Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '11

 
Kategori
Güncel
 

Tatar mafyası

Anlatacağım olay yaşanmış ve bu yaşanmışlığın ardında da ders alınması gereken ilişkiler yumağıdır. 

Birkaç gün önce Kemal isimli bir arkadaşla tanıştım. Sağlık camiasından olduğu ve anlattığı konularda da biraz bilgim olduğu için anlattıklarını orada bulunan arkadaş grubumuzdan biraz fazla anladım. Hani insan yeni tanıştığı birine hayran olur da onu över ya. Belki bende onu biraz öveceğim gibi geliyor bana ama hayırlısı. 

Arkadaşımın herkeste olmayan bir özelliği var. Çok sevecen ve yaşadığı olayları anlatırken kesinlikle yalan söylemiyor hatta başarısızlığa uğrasa bile olayları olduğu gibi anlatıyor. 

Benim sizlere yazarak aracı olacağım olay İstanbul'da yaşanıyor. Kemal, aynı evi paylaştığı ve meslektaşı olduğu Mustafa ile birlikte yaşıyor. Çalıştıkları yerler farklı olsa da yorgunluktan pek az çıkabildikleri geceleri mutlu bir şekilde geçirmeye gayret ediyorlar. Bir akşam Mustafa Kemal'e telefon ederek “Bu akşam yemeğini dışarıda yiyelim, biraz eğlenelim“ deyince Kemal kabul ediyor anlatırken de gözleri muzip bir şekilde gülerek ekliyor, “Sinekkaydı traş olduk, duşlar alındı, parfümler sürüldü olur ya geceyi bayan arkadaşlarla geçirme ihtimali var.“ Mustafa Boğaz'a gidelim deyince arabamla boğaza güzel ve sessiz bir balık lokantasına gittik. Balıklarımızı söyledik, birer duble içkilerimiz geldi. İnsanı mest eden bir rüzgar eşliğinde balıklarımızı yerken biraz ilerdeki masaya bebek gibi 2 kızın geldiğini gördük. Masalarına yerleştiler ve biraz sonra da bizim masaya bakmakta olduklarını fark ettik. Altlarına giydikleri mini gibi üstlerine de miniler giymişler baygın baygın bizim masayı kesiyorlar. 

Mustafa asla sigara içmezken, bende sigaranın birini atıyor diğerini yakıyorum. Garson ikinci içkilerimizi getirdi. Bizlerde Mustafa ile kendi aramızda kızlara duyurmayacak biçimde kendi aramızda kızları paylaşıyoruz !!!!! Kızlar gerçekten çok güzeller ve gözleri bizim masayı asla terk etmiyor. Bize yiyecek gibi bakıyorlar. Ben yakışıklı sayılırım ama Mustafa bana 10 çeker yakışıklılıkta. Ama kızlar bizim masayı açıkça rontgenledikleri için en yakışıklı benmişim gibi geliyor. Kızlar sanki Azeriler benziyorlar. Gözleri hafif çekik ama diyorum ya kızlar o kadar güzeller ki güzellik yarışmasına katılsalar hakemler haklarını yememek için ikisini de birinci seçerler. Bizler ikinci dublelerin sonuna doğru gelirken Mustafa bana dönerek “Kemal kızlar bizi kesiyor ama biz burada böyle hıyar gibi oturursak kimse gelmez. Ben lavaboya gidiyormuş gibi ayrılacağım, bakalım dertleri neymiş öğreniriz“ dedi ve Mustafa masadan ayrıldı. Mustafa masadan ayrıldı daha iki adım atmadan karşıdaki güzellerden birisi diğerine gülerek bir şeyler söyledi ve kendisi de masadan kalktı ve Mustafa'nın peşinden gitti. O zaman bende kendi kendime “Oğlum Kemal, geceyi hangi güzelle geçireceğin, sana hangi güzelin kalacağı belli oldu. 

Eh, her şey bu kadar da ortadayken artık geceyi geçireceğin kızı masaya çağırmamak eşeklik olur.“ dedim ve kızı masaya davet ettim. Fakat o da ne Kız asla pas vermedi. Ben şaşkın şaşkın oturdum acaba neyi yanlış yaptığımı anlamaya çalıştım. Kızı bariz bir şekilde masaya tekrar davet ettim. Ama kızda bir hareket yok. İçimden ben kalkıp masasına gideyim derken biricik arkadaşım Mustafa masaya geldi. Bana eğilerek “Kemal ben gidiyorum“ dedi. Ben “Tamam git de arkadaşını da bana ayarla, siz gittikten sonra buraya hiç bakmadı sayılır“ dedim. Mustafa o zaman sıkıntılı bir biçimde “Kemal, bir şey söyleyeceğim ama alınma“ dedi. Bende beklemeye başladım. Acaba niye böyle sıkıntılı bir hali var diye de merak ediyorum. Mustafa tekrar konuşmaya başladı. ”Kemal, dostum, durum şu ki kızların ikisi de beni istiyor, yani bu geceyi ikisiyle beraber geçireceğim. Kızların beraber olmak için şartları bu.“ deyince masada kaldım. Sadece “ Nasıl yani “ dediğimi hatırlıyorum. Herhalde rengim kırmızıya dönmüştür ama Allahtan geceydi de kimse farketmemiştir. Ben de bunun üzerine bana düşeni yaptım yani hesabı ödedim. Mustafa kızlarla beraber lokantadan ayrılmak üzere kızların arabasına bindi. Araba dediğim de içine sülaleni alabileceğin bir Jeep. Eh benim arabamda öyle ama onların arabasının yanında çocuk gibi kalıyor. Ya da moral bozukluğundan bana öyle geliyor. 

