Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '08

 
Kategori
Yolculuk
 

Taşucu gümrük ve feribot rezaletleri derlemesi...

Taşucu gümrük ve feribot rezaletleri derlemesi...
 

Taşucu turizm limanı


GİRİŞ :
1983 yazında henüz yüzbaşı iken Kıbrıs’a iki yıl görev için tayin oldum. Bu, benim Kıbrıs’a ilk yolculuğum olacaktı…Bir yaz günü, bin bir zorluklarla edindiğimiz 1962 model 1200 cc.lik Wolksvagen aracımla yeni bir yaşama, yeni bir çevreye, insanlara ve göreve kontak açtım. Henüz birkaç aylık kızımı ve eşimi , bu bilinmezlerle dolu yolculuğa dahil etmemiştim..çok da iyi ettiğimi, O zaman sadece Mersin-Magosa arasında gece yapılan feribot yolculuğu boyunca anladım. Zira normalde 12-14 saat süren muhteşem “Yeşilada Feribotu” yolculuğu, geminin tek motorunun bozuk olması nedeniyle 18 saatte tamamlanmıştı… Geminin tahammül edilemez pisliği, korkunç bir nem ve sıcağın etkisi ile birkaç metrekarelik penceresiz kamaralara girilemeyişi, topu topu 100-120 deniz mili (yaklaşık 200km.) yolun nasıl bu kadar uzun sürede gidilebileceğinin uykusuz gece boyunca düşünülmesi ve çileden çıkılması….. Tüm bu insan sabrını sıfır noktasına getiren olumsuzluklar ve sonucunda ateş topu gibi yanan boz bir adaya iniş ve iki yıllık görevimin yürütülmesi… 19 yıl sonra bu sefer albay rütbesi ile ikinci kez Kıbrıs’a görevlendirildim. Kızım büyümüş, ben görevimi sürdürürken , o da burada üniversite eğitimini alacaktı.. İlk görevimde edindiğimiz deneyimler ile araç götürmemeyi, Kıbrıs’ta ikinci el bir araç almayı ailecek kararlaştırdık.. Tabi geçen zaman içinde bende dayanılmaz bir tutku haline gelen ikiteker sevdası sonucu edindiğim Turing motosikletim ile Kıbrıs’a gitmek, hem yolu ve hem de gemi yolculuğunu katlanılabilir ve hatta zevkli bir konuma getiriyordu…Tabi eşim ve kızım daha sonra uçakla gelmeleri planlamasıyla ben yola çıktım.. 2002 yazında, adaya vardıktan sonra hemen kaleme alarak , üyesi olduğum motosiklet yazışma gurupları ile paylaştığım Taşucu gümrüğü ve devamındaki gemi yolculuğunu hikaye ettiğim yazımı aşağıda sunuyorum..Kıbrıs ile ilgili yazılmış anı ve gözlemlerimi de gelecek günlerde sizlere sunmayı düşünüyorum.(A.K.)
TAŞUCU GÜMRÜK VE FERİBOT REZALETLERİ DERLEMESİ
………….Yolculuğumun, muhteşem Taşucu finalini de , yolculuk planlayan arkadaşlara ışık tutması açısından yazmayı bir borç biliyorum... Zira, Böylesine düzensiz ve başıbozuk bir liman yönetimini, Hukuk tanımaz bir belediyeyi , bu denli işbilmez (ya da çok iyi bilir !) gümrük personelini ve gümrük polisini , böylesine rezil bir ferry işletmesini ve yolculuğunu bırakın T.C. sınırları dahilinde, dünyanın en geri kalmış ülkelerinde dahi bulamazsınız... İlk girişimi 1983 yılında yaptığım Kıbrıs'a , bu güne kadar 7-8 geçiş daha yaptım.. Bunların bir kısmı yine araçlı olduğundan Mersin’den veya buradan yapıldı.. Ancak, bırakın en küçük bir uygulamanın dahi iyileştirildiğini görmek, her geçişimde bir öncekini aradığım bir sürecin sonuncusunu da yaşadık!...

