Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ağustos '10

 
Kategori
Yolculuk
 

Tatil hazırlıkları

Tatil hazırlıkları
 

Yarın tatile gidiyorum!!! Güzel, değil mi? Aranızda “ay ne güzel, keşke ben de gitsem!” diyenlerin olduğuna eminim; ben hep derim çünkü. Ama bizim evdeki tatil telaşını da almak ister misiniz yanında ikramiye olarak, onu merak ediyorum işte. Evin içinde bir çeşit curcuna hakim. Sevgili oğlumun tatil ile ilgili beklentileri açık ve net: ”Kaydıraklı havuz olsun, dalga havuzu da olsun, büyük satranç olsun, oyun yeri olsun, her gün sosis olsun, o da olsun, bu da olsun.” Babamızın beklentisi “Allahım bir tatil olsun da biraz yan gelip yatayım!” (ki iki çocuklu bir evde böyle bir şey mümkün değil, hele de eşiniz hamileyse!) şeklinde. Evin (şimdilik) ufağı minik prenses her şeyden habersiz; sadece bazı kıyafetlerinin hazırlanıp da çantaya konulduğunu görünce çekmecesinden şapkasını çıkarıp “Atta, atta!” diye başladı zıplamaya. Onun için evin dışına çıkmak yeter zaten, öyle çok uzaklara gitmeye gerek yok yani… Peki bu kadar heyecanla hazırlanırken tatile, sizce tatil planımız yaptık mı? Cevap veriyorum: “HAYIR!” Çünkü karar veremedik. Belki bir aydır dönem dönem otellere, tatil köylerine, tur operatörlerinin sitelerine ve kataloglarına bakıyoruz ama yumurta geldi dayandı kapıya, bizde tık yok! Kararsız insanla beraber olmak zor; hele üzerine siz de kararsızsanız sinerjik bir durum oluşuyor ve bu iki insan da belki 7-8 günde karar verecekleri bir konu üzerinde bir ay düşünüp bir sonuca ulaşamıyorlar. Bizimki de o hesap işte. Bavullarımızı birazcık hazırladık. Oğlumun ve kızımın götürecekleri hazır, benimkinde bazı eksikler var, eşim için bir tişört bile koyamadık daha. Ama yarın yola çıkıyoruz yani, hadi bakalım hayırlısı. Geçen yıl nispeten kolaydı yolculuğumuz. Kızım daha 7-8 aylıktı, yolun büyük kısmını uyuyarak geçirmişti. Ben de bebek beklemiyordum tabii o zaman. Ha, bir de oto koltuğu zorunluluğu yoktu o zaman. O yüzden kızım her ne kadar anakucağında gittiyse de oğlum rahatça dizime uzanıp uyumuş, ben de ortalarında oturabilmiştim. Ancak bu sene işler değişti. Kızım artık 9-15 kg için olan bir oto koltuğunda ve bu koltuk da oldukça fazla yer kaplıyor. Oğlum da henüz kilo-yaş sınırını geçemediğinden yükselticide seyahat edecek. Bu durumda ortada anneye yer yok, yani ben önde oturacağım. Peki benim çok sıkılan, hemen daralan, devamlı değişiklik isteyen çocuklarım nasıl gidecekler o kadar yolu? İşte bu durum beni çok düşündürüyor. Kızımın yolculuğun ilk 10 dakikasında gayet sakin olacağını, ama sonra kıpırdanmaya, ardından söylenmeye, kolundan bağları çıkarmaya, başarılı olmazsa avaz avaz bağırmaya başlayacağını şimdiden görebiliyorum. Çok mu karamsar gözüktüm? Gelin bir günlüğüne (yok sadece 3 saat de yeter sanırım) yer değiştirelim; o zaman anlarsınız halimi. Pek de sessiz sakin sayılmaz minik afacanlarım. Gerçi oğlum artık kızıma ağabeylik yapacakmış ama bu bacağına patlatacağı tokat