Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '08

 
Kategori
İnançlar
 

Tarikatlar Tehlikesi !

Tarikatlar Tehlikesi !
 

Geçmişteki tarikatlarda bunlar yapılıyor muydu acaba ?


Uzun zamandır yazmayı düşündüğüm bir konuydu tarikatlar. Elim gitmedi yazmaya. Aslını isterseniz, yazıp da payelendirmek istemediğim bir konuydu. Zira, belli konuları yazmak, yazana da muhatabına da okuyana da keyifsizlik verir. Bu da onlardan biri.

Yazmak isteyip de, yazmamak yada yazamamak çok garip bir duygu. Ama iki olay bugün bu yazıyı yazmamı tekledi diyebilirim. Birincisi, yeni göreve atanmış olan taze Genelkurmay Başkanı’nın iltica ve tarikatlara yönelik açıklamaları, ikincisi de İstanbul Gaziosmanpaşa’da metro istasyonuna tarikat yuvası Mescid-i Selam Külliyesi’nin adının verilmesi..

Öncelikle, tarikatın ne olduğuyla başlayayım yazıma !..

Bu tanımı, çok geniş kalıplar içinde yazmaktansa, internet ansiklopedisi Vikipedi’den aldığım alıntıyla yapayım. Tarikat, aynı dinin içinde birtakım yorum ve uygulama farklılıklarına dayanan, bazı ilkelerde birbirinden ayrılan, Allah'a ulaşma ve onu tanıma yollarından her biri. İslamiyet'te, İslamiyet’in kalbi boyutu üzerinde duran ve "kalbin fıkhı" diye nitelenen tasavvuf öğretisinin uygulandığı düzenli kurumsal yapılar olarak tarif edilir.

Tarikatların geçişlerine baktığınız zaman, aslında “dinsel öğretileri ve Allahı bulma, Allahın yolunda iyi işler yapıp, dini terbiyeyi almada” yol gösterici bir unsur olmuş. Zaten Arapça’dan dilimize intikal etmiş bir kelime olan tarik, kelime anlamıyla tarikat, yol demek, tarikat ise daha çoğul bir anlam yüklenerek “yollar ” anlamına da gelmektedir. Ama bunu daha Türkçe olarak “yol gösteren” olarak çevirmemizde bir sakınca yoktur. Bir çok tarikat, olumlu anlamda işler yapmış geçmişte. Amacından sapmadan, doğru yolda, doğru bilgiyi, müritlerine nakş ederek. Ama günümüze gelene kadar eski tarikatlardan eser kalmamış, aksine sonradan, bazı mezheplerce benimsenmiş ve aslen “yol” olan anlamı farklı yerlere çekmeye başlanılmış. Tarikatların genelinde bir tasavvuf= Allaha ulaşma felsefesi yatmaktadır. Ama bugün genel olarak bazı mezhepler için sahiplenilmiş olan tarikatlar “şeriat için yol anlamında kullanılıyorlar. İkisi arasındaki farklılıklara gelirsek eğer, Tasavvufta ilham vardır, her şeyiyle bir keşif ve bilgi vardır, felsefe vardır, insan vardır, uyum ve disiplin vardır, Allaha ulaşma da sahtekârlık yoktur. Mezheplerde ise her ne kadar kutsal kitap ve peygamber varsa da, uygulama da bu mezhepten mezhebe, tarikattan tarikata değişimler göstermektedir.

Ülkemizin bazı yörelerinde, öyle tarikatlar var ki bugün çok büyük bir mürit kitlesi vardır. En çok bilinen tarikatlar Kadirilik , Hüseynilik , Rufailik , Nakşîlik , Bektaşilik , Mevlevilik , Şazelilik , Halvetilik , Celvetitilik , Nasır (Nasırcılar ) ‘dır. Tarikatlar da Mürşit denilen manevi önderler eşliğinde tasavvuf öğretisini uygulamaya istek duyan kişilere (talip) yolun esasları hakkında teorik ve pratik bilgi verilir. Yola giren kimseler (mürid) ve yolda ilerleyenler (salik) tasavvuf öğretisinin esaslarını yaptıkları pratiklerle (zikir, tefekkür, rabıta, murakabe, nafile ibadetler vs.) kendi derunlarında keşf ederler.

