Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '13

 
Kategori
Yoga / Meditasyon
 

Tatil bitti!

Tatil bitti!
 

Geçen hafta yaklaşık bir buçuk ay tatilin ardından yeniden yoga dersleri vermeye başladım. Her hafta iki kere gittiğim bir yer vardı ya. Belki bahsetmişimdir daha önceki yazılarımda. Burası bir işyeri. Haftada iki gün öğle saatlerinde bu işyerinde yoga dersleri veriyorum. Onların tatili, benim tatilim derken bir buçuk ay ara vermişiz. Geçen hafta tekrar başladık derslere.

İlk derste nasıl başlasak diye düşündüm durdum iki gün boyunca. Acaba hızlı ve akışlı bir ders mi yani vinyasa yoga mı yoksa daha sakin ve dingin bir ders mi yani yin yoga mı yapsak diye? Her zamanki gibi derse gittiğim halde tam karar verememiştim. Sınıfın enerjisine göre karar verecektim. Karar verememiştim dediysem, hazırlıksız değildim. Her zaman yanımda yoga defterimi taşırım. İçinde değişik değişik planladığım akışlar bulunur. O anda sınıftan aldığım enerjiye göre, bu akışlardan birini seçerim ve derse başlarım. Bazen aralara doğaçlama birkaç asana da girebilir. Yoga, sakinlik ve esneklik sıfatlarını da içermiyor mu? Her şeye açığız.

Neyse, ilk derse gittim. Heyecanla öğrencilerimi bekliyordum. Bir yandan da defterimi karıştırıyordum. İlk ders olduğu için, dersin zirve duruşunu ayaktaki bir asanadan mı seçseydim yoksa bir öne eğilmeyi mi dersimin zirve duruşu yapsaydım? Offf bu kararsızlık!

Derken öğrencilerim geldi sınıfa. Bir an onlara bakınca, uzun zamandır esnemediklerini fark ettim. O anda zihnimde bir ışık yandı. Evet, o günkü derste yin yoga yapacaktık. Bir asanada aşağı yukarı üç dakika kadar bekleyecek, bedenimizi kaslarımız ötesinde esnetecektik. Bağ dokularımıza kadar rahatlayacaktık. Neden mi? Çünkü öğrencilerim bir buçuk aydır düzenli yoga yapmıyorlardı ve bedenleri esnekliğini biraz yitirmiş ve gerginleşmişti. Üstüne bir de işyerlerindeki ve günlük hayatlarındaki stresi de eklersek, sanırım yin yoga biçilmiş kaftan olacaktı o günkü ders için.

Derse minderi yuvarlayıp bir yastık haline getirip tam kürek kemiklerimiz bu yastığa gelecek şekilde yatarak başladık. Tüm düşüncelerini, duygularını, her tür olumsuzluğu kenara bırakıp rahatlamaları ve gevşemeleri için öğrencilerimi yaklaşık beş dakika bu şekilde dinlendirdim. Ardından, bacak arkalarını esnetmek için "supta padangusthasana" (yerde uzanarak bacakları esnetme) ve kalçaları esnetmek için "ardha ananda balasana" (tek bacakta mutlu bebek duruşu) yaptırdım. Sonra bacaklarını her iki yana doğru açtırıp hem bacakların iç kısmını hem de dış kısmını uyardık. Böylece uyluk bölgesi, bir aylık uykusundan yavaş yavaş uyanmaya başladı.

Yin yoga yaptırmaya karar verdiğim için, ders sakin ve dingin geçiyordu ve genellikle oturarak ya da yatarak asanalar yapıyorduk. Bacakları, ayak tabanlarını yerde tutarak bir o yana bir bu yana birkaç kez düşürdükten sonra "twisted roots" (dönmüş kökler) adlı burguyu yaparak omurgayı uyardık. Bedeni biraz hareketlendirmek için sınıftan omurga üstünde yuvarlanmasını istedim ve ardından oturma pozisyonuna geldik. "Malasana"yı (dua tespihi/çelenk pozu)  bir ara geçiş asanası olarak kullandık ve ayağa kalktık. "Uttanasana" (ayakta öne eğilme) ile arka bacak kaslarını esnettik ve ardından "adho mukha svanasana"ya (aşağı bakan köpek) zıpladık. Yin yogada karar kılmıştım ama bir anda canım derse biraz hareket getirmek istemişti. O nedenle sınıfı ayağa kaldırmaya karar vermiştim.

