Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '14

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Tasarruf anlayışı; Çin ve Almanya

Tasarruf anlayışı; Çin ve Almanya
 

Çin pragmatik Deng ile Dünya'ya açıldı.


Çin ve Almanya yaklaşımları

Ülkelerin tasarruf durumları incelendiğinde herbirinin kendine özgü koşulları olduğu görülüyor.

Çin son 35 yıldır hızla gelişiyor:  1361 milyon nüfuslu Çinde yaşam, aile hayatı ve çalışma şartları farklı.

Mao döneminde (1952-1976) taraftarları Çin’in modernize edildiğini, kadının statüsünün yükseldiğini, nüfusun 550 milyondan 900 milyona ulaştığını belirtiyorlar. Mao döneminde 1919’lı yıllarda kurulup, faaliyet gösteren bankalar yok edildi. Herkese iyi veya kötü bir iş olanağı sunuldu. Ancak yaşamda büyük gelişme olmadı ve halk herhangi bir tasarruf yapamadı. Ortalama yıllık kişisel gelir 100$ altında kaldı. . Muhalifleri insanların mecburi göçlere tabi tutulduğunu, 30 milyon üzerinde insanın açlıktan öldüğünü ve kültürel devrimin acılara yol açtığını söylüyor. Altmış (60) yaşından büyük olanlar Mao döneminde karşılaşılan kıtlık dönemini (1962) hep hatırlıyorlar. Bu yaşlı sayılabilecek nesil insanların nüfusu şimdi Çin’de 200 milyonu aştı.

1978’den itibaren Çin Deng’in istikrar politikasını uyguladı. Deng; Japonya, Fransa, ABD ve İngiltere ilişkileriyle Dünya’ya açıldı. Ekonomik gelişmeyi; endüstri, tarım, savunma , bilim ve teknoloji alanında teşvik etti. 30 milyon üzerinde  Çinlinin öldüğü büyük yürüyüş ve kültürel devrim acılarından, oluşan açlıktan ders alarak çiftçilerin üretimi artırmalarını ve ürün fazlasını satmalarını destekledi. “Pratik; gerçektir” diyerek, verimli kapitalist üretim metodlarını uygulattı. Açlık, barınma ve giyim sorunlarını çözmeye çalıştı. 1984’de Çin kendine yeterli 400 milyon ton buğdayı üretmeyi başardı. 1986 yılında bankalar köylere kadar ulaştı. Bankalara yatırılacak tasarrufun güvende olacağı vurgulandı. Deng endüstriye de önem verdi ve  bürokrasi engellerinden arındırılmış, kurulan özel bölgelerde yabancı yatırımını teşvik etti. Tienanman meydanındaki protestocu gençlerin ölmesinin Çin’de tekrar olası kargaşayı önlemek ve istikrarın devamı istendiğinden olduğu tezini öne sürdü. Deng’in Çin’de başlattığı özel sektör üretimi ve yabancı sermaye teşviki istikrarlı olarak günümüze kadar uygulandı ve günümüzde Çin; Dünya ihtiyacına cevap veren “Küresel Üretim Merkezi” oldu.

Çinli ailelerin sorunlarına baktığımızda; 1997 Emeklilik Reformu'na kadar devlet fabrika işçileri emekli olduğunda maaşlarının %75’ini alabiliyorlardı. Şimdi bu oranın %60 olduğu söyleniyor. Aynen Türkiye’deki işçi emeklisi gibi Onların da parası yetmiyor.

Türkiye’dekinin aksine Çin’de sağlık masrafları için devlet katkısı yok, kişiler kendileri ödeme yapmak zorunda.

Çin’de tek çocuk uygulaması var. Aileler tek çocukları erkek olsun istiyor ve yaklaşık 120 000 erkeğe karşılık, 100 000 kadın var. Erkek/Kadın oranı 1.0 değil 1.2 değerinde. Şimdi eşlerinden ayrılmış birer çocuklu kişiler yeniden evlenirse; Onlara yeni bir çocuk hakkı veriliyor.

Anne, baba, anneanne,  annebaba, babaanne, dede altı (6) kişi bir çocuğa bakıyor.  Erkek torunlu/çocuklu aileler; gelin adayı kızları cezbetmek için daha iyi ev almak istiyor. Erkek damat adayının çalışır olması ve kendi apartman odasını/evini satın alabilecek kadar tasarruf etmiş olması gerekli. Çinli aileler çocuklarını çok önemsiyor, yaşam boyu destekliyor. Üst gelir grubundaki aileler, yıllık geliri 100 000$ ve üstü, çocuklarına evlenirken  en önemli hediye olarak ev alıyor.

Çinli işini çok önemsiyor. İş durumuna göre çalışma süreleri ve vardiyalar çoğalabiliyor. İşveren isteğine göre çalışanlar esnek davranıyor. Çok kalemli ihraç sevkiyatında son kontrolda eksiklik görülürse tatil günü bile olsa fabrika yurt yatakhanesinde kalan işçiler gece çalışmaya çağrılıp eksik kalem giderilebiliyor. İşçi için işsizlik sigortası yok ve işsiz kalma tehlikesi Onları endişeye sevkediyor.