Evet, Arkadaşlar.. Kıbrıs’a araçla, motorla geçmek, ciddi bir fiziksel gücü gerektiriyor ve hatta Taşucu’na varmadan önce tüm sinirlerinizi aldırmanız , (nasıl yapacaksanız?) işlemler ve yolculuk sırasında , durup dururken katil olmanızı önleyecek ciddi bir öneri.... Zaten Taşucu’ndan aracı ile Kıbrıs’a geçme kararı ile ilçeye gelen insanların tümü, araçları ile ciddi bir km. yapıp gelmiş yorgun insanlar.. Üstüne bitmek tükenmek bilmeyen işlemler ve berbat bir yolculuk, insanların sabır ve hoşgörüsünü çok zorlayan bir durum...Evet bu giriş sonrası , gümrük ve yolculuk maceramı anlatayım.....

Kıbrıs’a feribot, cumaları hariç hergün 24.00 de ...Ben Fergün feribot işletmesinin telefonunu bildiğimden daha İstanbul’dayken, telefonla bilgi alıp, pazarlığımı da yapmıştım.. (firma iki tane olduğundan tutturabildiğine götürüyorlar)


- Motor ve yolcu ücreti ne kadar kardeş?

- Motor 30 milyon yolcu 18 milyon abi...

- Aaaa çok pahalı... valla gitmem..(?)...

- Abi hele gel bişeyler yaparız....

- Tamam.. senin adın ne?

- Bora..

-Tamam Boracığım.. Kaçta orada olalım?

- Abi dokuzbuçuk onu geçirme.. yükleme yapıcaz..(???)


Bu dialogdan üç gün sonra 18 Temmuzda yola çıktım ve 22.00 gibi Taşucu’na vardım. Turşu gibi Taşucuna geldik zaten küçücük bir yer, her yer ana baba günü.. Daracık yollarda koca koca Tırlar beklemede... Havadaki nem dayanılmaz boyutlarda.. suyu içmeniz ile atmanız bir oluyor.. Ben doğru Feribot yazıhanesine gittim.


- Bora kim Bora?..

- Benim abi...

- Ha Boracığım, hani senle konuşmuştuk.. şu benim işlemleri yapıversek.. Bileti de biraz uygun yapacaktın?...

- Abi tamam da.. Bu iki şirket anlaştı.. ortak oldular.. Fiyat bile arttı ama ben sana söylediğim gibi 30+18 milyon yapıcam...Bir de altıbuçuk milyon liman harcı vereceksin.. Askere yarı fiyat.. Siviller 13milyon veriyor..

- Bora o altıbuçuğu hayatta vermem.. Bak elimde kapı gibi Bakanlar Kurulu kararı var.. Görevli giden Askeri personelden hiçbir harç alınmayacak diye..

- Abi .. sen bilirsin.. şimdi verme .. ama paşa paşa alırlar.. Burada her gün ne kavgalar oluyor bir bilsen.. Daha vermeden giden olmadı.. Taşucu Belediyesi bu kararı tanımıyor..

- Tamam.. sen bunu alma ..Ben onların canlarına okurum.. Öyle şey olur mu?...


“ Bu dialog sonunda bilet alınır.. ve hatta gelen zamdan(?) etkilenilmemesinin gizli keyfi bile yaşanır... Triptik işlemi de önceden olduğu için işler bitmiştir bile... Biraz sonra binip gidilecektir..“ filan diyorsanız yanılıyorsunuz.. Zira macera daha yeni başlıyor.. Saat 22.00....22.30..... 23.00.... 23.30.... Liman çakılı özel araç, Tır, insan dolu hiçbir kıpırdama yok... Limanın gümrüklü kısmına bakıyorum.. orası da Tır dolu... daha onlar çıkacak da biz gireceğiz... Alah allaaah!!.. Ne oluyor yahu? O zaman niye erkenden getirdiler? Filan diye söylenirken tecrübeli olduğu anlaşılan bir vatandaş ile bir diyalog kurulur...


- Abi içerdeki TIR lar, Kıbrıs tan dönüş yapan subayların eşyaları... Daha gümrükçüler muayene yapıyor.. Bitince çıkacaklar, siz gireceksiniz...

- Eee niye bu kadar uzun sürdü? Bu gemi buraya akşam 18.00 de gelmedi mi?

- Tamam da abi gümrükçüler mesaiyi 24.00 den sonraya atınca çift ikramiye alıyorlar... Onun için biraz yavaş bakarlar.. Her gün böyle...

- Yuh olsun be... Ulan böyle şey olur mu?

