Tarihin gerçekleri

Amatör uğraşanı en çok bilimlerin başında büyük bir olasılık tarih bilimi gelmektedir. Geçmişin şaşalı günlerine duyduğumuz özleminde etkisiyle tarihle ilgilenmeye çalışırız. Bunda, bugünkü devlet ve millet olarak düştüğümüz durumunda etkisi olsa gerek…

Çoğunlukla, tarihi olaylar ve kişiler hakkında takım tutar gibi taraf tutarız. Siyasi yelpazeye göre sağcı olmanız, muhafazakâr veya solcu olmanız olay veya kişilere bakışınızı etkiler. Bu normal bir durum; insanın kültürü, felsefesi olaylara ve kişilere bakışını etkileyebilir diyebilirsiniz. Tabiî ki bundan doğal bir şey olamaz; ancak sizin muhafazakâr olmanız veya sosyal demokrat olmanız gerçekleri çarpıtmanıza sebep olmamalıdır.

Osmanlı Devleti döneminde ne yapıldıysa iyi görmek ve onların yaptıklarıyla gurur duymak bizdeki bir kısım duyguların gelişmesine hizmet edecektir mutlaka… Ancak hakikatlerin ortaya çıkarılmasına engel olacaktır. Tarihi bilim olmaktan uzaklaştıracaktır.

Kafamızda önyargılarımızla oluşturduğumuz şablonlar üzerinden tarihe bakmaya çalışmak bizi her zaman yanlış sonuçlara götürecektir. Olabildiğince önyargılardan uzaklaşılarak bakabilmek, doğru kanaat oluşmasına katkı sağlayacaktır.

Tarih, bugünkü siyasetin kavgalarının yapıldığı bir arena olmaktan kurtulmalıdır. Kavgalarımızı bir bilim alanının sahasına taşımak yerine başka platformlara taşımamız daha doğru olacaktır.

Gerçeklerin uzun süre gizlenebilmesi asla mümkün olamaz. Zayıf bir noktadan ortaya çıkıverir. İşimize gelse de gelmese de geçeklerden kaçmamızın kimseye yararı olmayacaktır. Hayaller üzerine oluşturulacak düşünceler, en ufak bir sarsıntıda yok olacaktır.

Tarih kafamızda oluşturduğumuz hükümlere göre deliller bulma sahası değil; ortaya çıkan belgeler ve delillere göre fikirler oluşturma sahasıdır.