Ev fiyatları Türkiye’deki gibi pahalı ve %25’ten fazla peşin ödeme isteniyor.  Evlerin 70 yıllığına kiralandığı, Türkiye’deki gibi kayıtsız şartsız sahiplik olmadığı söyleniyor.

Çin’de ortalama yıllık geliri; 6000$ kabul edelim, %25 üzeri kişisel tasarruf  (1500$ veya üzeri); geleceğe yönelik planlama ve istekler için ayrılıyor. Çin’de bireysel gelir ve gelişme arttıkça hükümet tarafından çifçilerin toprak sahiplik haklarının gelişeceği ve özel teşebbüs yatırımlarına yoğun olarak izin verileceği bekleniyor. Ayrıca, kıtlık görmemiş 1980 sonrası neslin, örneğin Şanghay’da, yoğun kredi kartı kullandıkları ve tüketimi sevdikleri biliniyor.

Çin’in ihracat fazlası var. Çin devleti ve devlet şirketleri zengin, ancak halk; bu zenginliğin belirli bir kısmına  ulaşmış ve paylaşmış durumda. Tasarruf ve ihracat fazlası dolarlar ile Çin devleti ve şirketleri;  ABD tahvili alıyor, komşu ülkelere yatırım yapıyor  veya Çin’deki elektrik, su, yol gibi altyapı yatırımlarını yapıyor.

“Çin’de neden insanlar çok tasarruf ediyor?” sorusuna muhtelif cevaplar var.

Çin’li emeklilik, evlilik, sağlık, işsizlik sigortası ve ev almak daima para gerektirdiğinden tasarruf yapıyor. Kişisel tasarruf oranı son 25 yıldır  %25-%35 arasında. Tasarrufun  bireyin kendi geleceğini belirsizliklere karşı koruması esasına dayandığı söyleniyor. Ancak bu görüşün tam yeterli bir açıklama olmadığı  ve neden aynı problemlerle karşı karşıya olan Afrika ülkelerinde tasarruf oranının oldukça düşük olduğu soruluyor.

Tasarrufun neden yüksek olduğuna bir sebep olarak “Çin’de kredi almanın güç olduğu ve borçlanmanın zor olduğu” şeklinde bir görüş de var.

Konfüçyus kültürü etkisinin tasarrufu desteklediği belirtiliyor. Çin kültüründe israf bir günah olarak algılanıyor. Tutumluluk önemli bir gelenek. Konfüçyus öğretileri;  “Borç yapmayın. Geleceği düşünerek para biriktirin.Tutumlu olun ve paranızı akıllıca harcayın. Çocuklarınıza paranın önemini öğretin”  şeklinde nesillere aktarılıyor.

Daha farklı bir yaklaşım da yükselen ekonomilerde tasarrufun arttığı görüşü ve Çin’in yirmi (20) yıl önceki Japonya’ya benzediği şeklinde. Yüzde sekiz (%8) üzerindeki kalkınma hızı ve tasarruf; zamanla işgücüne doyum olması ve Çin’de yaşamın kalitesinin artması ve işçiliğin pahalanması gibi sebeplerle  gelecek onlu yıllarda yavaşlayabilir şeklinde.

Avrupa Birliği ve Almanya: Avrupalılar refah içinde olmalarına ve sağlık programlarının Devletçe desteklenmesine rağmen genellikle tasarruf yapmaktadırlar.

2008 küresel ekonomik krizi ve Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İtalya  gibi Güney Avrupa/Akdeniz ülkelerinin karşılaştığı ekonomik sorunlar; bireysel düzeyde finansal davranışların tasarruf ve tutumlu yaşam lehinde  bir kez daha gözden geçirilmesine sebep oluyor.

Almanları ele aldığımızda üretim odaklı, harcarken düşünen bir toplumla karşılaşıyoruz. Alman parasına karşı çok dikkatli.  Ekonomik krizlerden daha az etkilenmek için akılcı davranışlar geliştiriyorlar.

Dışarıda bir restoranda yenilen yemek bedelinin paylaşımı,  kaybedilen veya hırsıza çaldırılan  bir malın bizdeki gibi ucuz olarak satın alınması için ikinci el pazarlarında aranması, Aldi’den ürünü ucuza alıp zengin kişi çantasıyla daha güçlü görünmeye çalışmak,  bazen ikinci el mobilya kullanmak ve kredi kartını sadece para taşımadan ödeme aracı olarak kullanmak gibi tasarrufa yönelik davranışlar görülüyor.

Dışarıda yenen yemek sayısının kontrol edilmesi, misafirlere ikram edilen patatesli yemek çeşitlerinin artması, paralı spor salonlarından vazgeçerek  tabiata dönmek ve birlikte  yürüyüş yapmak, kiralanan bir DVD filmini 2-3 aile birlikte seyretmek misafirlerin bira, kuruyemiş getirmesi, ulaşımda Amerikalı gibi heryere çoğunlukla arabasıyla gitmek yerine toplu taşıma araçlarının kullanılması ve ortak bir yemeğe iki aile tek arabayla gitmek Alman dayanışmasını ve neticede tasarrufu artırmaktadır.

