Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '14

 
Kategori
Deneme
 

Tasavvuftaki zarafet

Tasavvuftaki zarafet
 

İnsanların değerleri ve doğruların geçerliliğini yitirdiği bir dönemde, zarafetten sıkça bahsetmek haliyle mümkün olmuyor.


Daha önceki birçok yazımda ve konuşmalarımda özellikle tasavvuf ilmi üzerinde durmuş, hakikâte uzanan bu yolu, ince çizgilerle tanımlayan bir kavram olarak nitelendirmiştim.

Kanaatim hiç değişmedi. Bu kez de dengi-misli olmayan bu ilmin zarafetini sizlere anlatmaya çalışacağım.

Ama önce, zarafet kavramından başlamak istiyorum.

Bu kavram lügat itibariyle“zariflik, incelik, naziklik, davranış ve giyim kuşam inceliği” anlamına gelir.

Bizler ne yazık ki, bu sözcüğü sıklıkla kullanılan alanlarda ve yanlış şekiller de kullanıyoruz.

Sadece sıradan insanlar değil, birçok yazar, bilim adamı, akademisyen de yerli yerinde kullanmıyor  ve bu niteliği her olayda yerli yersiz ön plana çıkartıp hemen herkese mâl edebiliyor.

Bu aşamada yan yana gelemeyeceği düşünülen “zarafet”le “baskı” kavramlarını farklı bir şekilde ele alan ünlü yazar Hemingway’ın “baskı altında zarafet” sözü oldukça önemli.

Zira, bir insan her türlü ağır baskıya rağmen zarif de olabiliyor.

Şimdi izninizle tasavvuf ile zarafet kavramlarının nasıl çakıştığına bakalım.

Tasavvuf genel olarak, ayrımcılığı eleştirir.

İnsan yaşamının düzenini, gündelik hayatı nasıl etkilediğini, oluşturduğunu, biçimlendirdiğini anlatır. Şiddete, yalana  asla başvurmamasını tenbih eder. En sıradan olanı da, en yeteneksiz olanı da bünyesine alır.

Ancak kapasitesi nisbetinde hak edene hak ettiğinin verilmesini öğütler. Kişilerle uğraşmaz. İnsan odaklı yaşamayı öngörür. İnsan odaklı söylemlerle beyni yıkanmışlara seslenir. Kin ve nefret sölemlerinden uzak durulmasını tenbih eder. İnsanı satılık eşya düzeyinden alır zirveye ulaştırır.

Bu uyarılar sonucunda, insanların içindeki başarma çabası canlanır. Daha iyiye gitme, mükemmele ulaşma, kusursuzluğa varma hevesi artar. Yeni sözler söylemeyi, alışılagelmiş konuların dışında yeni çözüm yolları üretmeyi, eski ile yeni arasında yapılan yorumlama biçimlerini şaşılacak derecede hızlı bir şekilde uyarlamayı başarır.

Bu bahsini ettiğimiz yaklaşımlarda, zıt kutupların teorik ve pratik olarak dengelenmesi fikri vardır. Birey, tasavvuf ilminin getirisi ve benimsedikleriyle içselleştirmeye özen gösterir.  

Hayatı hakkında karar verme yetkisini elde ederek, bir anlamda kâinat hakkında belirleyici olur.

Doğrusu şu ya;İnsanlık âlemini sınayan en keskin kıstaslardan bir diğeri de baskıcı olmaktır.

İlkel bir düşüncenin mahsulüdür bu anlayış.

Mistisizm, esasen bu hassas noktaya “dinde baskı yoktur” hükmüyle yaklaşmış ayrıca, kişiliği ezmeyi,  insanı alçaltan korku ve tedirginlik hislerinin doğmasına yol açmayı reddetmiş, özü mahiyetindeki tasavvuf bilimi ise çıtayı daha da yukarı çekerek insan olmadaki inceliğin ana hatlarını detaylarıyla ortaya dökmüştür.

İnsan olan farklı duruşlarla hayata yaklaşıyorsa, bu onun zarif-tasavvuf bilimine yatkın oluşundan, sırtını mana âlemine, bu ilme dayamasından kaynaklanıyor diyebiliriz.

İşte tasavvufun ve zarifliğin birleştiği noktalar burasıdır.

Sevgili okurlar!

Gündelik yaşamımızda bu sözcük de yavaş yavaş tarihe karışıyor. Zarafeti yansıtan bir olayı ya da objeyi nadiren de olsa göremez olduk.

Artık, magazin kültürünün dünyaya tanıttığı ve adeta dayattığı değerler var. Bunların başında küstahlık geliyor.

Şimdi, insanlar ne kadar kişilik bozukluğu içinde ise o kadar kıymetli olabiliyor.

Terbiye kurallarına uymayan, yıldızlaşıyor, parlıyor.

İnsanların değerleri ve doğruların geçerliliğini yitirdiği bir dönemde, zarafetten sıkça bahsetmek haliyle mümkün olmuyor.

Değerler, böylesine farklı bir konuma gelmemiş olsa, ortamlar böylesine mantıksız, fütursuz kullanılabilir mi diye düşünüyorum.

Ne dersiniz?

Bu soruya verilecek yanıt kuşkusuz nasıl bir dünya istediğinize, nasıl bir dünyaya tahammül edebileceğinize; doğanızın/ terkibiyetinizin ne kadarının insanlığın inşa ettiği şeylerden pay alabileceğine bağlı.

Güç kullanmayı meşrulaştırma yöntemiyle bir yere varamayacağımıza göre, hayatın her alanında faaliyet gösteren inanç sahibi insanların, bir hobi düzeyinde bile olsa tasavvuf ilmine sıcaklık duyması, belirli bir terbiye alarak hayata yaklaşım yapmaları gerçekten yerinde olur.

Çünkü, bilincin akıcılığı ve zarafeti bu boyutta yaşanıyor.

Beni tanıyan/tanımayan tüm insanlığın bunu tatmalarını arzu ederim.

Ahmed F. Yüksel

https://twitter.com/sufafy

https://twitter.com/AhmedHulusi

http://www.ahmedhulusi.org/

 

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..