Biraz sinirli olmam, biraz da moral bozukluğundan olacak Mustafa, yı 15-20 dakika takip ederek sinir etmeyi sonra da eve gitmeyi hesapladım. Kızların arabasını biraz uzaktan takip etmeye başladım. Ayrılacağım yere de yaklaştığım için Mustafa'ya bol şansla dileme için telefon edeyim dedim ama Mustafa'nın telefonu kapalıydı. Buna çok şaşırdım çünkü Mustafa telefonunu asla kapatmaz 24 saat telefonu açık olan birisidir. Arabayı kızların arabasına yaklaştırdım aramızda ancak 10 metre var yok. Telefonla Mustafa'yı arıyorum ama yine kapalı. Bu arada kızların arabası sağa dönmek için sinyal verdi. Bende yavaşladım. Araba durunca kızların ikisi de arabadan indiler ve biraz ilerdeki tekel bayisine girdiler. Artık bilmiyorum o duygu nereden geldi arabamı tıpkı filmlerdeki gibi kızların arabasının önünü kapatacak biçimde park ettim ve hızla kızların arabasına koştum. Arabanın arka koltuğunda Mustafa var ama Mustafa kendinde değil. Başı önüne düşmüş durumda. Daha o kadar korkmamıştım hayatımda. Can havliyle Mustafa'yı kucakladım arabadan indirmeye çalışıyorum ama bir taraftan da kızlara görünmemeye çalışıyorum. En sonunda nasıl yaptım bilmiyorum ama Mustafa'yı benim arabanın arka koltuğuna yatırdım kapıyı örterken kızları fark ettim. Mustafa'yı arabaya koyduğumu görmüşlerdi. Birisi elini arabalarına attı ve bir bıçak çıkartarak üzerime yürüdü. Bende arabama eğildim ve bir beyzbol sopası çıkardım. Beyzbol sopasını gören kızlar kaçtılar. Ben yinede arabanın ön camını beyzbol sopası ile dağıttım. Sonra da kızların arkadaşları burada olabilir diyerek hızla arabama bindim ve kendimi en yakın hastanenin aciline giriş yaparken buldum. 

Mustafa'nın kendine gelememesinin sebebinin kızların Mustafa'ya verdikleri bir maddeden olduğu sonucuna vardık. Doktor Mustafa'nın 8-10 saat kendine gelemeyeceğini söyledi ve geceyi ve gündüzü hastane de geçirdik. Gece polise ifademi vermiştim ama bu sefer de Emniyet Müdürlüğünden ekip geldi ve onlar da ifademizi aldı. 

Arabanın plakasını bildiğim için soruşturma kolaylıkla sürüyordu. Arabada gece olduğu yerde bulunmuştu. Kızların arabasının kiralık olduğu, arabayı kiralayan kızların ise pasaportlarının sahte olduğu ortaya çıkınca polisler bizlere şok edici gerçeği açıkladılar. Kızların Azeri değil Tatar olduğu ve kızların böbrek kaçakçılığı yapan Tatar mafyası için çalıştığını bildirdiler. Mustafa'nın da çok şanslı olduğunu söylediler. Ben “ Peki neden sadece Mustafa'yı aldılar isteseler beni de çok rahatlıkla alabilirlerdi“ deyince polis “Sigara içiyor musun“ diye sordu. Bende “Evet, içiyorum“ dedim. Bunun üzerine polis “Seni o yüzden almadılar. Çünkü sigara kullanan kişilerin böbrekleri hastaya nakil yapılınca ilerde vücudu reddediyor“ dedi ve ben de ilk defa sigara içtiğime şükrettim. Ben “Tek böbrekli de yaşanır ama insan yaşantısına dikkat etmeli “ dediğimde polis bana gülerek ikinci şoku yaşattı. Polis şunları söyledi “Eğer Tatar böbrek mafyasının eline düşersen gözlerini bir banyoda açıyorsun. Küvetin içindesin ve küvet ağzına kadar buzla dolu ve sen de buz banyosu yapıyorsun. Gözlerin biraz görmeye başlayınca tam karşındaki bir kartonda şunlar yazıyor “Eğer bu numarayı aramazsan öleceksin“ ve küvetin yanında da bir telefon duruyor. Sen o numarayı arayınca sağlık ekipleri eve geliyor ve seni küvetten çıkarırken korkunç gerçeğin farkına varıyorlar. Böbrek mafyası senin İKİ BÖREĞİNİ DE almış. Seni de ölmemen için buzların içine yatırmışlar. Birkaç saat önce gülen, arkadaşlarınla gezen, futbol oynayan sen, İKİ böbreği olan sen artık makineye bağlı bir yaşam sürmek zorunda kalıyorsun. Çünkü bir böbreğin bile yok artık. Ta ki sana uygun bir donör buluncaya kadar. 

UĞUR BOZDOĞAN 29-08-2011 

 
Toplam blog
: 31
: 553
Kayıt tarihi
: 20.04.11
 
 

Adım UĞUR BOZDOĞAN. . İşimden arta kalan zamanlarda Türk Halk ve Sanat Müziği dinlemeye ve bildiğ..