- Abi daha bu bir şey değil.. Polislere 24.00 geçirince ikramiye mikramiye yok.. Onun için polisler gümrükçülere çok kızıyorlar.. Onlarda kayıt esnasında işi uzatıp biz nasıl olsa kalmışız siz üstelik ikramiyelisiniz, daha çok kalın diye işi ağırdan alırlar.. Evrakı tam kaşeleyecekken kaşeleri bozulur. Onbeş dakka onu yaparlar..(????)..

- (La havle ve la kuvvete.!!... Atilla sakin ol bu kadar da olamaz...) Tamam arkadaş... Sağol...


Saat 23.30 gibi Motor olmanın da avantajı ile işlemlere bismillah dedik.. Gümrük memurunun yanına belgelerimizle gittik.. Bir kısa kontrol.. Tabi eksik var..


- Liman harcı makbuzunuz yok beyefendi.. girişteki vezneden makbuz alacaksınız..

- Memur bey.. ben subayım.. görevli gidiyorum.. Bakın elimde bakanlar kurulu kararı ve bir sürü emir var..

- Tamam da Belediye bunu kabul etmiyor.. Ödeyeceksiniz.. isterseniz müdürümüzle konuşun..

- Peki..(müdüre gidilir) Müdür Bey.. Bakın durum böyle , böyle...

- Komutanım çok haklısınız ama ..çare yok vereceksiniz...

- Arkadaş ben bunu ödemiyorum.. Gemiye de biniyorum.. Ne gerekiyorsa yapın..

- Komutanım, bindirmezler.. Bindirmeyiz.. Gereksiz uzatmayın.. Bunu bütün subaylar ödüyor.. Geçen bir komutan kavga çıkardı.. Ödemedi ..Burada kaldı.. Parası olmayan izin dönüşü erleri bile almıyorlar.. Birkaç gündür Jandarmada evinden para bekleyen erler var...


Bu son laf üzerine tabi “paşa paşa “ ödedik.. Evet arkadaşlar.. Taşucu belediyesi Limana bir gişe açmış.. Deli Dumrul köprüsü gibi her geçenden 13 milyon liman harcı tahsil ediyor.. Askerden yarı ücret... Üstelik hiç insafı da yok.. Parasız eri de bırakabiliyor... Tabi gücünü kanundan alıyor.. Uygulamayı sonlandırmak için Bakanlar kurulu karar almış ama uymuyor.. Şu anda mahkeme sürecindeler...

Her neyse motoru kapıdan soktuk.. Siz gidin polise geçiş yapın dediler... Diğer taraftan polis bankolarının bulunduğu salona geldik.. Aman yarabbim!!.. Salon ana baba günü .. Bankoların önü kuyruktan yıkılıyor!... ”Atilla sakin ol!” dedik kendi kendimize..” Seni almadan herhalde gidemezler...” Kuyruğa geçtik.. artık zaman duygusu biraz dumur oluyor.. Belki beş dakika sonra belki de yarım saat sonra şükür Allaha sıra geldi... Polise evrakları uzattık.. Kağıtların boş tarafına da dolu tarafına da uzun uzuun bakıp , artık işlem yapmaya karar verdiği esnada.. O da ne?... Elindeki kaldırım taşı gibi makenizmalı kaşeleme aleti adamın elinde dağılmasın mı? Güler misin? Ağlar mısın? Yoksa sabaha mı bırakırsın... Masanın üstüne bir tane yay bir pim ve kaşenin basıldığı lastik yazılı kısım yayıldı kaldı...Amcamın canı çok sıkıldı(?)... Başını iki yana salladı ve kalktı gitti. iki- üç dakika sonra elinde bir tornavida ile geldi.. Başladı dağılanları toplamaya.. Ben de bu arada “Amcacım, hazır dağılmış şöyle elinle lastiği kağıdın üstüne bastırıversen de iş görür” filan diyim diye düşündüm. Hemen vazgeçtim, Hem kafasını karıştırmayayım hem de işin sonunu bir alayım diye beklemeye karar verdim.. Bu arada zaman gürül gürül akıyor.. Saat bir oldu ve dışarısı araçtan ve TIR dan yıkılıyor!... Neyse Kaşe bir sonraki bozuluşuna dek, tamir oldu..Kağıtlarım onaylandı ve polis faslını bitirdik... Bir yarım saat daha, gümrük memuru giriş kayıt sırası, muayene memurunu saklandığı delikte bulma arayışları, bulunmasını müteakip hiç görülmeden muayene yapılması ve Allahıma şükürler olsun yarabbim!... Geminin kapısı...