Alman erkeklerin geçmişte de evlenirken doğurgan, sıhhatli ve ev idaresinde tutumlu kızları seçmeye çalıştığı ve harcamaya değil tutumlu olmaya yatkın oldukları söylenmektedir. Alman yurttaşının tutumluluğu ile fakirin mecburiyetten doğan cimriliği farklıdır. Alman kadını ev idaresi, bütçe yapmak ve pratik hünerler konusunda Evhanımları Derneği Kursları’na katılmaktadır. Evine bir eşyayı alırken çok düşünüp, bozulmayacak, zevkle kullanabileceği ve ömür boyu kullanımda maliyet düşüklüğünü sağlayacak ürünü tercih etmekte ve ihtiyaç duyduğu kaliteli ürünü biraz pahalı da olsa satın alabilmektedir.

Şansölye Merkel,  konuşmalarında Güney Almanya’da yaşayan, tutumlu olan, kredi kartını nadir kullanan, hiçbir sebze meyveyi çürütüp atmayan, bayat ekmeği köftede kullanan, köy pazarından alışveriş yapan, ev parasının üçte birini biriktirdikten sonra ev almaya teşebbüs eden, çalışmadığında kendini suçlu hisseden;  “Aileyi ve parayı birlikte tutabilen ev kadını”  (The schwäbische Hausfrau) olarak adlandırılan Alman kadınlarının örnek alınmasını istemektedir. 

30 Ekim Dünya Tasarruf Gününde Alman aileleri çocuklarını kumbaralarıyla  bankalara götürmekte ve bankaların sunduğu balon, çikolata , şeker gibi hediyelerle çocuklar tasarrufa özendirilmektedir. Çocukların parayı ve tasarrufu tanıması önemsenmektedir. Almanlara neden tasarruf ettiği sorulduğunda; cevaplar ev satın almak, yeni güzel bir otomobil almak, güneşi bol denizli bir ülkede pahalı bir tatil yapmak, işsizlik ve hastalık durumunda parası olması gibi insani istek ve tedbirlerdir. 

Tahsilli ve hesap bilen Almanlar ise Devletin Sosyal Sistemi'nin kişiye ölene kadar bakmak, maaş bağlamak yaklaşımının devam edemeyeceği endişesiyle başının çaresine bakmak ve yaşam standardlarını devam ettirmek için tasarruf gerektiğini düşünmektedir.

Almanya on yılı aşkın olarak uzun yıllardır %10 üzerinde tasarruf yapmaktadır. Bu bir refah devleti için iyi bir tasarruftur. Avrupa’daki ekonomik problemler için Alman yaklaşımı, problemi olan devletlere yardım değil uzun vadeli borç/ödünç para vermek ve Alman halkına  bunu vergi olarak yansıtmamak esasına dayanmaktadır. Esasen Alman, ödünç/borç  parayla kaynaklarının ötesinde yaşamını devam ettirme yaklaşımına ve çok harcayan Akdeniz insanı anlayışına da karşıdır.

Merkel, Avrupa’nın imkanları kadar tüketmesini, refahın sürdürülebilir olması için istemektedir. Almanların  Avrupa’daki ekonomik sorunlara dikkatli yaklaşmasını iyi anlamak gereklidir. Doğu Almanya’yı yeniden inşa etmek büyük bir mali yüktü ve Almanlar bunu 2000’li yıllarda Devlet ve Özel Sektör işbirliği ile başardı. Almanlar Akdeniz ülkelerinin yükünü almamayı ve yeni yorgunluklardan biraz uzak kalmanın  hakları olduğunu düşünüyorlar. Günümüzde Almanya tam sosyalist veya tam kapitalist gibi değil dengeli davranıyor. Sermaye menfaati ve İşçi menfaati dengesi  iyi sağlandığından işsizlik azaltılmaya çalışılıyor. İşveren ve işçi mutabakatı, tarafların konulara uzlaşmacı yaklaşımı Almanya’yı ve ürünlerini rekabetçi yapıyor.

Almanlar hesabını bilmekte ve kazancından az harcamayı, ileriyi düşünerek para biriktirmeyi önemsemekte ve bunu yaşamında uygulamaktadır. Nüfusu 80.6 milyona yaklaşan Almanya’da kişi başı ortalama  yıllık gelir 41000$ üzerindedir. Yıllık kişisel tasarruf 4100$’ın  (?%10)  üzerindedir.

Yararlanılan Kaynaklar:

Roger Boyes, correspondent of the London daily newspaper “The Times”. Article; “The Germans and the new frugality”

Julia Kollewe, correspondent of The Guardian; Article; "Angela Merkel's austerity postergirl, the thrifty Swabian housewife"

 

 

http://fivebooks.com/files/imagecache/400x200_smartcrop/interview-teasers/deng_xiaoping_and_margaret_thatcher_waxworks_by_dcmaster_flickr.jpg

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 182
: 1556
Kayıt tarihi
: 14.10.12
 
 

Elektronik Y.Mühendisiyim. Teknik alan dışında Tasarruf ve tutumlu yaşam, Kişisel Finans Yönetimi..