Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '08

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

Tarihi yaşatan şehir, Bologna

Tarihi yaşatan şehir, Bologna
 

Yaklaşık bir ay kadar önce bilimsel bir toplantı için eşimle birlikte İtalya’ya gittik. Toplantı Bologna şehrinde yapılacaktı, daha önce adını hiç duymadığımız bu şehrin, diğer şehirlere çok da uzak olmadığını öğrenince, diğer özel şehirleri de gezebilmeyi umut ettik.

Uydu harita sistemi sayesinde gideceğimiz şehrin sokaklarına, hatta otelimizin yerine bile bakabildik. Görsel gezi rehberleri dizisinden İtalya’yı anlatan kitabını alıp, ayrıntılı bilgi alınca geziye hazır hissettik kendimizi.

Bologna’ya Roma aktarmalı olarak gittik, sıkça uçağa binmek beni mutlu etmese de neyse ki kısa sürelerle ulaşabilmemiz olumlu oldu. Bologna’ya indiğimizde valizimizin gelmediğini öğrenmek tatsız bir sürpriz oldu. Ancak nazik bir görevli eşliğinde bir form doldurduk, söz verdikleri gibi bir gün sonra valizimizi bulup bize ulaştırdılar, ancak bir dahaki yolculuklarda yedek giysilerle dolu küçük bir el çantası almanın gerekli olduğunu da öğrenmiş olduk.

Merkeze giden bir otobüse binip(ne yazıkki taksi yoktu o an), uydu haritasından öğrendiğimiz yola göre kolayca otelimizi bulduk, şehir ortaçağlardan beri hiç bozulmadan korunmuş ve öyle düzenli ki, çoğu kez şehir haritası elimizde olmadan dolaşabildik.

Bologna’nın tarihi merkezi heybetli yapılarla şaşırtıyor insanı. Ortaçağ sarayları, üniversite binaları ve kuleleri ile her yer tarih kokuyor. Fontana di Nettuno, (1566)Tommaso Laureti’nin tasarlardığı ünlü çeşme bronz heykellerle süslenmiş. Heykeller olduğu gibi insan anatomisini yansıtıyor ve sular insan bedenlerinden çıkıyor, yaşamı, üretkenliği ve gücü simgelediklerini düşündüm. Sanatın bu şekilde korunması ve özgürce sergilenmesi mutlu etti beni.

Binalarda tuğla ve büyük sütünların hakimiyeti görülürken, en basit binada bile mutlaka bir heykel figürü eklenmişti. Revaklar(Sütun ve payeler tarafından taşınan kemerler arkasında yer alan, üstü örtülü uzun bölüm, güneş ve yağıştan korumalı yürüme bölümü) ise sokakların vazgeçilmezi, yazın serin, kışında yağıştan koruyucu olması yönüyle çok yararlı yapılar olarak göründü gözümüze. Eşim toplantılara katılırken ben şehri adım adım dolaştım, bazen kaybolma endişesi de duymadım değil, çünkü her yeri kaplayan bu revaklar birbirine çok benzediği için bazen aynı yerlerden birkaç kez geçmeme neden oldular. Ama rehber noktası olarak şehrin simgesi kuleleri seçince yolumu tekrar kolayca bulabiliyordum. Bu kuleler 12.yy da önemli aileler tarafından geleneksel olarak yapılırmış, günümüze ancak birkaç tanesi kalabilmiş. Öyle yükseklerdi ki, fotoğraflarını çekmek için doğru açıyı bulmakta zorlandım.

Yine Bologna’nın en önemli özelliklerinden birisi 1088’ de kurulan Avrupa’nın en eski üniversitesine sahip olması. Öğrencilerinden bazıları Dante, Erasmus ve Kopernik. Günümüze kalan tarihi binaları ve yeni üniversite binaları ile öğrenci olmanın zevkine varılabilecek bir şehir.

Belki de şehrin merkezinde olmamızdan bilemiyorum, hep şık bayanlar gördüm, özellikle de orta yaş grubu hanımlar çok özenli giyiniyordu. Üstelik çok hoşuma giden bir durumda, mağazalarda her bedene göre güzel kıyafetlerin bulunabilmesi idi. İtalyan erkeklerinin kırmızı pantolon tutkusu da dikkatimi çekti.

Şehri adım adım gezerken, adım başı bir kafeye rastlarken şaşırmıyorsunuz. Klasik olarak sıcak-soğuk içecekler, atıştırmalık sandviçler, kekler ve özellikle de dondurma dükkanları ile keyfin hakimiyeti hissediliyor. Pizzalarından çok, bizim çiğ böreğe benzeyen bir çeşit böreklerini sevdim ben. Makarnaları ise açıkçası bizim bildiğimiz tariflerden çok farklı değildi, internet ortamında bulduğumuz soslu makarna tarifleri ile İtalyan tadını yakalayabilirsiniz. Ancak Bolonez sosa adını veren şehrin makarna sosları tabiki güzeldi.

İnsanları kendi halinde, çok sıcak değiller ama soğuk da değiller. Herkes kendince bir yaşam telaşında görünüyordu. Bu arada merkezde özellikle satıcı olarak Hindistan ve uzak doğulu insanları sıkça görebiliyorsunuz. Birkaç tane döner dükkanı gördük ama ülkemizi yansıtan isimlerle ve kişilerle sunulmuyordu dönerimiz.

Bologna’nın özel geçmişi ve ilk gördüğümüz şehir olması nedeniyle blog yazıma ilk Bologna konuk oldu. Floransa, Venedik ve Piza da anlatmaya değer şehirler. Tarih kokan, güzel iklime sahip ve sakin bir şehir olan Bologna’yı herkesin görebilmesini diliyorum, sevgilerimle.

 
Toplam blog
: 196
: 6404
Kayıt tarihi
: 30.03.07
 
 

Uzman doktorum, kendimi bildim bileli çalışıyorum. Kendi adıma  yaşamdan beklentim, huzurlu ve ko..