Taş ve ten-İnci Aral

"İnsanın kendi yasını dile getirebilmesi ne kadar zor. Ona duyduğum sevgi içimin bir yerlerinde duruyor. Onunla geçirdiğim her güne tanıklık eden çizgiler, bir taşın yaşını belirleyen desenler gibi beynimin kıvrımlarında kayıtlı duruyor. Gözlerimde, ellerimde, yüzümün çizgilerinde duruyor ve tenimi acıtıyor."
(s.158)

Değerli arkadaşlarım bu yaz sıcaklarında okuduğumuz kitabı anlamak, kış günlerine göre biraz daha zorlaşıyor . Hani yazlık kitaplar diyoruz  ya; yormayan sıkmayan biraz light konular. Bugün seçtiğim kitap onlardan biri:

İnci Aral'ın Safran Sarı'dan önceki kitabı.(Bu arada İnci Aral da 1944 Denizli doğumlu.)
Gerçi ben kışın okumuştum, tanıtmam da bir mahsur var mı, bilmem? Merak ediyorum blog yazarken konuların zaman aşımı oluyor mu ki? Oluyorsa da eğer "anılar"kategorisine göre yorumlasın öyle düşünenler. Anıların zaman aşımı olmaz, değil mi?

Burada şimdi bir parantez açmam gerek ve açayım hemen...(Bir arkadaşım okuduğum tarihleri yazmamın önemi var mı, diye sormuş. Ben de benim için önemli, dedim. O tarihlerdeki her ayrıntı, her alıntı. Çünkü dönüp baktığımda o günlerle ilgili satır aralarında yazdığım bilgileri yeniden okumak hoşuma gidiyor. Benim yaptığım "kitap analizi" kesinlikle değil. Ben onu zaten yapamam, ne edebiyatçıyım ne de yazar. Kendi görüşlerimi bitirirken bile "siz bilirsiniz", diyorum.

Kitaplara ve okumak isteyenlere bilgi vermek için farklı bir yaklaşım benimkisi. Ve böyle de devam edecek. Okuduklarım bittiğinde, okuyor olduklarımı naklen yayına vereceğim, duyurulur merak edenlere !....

Okuduğum Tarih:12-16 Kasım 2006
Taş ve Ten-İnci Aral
Epsilon Yayınları
1.Baskı-Ocak-2005

Kitapla İlgili Düşüncelerim:

Kitabı beğendim, fakat genel anlamda bir eleştiri yapmak istiyorum.Öncelikle kadın yazarlarımızın sürekli aynı konuların etrafında dönüp dolaşmalarını sevmiyorum. Hep aynı tip kadınlar, aynı tip evlilikler ya da ikili hatta üçlü ilişkiler. İç sıkıntılarından bir türlü kurtulamayan, ayakları üzerinde duruyormuş gibi olan , ama en ufak bir olayda dağılıveren kadınlar, onların geçmişlerinde aldıkları yaralar, anılar... Bunun sonucu olarak sürekli geçmişi sorgulamalar  v.s. v.s...

Yazarını daha önce "Yeni Yalan Zamanlar" ve "Ölü Erkek Kuşlar" isimli öykü kitaplarını okumuştum. Dil ve anlatım biçimiyle güzel.Olaylar,  zaman ve mekan çok dağınık değil. Kahramanlar görmüş geçirmiş, iyi eğitimli kişiler. Sanatla ilgilenen ve yolları kesişen orta yaşlı iki insanın içsel yapılarını ve duygularını derinlemesine anlatıyor.

Bu tür konuları sevenlere önerilir.

Yayınevi Notu:

Ulya, bir heykel sergisi açmak üzere Almanya'ya giderken yıllardır birlikte yaşadığı erkekle yol ayrımına varmış olduklarının farkındadır. Bu beraberlikle aşktan korunmuş ama yüreğini çoraklaştırmıştır. Öte yandan teninde ve ruhunda ilk gençliğinde yaşadığı ve unutmak için çaba harcadığı büyük bir aşkın ve yıkımın izleri vardır. Ulya'nın geçmişini geri çağıran, susamış ruhunu canlandırıp uykudaki bedenini uyandıran, Hamburg'da, onu evinde konuk eden Sina olacaktır. Bu çocuksu genç adam, yirmi yıl önceyle şimdinin garip bir biçimde örtüştüğü bir yanılsamaya, büyük bir altüst oluşa sürükler dingin, durmuş oturmuş Ulya'yı. Eski aşkı, çocuğunun babası 'B'nin imgesi ile Sina'nın varlığı birbirine karışır zihninde. Her şey bir tekrara dönüşmüş gibidir. Yalnızca dört gün sürse de geniş mekân ve zamanlarda gezinen bu serüven, olgun bir kadınla ondan daha genç bir erkek arasında, acıya tanıdık, birbirine yabancı ve aykırı olmanın baştan çıkarıcı duygu ortamında yaşanır. Öyle içten ve yoğundur ki, sessizlik olmazlıkla şiddetlenen bir tutkuya dönüşür.
Taş ve Ten; bir aşkın yeniden tasarımı, gecikmiş bir sıçrama anıdır. İki insanın ölümcül acılar, düş yıkımları ve korkularla yazılmış kişisel tarihlerini ve yüreklerini birbirlerine açarken kaybetmeye yaktıkları ağıttır. Bölüşerek suskunluğu aşma duygusu, arzuların ve ruhun dünyasına özgürleştirici bir yolculuktur.