çeşit koca koca yazı hangi insanda akıl bırakır ki? Örnek olarak içinizden birisi bir örnek dükkân yapsın. Ne tabela ne bir şey. Ne sattığını (gıda, mobilya, giyim vs) kapının girişine yazsın. Dükkânı temiz ve güzel, ürünleri de kaliteliyse satışı normal olacaktır. Burası tabela için 5.000 lira masraf yapıyordur. Bu para da cebine kalacaktır. 

Ülkemizdeki işyerlerinin ve dükkânların çoğu kazanamadıkları için değil, akılcı bir şekilde harcama yapmadıkları için batmaktadır. 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..