Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ALİ GALİP AKYILDIRIM

http://blog.milliyet.com.tr/aligalip

26 Kasım '17

 
Kategori
Siyaset
 

Tarımcılık ve Hayvancılık İçin Bir Şey Yapılmadı

Tarımcılık ve Hayvancılık İçin Bir Şey Yapılmadı
 

Bu gidişle bizi ne yeryüzü ne gökyüzü ne de gelecek nesiller affetmeyecek.


 

AKP İktidarı son 15 yılda lüks AVM, lüks konut, lüks tatil köylerine ve lüks otomobillere çok ciddi yatırımlar yaptı.

Yerden mantar biter gibi rezidanslar çıktı.

Yeni lüks yerleşim yerleri yapıldı.

Milyon dolarlık evler, villalar peynir ekmek gibi imkânı olanlara satıldı.

Atatürk Orman çiftliği bile bundan payına düşeni aldı oraya da yüz dönümlerce arazi üzerine devasa bir  “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi” yapıldı.

Bu yatırımlar ciddi şekilde iktidardan destek gördü.

Bir de bunlara yol inşaatlarını ve İstanbul’a yapılan diğer yatırımları eklediğimiz de tarım ve hayvancılığa kaynak kalmamış oldu.

Yapılanlarla ülkemiz görsellikte mesafe kat etti.

Bizlerin, hayalini bile kuramayacağımız evler, otomobiller, özel villalar sahiplerine kavuştukça “Türkiye Büyüyor” diye meydanlarda alkış tufanları yaratıldı. “Büyümek” tarım arazilerine, orman arazilerine lüks evler, tatil köyleri yapmak olarak gösterildi. Zeytinlikler kesilerek yerlerine santraller ve villalar dikildi.

Köylerimizde tarımcılık, çiftçimizin kendi gayretleri ile zor şartlar altında yapılmaya devam etti.

Köylünün bir kilogram sütü bir bardak çayla eşdeğer fiyata satılmakta ve hayvancılık günden güne tükenmektedir

Gıda fiyatlarının yükselmesin önü alınamamakta, yurt dışından canlı hayvan ve et ithal edilmektedir. Yurt dışından saman bile ithal etmek zorunda kaldık. Mercimek, pirinç, fasulye gibi temel gıdalar yurt dışından alınmaktadır.

Bu lüks yatırımlardan sonra ne GAP projesine, ne Konya Ovası Sulama projesine ne de hayvancılığı teşvike para kalmadı. Devletin resmi rakamlarına göre, 2002’de 19,5 milyon ton olan buğday üretimi 2014 yılında 19 milyon tona geriledi. 2016’da ise 17 milyon tona geriledi.

Yine devletin rakamları ile kıyaslama yapacak olursak, AKP iktidarı tarafından en çok eleştirilen Atatürk ve İnönü dönemlerine baktığımız da tarım ve hayvancılığın bu günden çok daha iyi olduğunu görmekteyiz.1935-1940 yılı sonu itibarı ile kişi başına düşen buğday üretimi 266 kilogramı buluyordu. Şimdi 2014 yılı itibarı ile kişi başı buğday üretimi 224 kilogramı bulmaktadır.

 Yine Atatürk döneminde 1938 yılı dikkate alındığında Türkiye’de koyun sayısı 26 milyon düzeyindeydi. Ve nüfus 16 milyon olduğundan kişi başına yaklaşık iki koyun düşüyordu. Ya şimdi, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nun en son verilerine göre Türkiye’de koyun sayısı 27,2 milyon olduğundan 77,6 milyon nüfus dikkate alındığında kişi başına ancak bir koyunun üçte biri düşüyor. Yine FAO verilerine göre nüfusu 77,4 milyon olan komşumuz İran’da 50,2 milyon koyun bulunuyor.

Yanlış tarım politikalarından dolayıdır ki, ülkemiz de ortalama 45 milyon kişi gün aşrı bile 80 gram kırmızı et tüketememektedir. Yurtdışından ithal edilen etler bile pahalı bulunduğundan alınamıyor.

Yaklaşık 58 milyon insanımız kredi kartlarını ödeyemiyor, ödemekte zorlanıyor, yapılan istatistiklerde kartala harcamaların yüze 96’sı gıda için kullanılmış.

Bu tablolara baktıktan sonra, son 13 yılda tarım ve hayvancılığın ne kadar gerilediğini görmekteyiz. Bizim gibi tarım ve hayvancılık ülkesi olan ve kendisine yetmesi gerekirken tarımda ve hayvancılıkta dışarıya bağımlı olmak kabul edilebilir bir durum değildir. Tez zamanda planlı, programlı bir tarım politikamızın mutlaka oluşturulması gerekmektedir.

Kısacası, bir tarım ülkesi olan yurdumuzun yüz ölçümünün ancak yüzde 10’u tarıma ait. Dünde böyleydi bu gün de böyle.

Oysaki nüfusumuz hızla büyümekte, bereket yani tarım ürünü küçülmektedir.

Tarım alanlarına bile gökdelenler dikilmekte, zeytinlikler betona dönüşmekte, ormanlarımız maden şirketlerine hibe edilmekte, sularımız hızla kirlenmekte olduğundan, GDO’lu pirinci, buğdayı, mercimeği, hormonlu angusları  ve etleri ithal eden bir ülke haline geldik. Mevcut tarım arazilerini de kaderi ile baş başa bıraktık.

Yani, yukarıya doğru büyüyen bir ülke olduğumuzdan, hızla yükselen gökdelenlere baka baka yeryüzünü unuttuk.

Bu gidişle bizi ne yeryüzü ne gökyüzü ne de gelecek nesiller affetmeyecek.

Ali Galip AKYILDIRIM

 
Toplam blog
: 264
: 396
Kayıt tarihi
: 28.07.14
 
 

1959'da doğdu. Sınıf Öğretmenliği okudu.1979'da Öğretmenlik görevine başladı. Hayatın; okumak, ya..