Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '07

 
Kategori
Evcil Hayvanlar
 

Tarihteki hayvan katliamları

Tarihteki hayvan katliamları
 

Dün gece yarısını saatler geçe uykum kaçınca, mutfak masasına oturup kitap okuyayım istedim. Derviş ve Ölüm adlı bir kitapla cebelleşiyorum, yaklaşık bir haftadır.

Anlatım çok ağır, taktım kafaya bir kere mutlaka bitireceğim. Kitabın kahramanı Ahmet Nurettin, kızıyorum ona; “ yaşadıklarını daha basit anlatamaz mıydın?” Diyorum.

Ahmet Nurettin ne yapsın adam derviş, bütün suç kitabın yazarı Mehmet Selimoviç’te

Nasıl okuyorum ben?

Yazarak. Kerpiç gibi; sayfalarında dolma kalemin adeta dans ettiği bir harita metot defterim var.

Defteri açınca ilk, o günün tarihini atıyorum. Kitabın ismi, Yazarın ismi kaçıncı sayfada kaldığım, kaçıncı sayfada okumayı bıraktığım ve kitabın okuduğum bölümlerinde beğendiğim, her ne varsa hepsini yazıyorum.

Nasıl okumaksa bu?!

Başlı başına çalışmak aslında!

Yok, kitabın paragrafları arasında kaybolamıyorum bu gece!

Mutfakta, kendi kendine açılıp, kapanma hastalığından kurtulsun diye yok zamanda otuz beş YTL verip yaptırıp, tamirciye “elli lirayı geçerse hiç ellemeyin dediğimiz”, otuz yedi ekran bir televizyonumuz var.

Açtım.

Bu arada uykum gelsin diye de yarım kova yoğurdu da götürdüm!

Kanallar arasında öylesine gezerken, Beyaz ve Kadir Çöpdemir’in hazırlayıp sunduğu “Biri Bana Anlatsın’a” takıldım.(Bant yayını)

Konuklar; Hüseyin Atami, Burcu Güneş, Tamer Dodurga, birde Sibel Oral diye bir bayan.

Ortak özellikleri; hayvan sever olmaları.

Sohbet güzel, takıldım kaldım.

Muhabbetin, koyulaştığı, konukların televizyon programında olduklarını unuttukları bir yerde, Şöyle bir cümle geçti; “Tarihimizde büyük Hayvan Katliamları da var...”

Allah Allah tarihimizde büyük hayvan katliamları var da benim neden haberim yok!

Kapattım emektar televizyonu, açtım bilgisayarı, bağlandım internete başladım araştırmaya...

Araştırmam, Sayın Murat Bardakçı’nın 26 Nisan 1998 Pazar günü Hürriyet Gazetesindeki köşesini bulana kadar devam etti.

Bulduklarımı sizlerle yorumsuz olarak paylaşmak istiyorum...

“İstanbul, malûm, dört ayaklı mahlûklarının adedi her zaman için yüksek olan şehirdi ve taaa Bizans'tan beri bu böyleydi... Köpek nüfusundaki artış bazı zamanlarda patlama halini alınca yönetimler çare bulmaya çalıştı, bulunan çare genellikle köpekler için bir ‘‘toplama kampı’’ yapılması oldu ve kamp Marmara'nın ortasındaki Hayırsızada'da kuruldu.

İstanbul köpekleri ilk toplu sürgünlerinden birini 19. yüzyılın ilk çeyreğinde, İkinci Mahmud zamanında yaşadı. Hükümdar İstanbul'da ne kadar köpek varsa yakalanıp adaya gönderilmesini buyurdu. Birkaç gün boyunca şehirde belki de tek bir hayvan kalmadı ama İstanbullulardan hiç beklenmeyen tepkiler yükseldi: Halk ‘‘Hayvanlara eziyet etmek uğursuzluk getirir, başımıza iş açılır, köpekleri orada bırakmayalım’’ diye homurdanmaya başlayınca Hayırsızadaya'daki sağ kalan köpekler yeniden teknelere konup İstanbul sokaklarına salındı. Ama uğursuzluk da geldi: Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa'nın ordusu Kahire'den kalktı, Kütahya'ya kadar girdi... Mısır askerleri, Bursa taraflarına da şöyle bir uzanıp geri döndüler.

Sonra aradan seneler geçti, 1910'a gelindi ve ‘‘köpek meselesi’’ni çözmeye bu defa da İstanbul ‘‘Şehremini’’, yani Belediye Başkanı Suphi Bey soyundu. Haziran başında İstanbul'daki bütün köpeklerin yeniden Hayırsızada'ya yollanmasını emretti. İktidardaki İttihadçılardan da destek aldı ve birkaç gün içinde 80 bin civarında köpek çatanalara yüklenip yeniden mecburi bir ada yolculuğuna çıkartıldı.

Hayırsızada sadece kayaydı, dikili tek bir ağaç bile yoktu ve 80 bin köpeğin feryadı söylendiğine göre geceleri İstanbul'dan bile işitilir olmuştu... Sesler birkaç gün sonra kesildi, zira yaşayabilmek için birbirlerini yiyen köpeklerden artık bir teki bile hayatta değildi... Ama İstanbul halkının beklediği uğursuzluk da gecikmedi: Balkan Savaşı patladı...

Suphi Bey'in ortadan kaldıramadığı köpekleri yoketmek, sonraki belediye başkanlarından birine, Operatör Cemil Paşa'ya (Topuzlu) düştü... Paşa seneler sonra çıkarttığı ‘‘80 Yıllık Hatıralarım’’ başlıklı kitabında kendi dönemindeki köpek kıyımını ‘‘Meşrutiyetin ilânından sonra, İstanbul'daki köpeklerin büyük bir kısmı toplatılarak Marmara'daki Hayırsız Ada'ya gönderilmişti. Bununla beraber belediye başkanlığına tâyinim sırasında 30 bine yakın köpek buldum. Bunları yavaş yavaş imha ettirdim. ...Süprüntüleri sabahları kapılarının önüne bir çöp kabı içinde koymayıp sokağa atanların çöplerini tekrar evlerinin içine döktürdüm’’ diye övünerek anlatacaktı...”.

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..