ya da koluna atacağı çimdikten önce mi sonra mı bilmiyorum J Böyle dediğime bakıp da kızımı mağdur sanmayın sakın; o herkesle başa çıkıyor maşallah! Bağırıyor, vuruyor, ağlıyor, ama en çok da ısırıyor! O dişler var ya o dişler, ailede piranha soyundan gelen birileri olduğu konusunda ciddi bir şüphe uyandırıyor bende ! Neyse, gelelim tatil hazırlıklarına. Güneş kremlerimiz (tüm aile hassas cilt olduğundan 50 koruma faktörlü), güneş sonrası serinletici losyonlarımız/kremlerimiz, şampuanlarımız, vs hazır. En zoru ise herhalde ilaç tarafı. Ateşi çıkar mı diye X şurubu, alerjisi nükseder mi diye Y şurubu, multivitamini, osu busu derken bir koca torba ilaç hazırladık. Buna bizim ağrı kesiciler ve benim hamilelik nedeniyle yanımda taşıdığım vitaminler, demir ilaçları, vs dahil değil daha. Allah gerektirmesin de, onlar olmadan da yola çıkılmıyor işte. Tabii kolonyamız, yara spreyimiz, yara bantlarımız, antibakteriyel el sıvımız da yanımıza alacağımız pek de küçük olmayan çantada yerlerini aldılar. Geçen yıl nefis bir yere tatile gitmiştik. Kuşadası Aqua Fantasy. Çok güzel bir otel, özellikle çocuklu aileler için ideal. İçinde bir Aquapark var. Otel müşterileri ücretsiz faydalanabiliyorlar, dışarıdan gelenler ise günlük ücreti karşılığı girebiliyorlar. İçinde envai çeşit kaydırak var (ki bu yıl yeni ve daha uzun bir kaydırak daha eklemişler). Oğlumun aklını çelen dalga havuzu da çok ama çok zevkli. Havuzları geniş ve çok kullanışlı-ki öyle de olması gerekiyor çünkü ne yazık ki denizi pek bir işe yaramıyor. Ege’nin belli bölgelerinin muzdarip olduğu kıyıya vuran sazlar burada had safhaya çıkmış, artık tepecik haline geliyorlar. Onları aşıp denize girdiğinizde ise bulanık, dibi görünmeyen bir su ile karşılaşıyorsunuz. Bu da pek iç açıcı bir görünüm değil tabii. Ama otelin ambiyansı size bu durumu unutturacak cinsten. Hele bize verdikleri iki odalı süit tarzı daire o kadar rahat ve kullanışlıydı ki birkaç gün daha kalabilsem çok daha mutlu olacaktım. Yemekleri bol kepçe ve açık büfe yerlere göre oldukça lezzetli. Gece animasyonu doyurucu. Gündüz aktiviteleri ile pek ilgilenmedik açıkçası, ama sanırım onlar biraz daha zayıftı. Kısacası Aqua Fantasy Kuşadası’nı herkese, ama özellikle de çocuklu ailelere tavsiye ederim. Biraz pahalı açıkçası, ama değer diye düşünüyorum. Saat akşamüstü 4’e geliyor, artık neredeyse geriye sayıyoruz. Düşündüğünüzde ne kötü aslında değil mi? Bütün yıl çalışıyorsunuz, didiniyorsunuz; ne için? Bu bir ya da iki hafta kafa dinleyeceğiniz zaman için. Peki tatile gidenlerin kaçı gerçekten dinlenmiş/yenilenmiş olarak dönüyor? Oldukça az, değil mi? Nasıl olsun ki zaten, 50 haftanın yorgunluğu 2 haftada atılabilir mi ki? Ama olsun, tatil yine de tatil işte. Bakalım bu sene neler yapacağız, nerelere gideceğiz? Döndüğümde paylaşırım sizinle. Sevgilerimle,
 
Toplam blog
: 4
: 1259
Kayıt tarihi
: 02.08.10
 
 

Kendini bulmaya çalışan, üçüncü çocuğunun yolunu gözleyen, bu arada bebeklerle ilgili herşeye merak ..