Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '10

 
Kategori
Öykü
 

Tarık ile Nazlı (375. bölüm!)

Nilgül Hanım, Güldiyar köyünün yeni sakinlerindendi. Şehir hayatının gürültüsünden patırtısından sıkılmış, işyerinden arkadaşı Namegül’ün aracılığıyla Güldiyar köyünde iki dönüm bir arazı satın almıştı. Buraya, Ahmet Balcı ‘nın katkılarıyla, yetmiş beş metre kare brüt, bir oda, bir mutfak, bir salon bir kütük ev yaptırmıştı. Yazları üç ay kadar burada kalıyordu. Küçük bahçesinde domates salatalık yetiştiriyordu canı sıkılmasın diye! Böylelikle sanal bahçeciliği de bırakmıştı!

Hiç unutmam, Ahmet Balcı kütük evi yaparken illallah etmişti Nilgül Hanımdan!

“Ahmet Bey, bu kütükleri üst üste koyuyorsunuz değil mi duvarları yaparken!”

“Tabi Abla; yan yana koysak duvar olmazlar zaten! Köprü olurlar!”

“Tahmin etmiştim!”

Montajın ortasında fikir değiştirmişti.

“Ahmet Bey mutfağın yerini değiştirsek diyorum!”

“Abla olmaz! Kütük evde plan neyse o! Değişmez! Geçmeler uymaz!”

“Hatırım için!”

“Nasıl bir şey istiyorsun?”

“Odayı mutfak yapalım sonra mutfağı oda!”

"Zaten oda Abla orası; niye uğraşıyoruz bir daha?"

"Mutfağı da oda yaparız diyordum!

“Öyle olur!”

“Su tesisatını da ben yapayım!”

“Anlar mısın Abla?”

“Tabi!”

“Su kaçırmasın ama!”

“Kaçırırsa para yok!”

“Bir de para mı vereceğiz! Âlemsin yani! Hani çay yapıyordun? Bir saat oldu?”

“Demleniyor!”

Fakat kekleri güzel olurdu! Anlattığına göre Namegül öğretmişti ona kek yapmayı! O gün çekirdekli yaş üzüm keki yapmıştı!

“Nasıl kekledim sizi ama!” Demişti gülerek! Onu da Namegül’den öğrenmişti kesin!

Denizaşırı yolculuğundan akşam dönmüştü. Gemiden iner inmez doğru Güldiyar köyüne geldi! Gelir gelmez de Namegül’ü aradı.

“Geldim kız!”

“ İnanmıyorum! Ciddi misin? Hemen geliyorum!”

Namegül Hanım odasından çantasını aldı döndü salona .

“Nazlı, Nilgül Hanım gelmiş. Ben onun yanına gidiyorum kızım. Bu gece onunlayım. Ağama söylersin!”

“Tamam hala! Ben de yarın gelirim yanınıza. Selam söyle Nilgül Ablama!”

Takriben gecenin onuydu kapıdan çıktığında! Üç yüz metre kadar uzaktaydı Nilgül Hanımın kütük evi! Sokak lambalarının ışığında giderim diye düşünmüştü!

Aksilik bu ya, birden kesiliverdi lambalar. Önemsemedi, yolu biliyordu nasılsa! İleriden gelen bir aracın ışığını gördü.

“Ağamdır kesin! “ Diye düşündü!

Araç yanaştı Namegül’ün yanına, gelince durdu! İçinde üç kişi vardı. Arka kapının camı açıldı.

“Abla, Abuzer Ağa’yı arıyorduk. Evi nerede acaba?”

“Gelmedi daha! Ben kardeşiyim!”

“Kız kardeşi mi?”

“Evet!”

Birden arabanın içindeki üç kişi fırladılar, Namegül’ü kolundan tuttukları gibi araca attılar!

“Gazla Cafer!”

“Ne oluyor? Kimsiniz siz? Dağ başı mı burası?”

“Sakin ol Abla! Sakin ol! Patron istiyor seni! Bizi zor kullanmaya mecbur etme! Hızlan Cafer!”

Gecenin karanlığını yırta yırta, tozu dumana kata kata köyden çıktı araç! (yeni asfaltlanmıştı yol hâlbuki!)

Namegül’ün gözlerini açtıklarında şaşırmıştı! Böyle bir konak görmemişti hayatında!

“Neresi burası?”

“Patronun! Bekliyor sizi! Buyurun!”

Kapıdaki görevli eğilerek karşıladı Namegül’ü.

“Buyurun efendim! Şöyle alayım sizi!”

Galerili büyük bir salondu burası! Duvarlar Salvador Dali’nin ve Picasso’nun tablolarıyla süslüydü!

“Kimmiş bu manyak?” Diye içinden geçirdi! (aslında dememesi lazımdı! Demedi zaten, düşündü Ahmet!)

“Buyurun efendim! Beyefendi de az sonra gelirler!”

Namegül’ün gözü tablolardaydı! Sahte olabilirler miydi acaba? Yaklaştı bir tanesine!

“Hepsi orijinaldir Hanımefendi!”

Beyefendinin davudi sesi yankılandı salonda! Akustiği iyiydi doğrusu!

“Tahmin etmiştim! Bu konağa da bu giderdi doğrusu!”

“Teşekkür ederim! Hoş geldiniz Namegül Hanım!”

“İsmimi biliyorsunuz!”

“Yazar bizden!”

“Öyle mi? Çok memnun oldum! Sorabilir miyim beni niye getirttiniz buraya?”

“Ağanın vergi borcu çıktı!”

“Maliyeden misiniz?”

“Özel Maliyeden!”

“Anlayamadım?”

“Onlar sabah dokuz akşam beş çalışırlar, biz akşam beş, sabah dokuz vardiyasındanız!”

“Mafyayız desene şuna!”(aferin Namegül, işi çözdün!)

“Rica ederim Hanımefendi! Bu da kutsal bir iş!”

“Ağamın kimseye verecek bir kuruşu olmaz! Beni hemen bıraktığınız yere götürün! Yoksa iş alırsınız başınıza!”

“Biz işi aldık Namegül Hanım! Beş milyon dolarlık ufak bir iş!”

“Nee? Siz delisiniz! Ağam bu parayı vermez!”

” Zorla almıyoruz! Kendi getirip verecek! Siz de üzülmeyeceksiniz!”

“Vermezse?”

“Gene üzülmeyeceksiniz! Kahvenizi nasıl alırdınız Namegül Hanım?”

“Sade!”

“Rica ederim! Şekerimiz var!”

“İyi bari orta olsun!”

DEVAMI VAR.

 
Toplam blog
: 1640
: 466
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

Doğum tarihim değişmedi ama çok şey değişti bu güne kadar. En başta, dede oluyorum! Evet; şaşırdı..