Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Haziran '10

 
Kategori
Siyaset
 

Tarihin gör dediği!

Hükümeti tarafından Ortadoğu bataklığına çekilmiş bir ülkenin mensubu olarak gelişmeleri ibret ve kaygıyla izliyorum. İsrail-Filistin Anlaşmazlığı'nda ya da İran'ın Nükleer Silah Üretme konularında Batı İttifakı karşısında tek taraflı çaba göstermemizin sonuçlarını yakında almaya başlarız. Bu girişimlerin olumsuz geri dönüşler yaratacağını görmek için kahin olmaya gerek yok. Hükümetin Mavi Marmara travmasını Ermeni Açılımı'ndan hemen sonra Azeri doğalgazının metreküpünü 120 $ yerine 300 $'dan edinmek türü bir diplomatik zafer gibi sunmasına da alışırız. Tıpkı imzalandığı gün geçersiz sayılan takas anlaşması gibi.

Ekonomisi yalpalanan Türk gemisinin kaptanı eğer Gazze için gerçekçi çözümleri sağlarsa böyle eylemleri hepimiz ayakta alkışlarız. Oysa çocukların, yardımseverlerin sırtından siyaset yapmanın faturasını daha geçen ay 9 canla ödedik. Atılan taşın ürkütülen kurbağaya değmesi kafası bozuk diplomatik manevralarla sağlanamaz bana kalırsa. Arap Dünyası'nın önde gelen ülkesi Mısır bile Refah Sınır Kapısı'nı açmak için İsrail'li komandoların yardım gemilerine saldırmasına kadar bekliyorsa güç dengesinin nerede yer aldığını iyi hesap etmemiz gerekir. Sınırlarımızın ötesinden aktif bir uluslararası güç sayılma hesabını yapıyorsak kendi sınır güvenliğimizin hakkını vermemiz gerekmez mi? Dış politikadaki konuları iç politikaya mal etmek tehlikeli bir oyun bana kalırsa. Aynı zamanda köşeye sıkışan hükümetlerin sarıldığı geçersiz bir silah. Siyasileşmiş yardım kuruluşlarını bu işlere alet etmekle yardıma muhtaç insanların dertlerine derman olunamıyor. Yaraların kanla yıkanmaya çalışıldığı Ortadoğu coğrafyasında tarih boyunca yaşadığımız sinsice arkadan vurmaların kurbanı olmaya devam mı edeceğiz? Osmanlı Devleti'nin, İngiliz altın ve silahlarıyla bu bölgede yok edilmesinin faturası şimdiki Filistin, Irak, Lübnan cehennemleri değil mi? Yahudi ve Hristiyan alemi için aynı kutsallığı taşıyan, ölümün bayramlık elbiselerini giyip dolaştığı Vaat Edilmiş Topraklar bizler için de geri alınması gereken "Kutsal Emanetler" anlamına geliyorsa neden bu emanetlere yeterince sahip çıkamadık? Yaşam derdine düşmüş Gazze'lilerin, oyun oynarken katledilen çocukların üzerimizde hakkı bulunduğunu bilmek ile onlar haklarını alana kadar mücadele etmek arasındaki farkı anlamak bizim dirayetimize bağlı. Ama ağlamakla, sızlanmakla hiçbir sorun çözülmüyor. Kriz yaratmakla sorunların azalmasını bekler gibi ruh hali içerisindeyiz.Çaresiz kalan insanların verdiği ilkel tepkileri toplum çapında veriyoruz. Cetvelle çizilen sınırlar arasında bölünmüş, aynı kökenden gelen insanların sırf diktatörlükler ayakta kalsın diye savaşmalarını görmek üzücü. Bizim açımızdan ise tarih boyunca krizlerin iç içe geçtiği toprakların bekçiliğini yapmış olmamız yeniden savaşacağız anlamına gelmiyor. İsrail Devleti'nin terörizmi günlük hayat pratiği yapması Hamas'ı haklı çıkarmaz. "Direniş" diye sivil insanlara roket atmaktan başka bir işe yaramayan baskıcı siyasi oluşum Filistin toplumunda iki başlığa sebebiyet veriyor. El-Fetih'den devşirme Hamas zaman içerisinde Gazze'liler için demokratik tercih olmaktan ziyade zorunlu ihtiyaç maddelerinin tedarikçisi haline gelmedi mi? Ablukanın haksızlığı Hamas'ı meşru kılar ama haklı kılmaz. Haklı olan Gazze'li çocuklardır bana kalırsa. Oraya giden doktorlar, yardım görevlileridir... Hatta ve hatta Hamas, Gazze sınırları içerisinde varlık sebebini borçlu olduğu ablukanın devam etmesini bile arzu edebilir. Diplomasinin yumuşak yüzünün ardındaki acımasızlığa her gün televizyonlarda şahit oluyoruz. Karmaşık ve anlaşılmaz çıkarların siyaset aracılığıyla ve silahlarla halklara dikte edildiği Ortadoğu bataklığında dış politik manevralara kalkışmak Türk işi siyasetin yavan kalacağı gereksiz bir gösteridir. Kolayca istikrarsızlığa sürüklenecek dinamiklere sahip ülkemiz iç barışını sağladığı ölçüde dış politikada rahat hareket edebilir. Son günlerde yaşananlar ise iç barıştan uzaklaştıkça dış politikaya sarılan malum zihniyetin açmazlarını gülünç ve acınaklı biçimde ekranlara getiriyor.Fazla söze ne gerek?
 
Toplam blog
: 93
: 472
Kayıt tarihi
: 09.06.09
 
 

21-07-1973 tarihinde İstanbul'da doğdum. M.Ü. İletişim Fakültesi Radyo-T.V. Bölümü'nden 1995 yılı..