Çoğu dinden ve imandan uzatırlar. Belli bir finans döngüsüne ve kapalı bir çevreleri vardır. Başlarında bulunan şeyhler(!) tarafından yönetilir. Çoğu çok zengin olan bu şeyler, camilerde ve kendilerince külliye dedikleri yerlerde yaptıkları konuşmalara herkesi almadıkları gibi, konuşmalarının olduğu cd’leri bile hatırı sayılır belli bir rakamdan sattıkları bile bilinmektedir. Yakın zamanda adı gazetelere yansımış olan Cübbeli hoca da bir vaazında “ sakın ha, zinhar bizim sohbetlerimizin olduğu CD’lerin korsanını almayınız, hakkımızı helal etmeyiz” bile demiştir. Neden? Kaynak başka yerlere gitmesin diye !..

Bugün tarikatların en büyük kaynağı müritleri yani insanlardır. Ama öyle tarikatlar var ki, zikir ayinlerinde yapılanları gözlemlediğiniz zaman, bunun ne tasavvufla, ne imanla, ne kuranla ne de Müslümanlıkla ilgisi var diyorsunuz? Örnek mi ? Bakın şu üstteki resme. Bu insanlık dışı uygulamalardan yalnızca bir tanesi. Bunların arasında; sırtların zincirlenmesi, dillerin şişlenmesi, ellerin kesilmesi, kesiklere tuz basılması, kafaya çivi yada şiş sokma (bir de resmen tokmakla çakıyorlar şişleri), gladyatör gibi müritleri dövüştürme, vs. .. gibi uygulamalar var.

Bununla birlikte tarikat kelimesi gündelik konuşmada ve medyada sıklıkla laik düzen ve rejim karşıtı köktendinci grupları tanımlamakta kullanılır. Bu konudan bahsedenler hiç de haksız sayılmazlar. Çünkü yukarıda saydığımız görüntülerin büyük çoğunluğu ülkemizde de yaşanmış şeylerdir. Tarikatların ve ilticanın tehlikesine, hatta bunun gün geçtikçe çoğalması konusuna gelince. Buna hala inanmayanlar varsa, İstanbul Gaziosmanpaşa’daki metro istasyonuna “Mescid-i Selam Külliyesi’ durağı adının verilmesini ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “Mescid-i Selam’ın o bölgede bilinen en önemli yapı olduğu bildirilerek, “Raylı sistem müdürlüğü duraklar projelendirilirken ilçe belediyeleriyle görüşmeler yapıyor. Mescid-i Selam durağı da o bölgede bilinen en önemli yapı olduğu için kullanılıyor. Duraklara mutlaka semtlerin isimleri verilecek diye bir kural yok. Çemberlitaş ve üniversite durakları da bulundukları yerlerde bilindikleri için kullanılıyor’ açıklamasını bir irdelesinler bence.

Bu konu neden mi beni rahatsız etti ?

Adı geçen külliye, yaklaşık 30 yıl öncesine kurulmuş ve bugün Tebliğ cemaatinin üyelerinin yoğun olduğu bir külliye olup, bugüne dek 39 kez haklarında dava açılan, emniyet ve istihbarat birimlerince yakından takip edilen vakıf üyeleri kimi zaman ‘şeriatçı örgüt’ suçlamasıyla da gözaltına alındı. Külliyenin bahçesinde yeşil cüppeler giymiş, sakallı kişiler dikkat çekiyor. Eğer özgürlük kisvesi altında rahatça bu kıyafetlerle dolaşıp, açıkça “şiriatçılık” yapacaklarsa, birileri tarafından da korunacaklarsa ve önlem alınmayacaksa, Atatürk ve arkadaşları bu devrimleri niye yaptı o zaman !..

Boşuna vakit kaybı olmuş onlar için !...

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..