Tarımsal üretim ve iklim değişikliği

İklim değişikliğinin sembolü haline gelmiş bir fotoğraf var. Hani şu okyanusta, kopmuş bir buz parçası üzerinde duran beyaz kutup ayısı fotoğrafı. Evet, sembol olmuştur ama sanki iklim değişikliği sadece kutuplardaymış, bizden çok uzakmış gibi bir algı da yaratmıştır.

Aşırı yağmur, aşırı sıcaklık, kuraklık, orman yangınları… Hiç de yabancısı olmadığımız durumlar oysa.

İklim değişikliği dünyanın farklı bölgelerini farklı şekilde etkiliyor. Soğuk ülkelerde daha önce tarım yapılamayan alanlar tarıma elverişli hale gelirken Türkiye gibi yarı kurak iklime sahip ülkelerde ise etkileri daha çok olumsuz yönde gerçekleşiyor. 

Türkiye su zengini bir ülke değil. Aksine, uzmanlar su fakiri olarak tanımlanabileceğini dile getiriyorlar sıklıkla.

Su tüketiminin ağırlıklı olarak tarımsal üretimde gerçekleştiği göz önüne alındığında küresel iklim değişikliğinin beraberinde getirdiği kuraklığın tarımsal faaliyetleri olumsuz etkileyeceği açık olarak görülmektedir. Yağışların azlığı kadar yoğunluğunun ve rejiminin (yağışların mevsimlere ve aylara göre değişimi) değişmesi de tarımı olumsuz etkiliyor. Zamansız yağan yağmurlar, ürünlerin ekim zamanını etkileyebiliyor. Yetişmekte olan ürünlerde ise hastalıklara ve ürün/verim kaybına neden oluyor. Bu da doğrudan fiyatlara etki ediyor.

İklim değişikliğinin etkileri ne yediğimizi, kaça yediğimizi, gıdayı bulup bulamadığımızı etkileyecek. Zamanla tarımsal planlamada farklılıklara yol açacak. Daha az su isteyen ürünleri tercih etme, üretim bölgelerini değiştirme gibi seçenekler gündeme gelecek. Belki beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmek durumunda kalacağız, kim bilir? Pahalı bir bedeli ödemeye hazır olsak bile istediğimiz gıda maddesini bulamayacağız belki.

Okyanustaki kutup ayısı fotoğrafı ile gündemimize giren küresel iklim değişikliği, aslında okyanus kadar uzak değil. Tam içindeyiz, yaşıyoruz bütün olumsuzluklarını. Bu konuda daha bilinçli olmalı; bizi yönetenleri, sanayicileri, tüm işletmeleri küresel iklim değişikliği konusuna duyarlı olunması konusunda zorlamalıyız. 

İklim ve çevre konusu çevre örgütlerinin ya da bilim insanlarının konusu değildir sadece, hayatın ta kendisidir.