- Arkadaş , benim lastik patlak.. Motoru aşağıya indirmeyelim, şu boş yerde bağlayıverelim, ben de yardım ediim?!....

- Olmaz.. Yasak... Asansörle aşağıya inecek..

- Ama aşağıda kalırım, sabah çok zorlanırız.. Bak şurası çok müsait....

- Olmaz dedik ya? Aşağı indireceğiz..

- Ulan senin .*!!!!*......................


(film kopar, Bir gümrük memuru ve kaptan kılıklı bir herif gelir, iş tatlıya bağlanır, ama benim teklifimde olmaz, biraz daha dipte merdiven altında bir yere motor bağlanır!!...) Motorun

bağlanmasından sonra, süratle, sırf bu berbat gemi yolculuğu için, motora yüklediğim bir adet plaj şezlong minderi, bir adet uyku tulumu ve bir adet yastık , özenle motordan alarak ve güverteye çıkılır... İnsanlar genellikle benim gibi tecrübeli olmadıkları için , yorgun argın bu pis geminin neresinde ve nasıl sabahı edeceklerinin şaşkınlığı ile sağa sola koştururlarken, güvertenin, henüz işgal edilmemiş en havadar ve en mutena köşesine, plaj minderi açılır.. Herkesin şaşkın, ama böyle bir şeyi düşünmemiş olmanın verdiği pişman bakışları altında, uyku tulumumun içine girilir. Yastık da baş altına alındığında saat sabaha karşı 02.30 ve daha tırları yüklenmesine henüz başlanmamış olmasının sıkıntısına girilmeden güzelce uyunur! ... Tabii nasıl uyuduğumu tahmin edebilirsiniz.. Sabah 08.00 gibi Güneşin yakmasıyla birlikte uyandığımda, Bütün güverte, bulabildikleri kağıt, kumaş veya gazete parçaları üzerinde , yorgunluktan ve uykusuzluktan artık baygın düşmüş insanlarla doluydu... Tabi bu görüntü, çok rahatsız edici ama manzara bu... Yolcu salonu denilen salona koydukları, kolçaklı yatmayan son derece dar ve alçak koltuklarda ancak dik bir konumda oturabilirsiniz.. Kaldı ki kapasite yetersiz.. numara yok .. geç kalan başının çaresine bakıyor..


Saat 08.45-09.00 gibi Girne limanına yanaştık... Yol ve gümrük macerası bitti.. Sonuç olarak bu yolculuğu yapacaklara önerilerimi özetlersek:


1- Triptik mutlak istanbul’da yaptırılacak..

2- Güvertede yatmak için malzeme getirilecek, ancak eliniz biraz çabuk tutulacak, yoksa serilecek yer de bulamayabilirsiniz..

3- Kolay kolay sinirlenilmeyecek, sakin olunacak, her olaydan mutlu olunmaya çalışılacak,

4- Mümkünse Adana, Mersin gibi yakın illerde konaklanıp, gece 23, 00 gibi gelinecek

5- Gemideki su ve yiyecek ihtiyacı yanınızda olacak.

6- “Bunlar da ne ki?”diyenlere, daha da fazla ızdırap, sefillik çekmek ve macera yaşamak istiyorlarsa, yine her gece Mersin den 20.00 de kalkıp tam 12 saat sonra Magosa’ya varan “BOZCAADA” ferry tavsiyesinde bulunulacak!!...

Arkadaşlar , Kıbrıs’a araçla gelmek maalesef böyle!.. Ancak girişte biliyorsunuz pasaport gerekmiyor, Nüfus kağıdı yeterli.. Yurtdışı harcı yok.. ve Kıbrıs mutlak görülmesi gereken bir yer..

Hepinize sevgiler sunarım..


A.Atilla Karasu Temmuz 2002/Güzelyurt

 
Toplam blog
: 20
: 7419
Kayıt tarihi
: 29.01.08
 
 

Emekli Subayım.. Yıllarca memleketin çeşitli yerlerinde gezmek, belki de gezgin yapım nedeni ile ..