"Adho mukha svanasana"dayken önce sağ sonra sol bacağımızı havaya kaldırıp onlara bir hareket kazandırdık. Bacaklarımızı sağ kolumuza doğru, sol kolumuza doğru, tam ortaya doğru çektik, yukarı savurduk, yukarıdayken hafif yanlara doğru açtık. Yani bedene biraz hareket kazandırdık. Ardından önce sağ sonra sol bacağı öne atarak "sleeping swan" (uyuyan kuğu) duruşunu yaptık kalçamızın dışındaki kasları esnetmek için. Daha sonra bacakların içini esnetmek için "prasarita padottanasana" (bacaklar açık öne eğilme) ve bunu takiben "trikonasana" (üçgen) duruşları yaptık. Sonra "frog" (kurbağa) duruşu yaparak bacakların içini iyice esnettik ve tekrar yere oturduk.

Dersin sonuna yaklaşmıştık. "Half butterfly" (yarım kelebek) ardından yere uzanıp "cat tail" (kedi kuyruğu) asanasıyla omurgada son bir burgu yaptık ve sinir sistemini iyice sakinleştirdik. Bunun ardından zaten sadece "savasana" (derin dinlenme ve gevşeme pozu) gelebilirdi. Uzunca bir "savasana"nın ardından dersi kapattık.

Ders sonunda, öğrencilerimin birinden aldığım tepki aslında birçoğumuz için geçerli bir tepkiydi. "Yaklaşık bir buçuk aydır bir eğitmen eşliğinde yoga yapmıyoruz. Ben evde kendi kendime bu bir ay içinde biraz yoga yapmaya çalıştım. Hatta her kardio çalışmamdan sonra 'frog' (kurbağa) duruşunu yaptım. Gördünüz mü? Eskisine oranla daha iyi yapabiliyorum bu pozu ve daha bir esnemiş bacaklarımın içindeki kaslar ve bağ dokuları. Ama bugün yaptığımız diğer birçok asanayı yapmadım ve zorlandığımı hissettim."

Evet, bundan önceki bir iki yazıda kendi deneyimlerimden de bahsetmiştim. Beden ne yazık ki nankör. Aslında bir o kadar da almaya aç. Yani, siz ne verirseniz, iştahla alabiliyor, kendini yenileyebiliyor, güçlenebiliyor ve daha esnek hale gelebiliyor. Ama yaptığınız spora ya da yoga bir ara verin, o zaman görün aslında beden ne kadar da nankör olabiliyor.

İşte öğrencimin yaşadığı da buydu. Bedeninin belli bir bölgesini çalıştırmıştı ve o bölge bu çalışmanın karşılığını ona vermişti. Hâlbuki öteki bölgeler, tüm yapılanları unutmuş ve sanki bugüne kadar hiç esnememiş gibi davranmıştı.

Ana fikir? İster yoga olsun, ister herhangi bir dal, ister günlük yaşantınız olsun, çalıştınız mı, emek harcadınız mı, hep kazanırsınız. Tembellik ettiğiniz de ise, zaman içinde kaybetmeye başlarsınız. Hiç spor yapmayan ve yoga derslerine katılmayan biri olarak, tam tersi daima kardiovasküler çalışmalar yapan ve yogayı hayatının bir parçası haline getiren arkadaşlarınıza, "ayy ben neden senin gibi olamıyorum. Neden senin gibi kaslarım yok? Neden senin kadar esnek değilim?" diye sorabilirsiniz. Aslında sormanıza bile gerek yok, sadece düşünmeniz yeter. Siz onlar gibi gününüzün belli saatini spora ya da yogaya ayırmayı mı yoksa o saatte bir arkadaşınızla bir kafede oturmayı ya da bir alışveriş merkezi gezmeyi mi tercih edersiniz? Her zamanki gibi seçim de, tercih de yaşam tarzı da sizin...

 
Toplam blog
: 201
: 432
Kayıt tarihi
: 08.05.13
 
 

Uluslararası Yoga Alliance onaylı hatha, vinyasa, yin ve prenatal yoga eğitmeni... Hayata bambaşk..