Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '11

 
Kategori
Öykü
 

Tatil

Tatil
 

Masamdaki son kağıdı da zımbalayıp diğerlerinin üstüne koydum. İyice dengesizleşmişlerdi. Göz kararıyla yarıya bölüp iki parça halinde çekmeceme yerleştirdim. Ofiste kimse kalmamıştı. Saatime baktım. İkiyi çeyrek geçiyordu. Bir an önce kalkıp eve doğru gitmeliydim. Bu fazla mesailer beni iyiden iyiye yormaya başlamıştı. Bir düzene girmem lazımdı. Yakın zamanda bana tatil görünmüyordu hatta iki gün sonraki büyük toplantıda terfi bekliyordum artık kendi odama geçebilecektim ve bu paravanlarla ve moronlarla dolu klostrofobik ortamdan kurtulacaktım. Çalıştığım ortamdan nefret ediyordum. İnsanlar sürekli birbirlerinin kuyularını kazıyordu. Arkanı döndüğün anda başlıyordu fısıldaşmalar. Fakat dediğim gibi iki gün sonra bunların hepsi sona erecek en azından rahatsız edici iş arkadaşlarımla aynı havayı solumak zorunda kalmayacaktım. Çekmeceyi büyük bir hızla kapadım. Askıdan ceketimi raftan çantamı aldım ve çıktım. Arabam külüstür bir Escort'tu. Nereden bakılsa 10 senelik vardı fakat seviyordum onu. Artık herşeyi kendine özgüydü. Kullanımdan kaynaklı sorunları bile beni mutlu ediyordu. Sanırım tam olarak ifade bulamıyorum ama en kolay yoldan anlatmak gerekirse ; arabam beni evimde hissettiriyordu. Sürücü kapısı oldukça zor açılıyordu fakat sistemi çözdükten sonra bir zorluğu kalmıyordu. Sanırım menteşeyle ilgili bir problemi vardı biraz paslanmış görünüyordu. Açmak için kapıyı yukarı doğru kaldırıp kendinize çekmeliydiniz. Anahtarla kapıyı açıp içeri geçtim. Kapıyı kapatıp kafamı geriye yasladım. Gözlerimi kapatıp bir süre bekledim. Gözlerimi açıp kontağı çevirdim. Bir-iki teklemeden sonra sonunda çalıştı ve teypte takılı olan kişisel gelişim şeylerinden biri çalmaya başladı. Lanet etmiştim artık bunların hepsine. Bir yandan gözüm yolda öbür taraftanda kaseti yerinden çıkarmaya çalışıyordum. Çıkarıp fırlattım arka koltuğa. Torpidodan kasetleri çıkardım. Kendim doldurduğum bir grunge kasedi vardı. Onu taktım. İyi gelmişti bu bana. Hava oldukça soğuktu. Camlar buğulanmaya başladılar. Isıtıcılar çalışmıyordu. Kapı rafındaki bezle camın gerekli olan yerlerini sildim. Açılır camı da aralık bıraktım. Evim aslında çok uzaklarda değildi onbeş dakika ya var ya yoktu. Arabayı köşedeki yirmidört saat açık marketin önüne çektim. Bu saatten sonra yatabileceğimi sanmıyordum. Bu nedenle altılı bira ve çerez aldım. Kasaya yöneldiğimde adamı süzdüm yüksek ihtimalle gececi olduğundan oldukça zayıflamış kirli sakallı ve uykulu görünüyordu. Önündeki otuzyedi ekran televizyonda pembe dizilerden birinin tekrarı dönüyordu. Ödeme işlemini kendini televizyona kaptırmış kasiyerle zorda olsa hallettikten sonra aldıklarımı arka koltuğa bırakıp arabaya bindim. Emniyet kemerimi takıp arabayı çalıştırdım. Dikiz aynasından baktım görünürde kimse yoktu sola sinyal yapıp çıktım. Bir anda hızla gelen bir Sedan büyük bir gürültüyle arabama vurdu. Sarsılmıştım, air bag hızla ben ne olduğunun farkına varmadan açılmıştı. Toz bulutu yavaşça ortadan kalktı. Emniyet kemerimi çözdüm ve arabasından inen adama baktım. Zorlukla yolcu kapısından indim ve hemen başladı ; 

- Ah şu yaptığına bak senin gibi insanlara nasıl ehliyet veriyorlar anlamıyorum! 

- Şehir içinde yüzyirmiyle gitmek ha! Rekor mu kırmaya çalışıyorsun ahmak herif! 

- Bak, bununla uğraşacak zamanım yok.Tamam mı? 

- Zamanının olmadığı daha ilk saniyeden belli ettin zaten! Hala bu şehirde bu kadar aptalla yaşadığıma inanamıyorum! 

Arkamı dönüp iki elimi kafamın üstünde birleştirdim. Daha önce hiç bunun gibi birşey başıma gelmemişti. Hala şokun etkisindeydim ve adrenalin etkisini hafif bir titremeyle tüm vucüdumda gösteriyordu. 

Adamın arabası havalı yeni Mercedes’lerdendi. Üstünde bir çizik bile yoktu sanki az önce kaza yapmamış gibiydi. Adam dönüp bana; 

“Cidden şu an bununla uğraşamam gitmeliyim” dedi ve bir kart uzattı.”Üstünde telefon numaram ve adresim yazıyor.Yarın bana buradan ulaş ve halledelim benim sigortamdan karşılayacağım. Tamam mı?” 

Suratına bakıp iki parmağıyla uzattığı kartını aldım ve kadırıma döndüm. Arabasını çektiği zaman hasarın boyutunu gördüm. Arabasının lanet beyaz boyası güzelim arabamın mavi ve artık göçük olan kapısının üzerinde boylu boyunca kesik çizgiler halinde duruyordu. Kapıyı kapatmaya çalıştım fakat yerine oturmuyordu. Hızla bir kaç kere denedim ve olmadı. Sinirlendim. O i....e bana patlak bir airbag, kapanmayan kapı ve 5-6 miligram adrenaline mal olmuştu. Kapıyı söktüğüm air bag parçasıyla tutturup eve kadar geldim. Park yeri bulamadım ve iki sokak aşağıya hırdavatçının önüne park ettim. Biralardan biri orta konsola çarpıp parçalanmıştı. Beşli biram ve aburcubur poşetiyle binama geldim. Anahtarı kapıya sokup açtım. 


 

 
Toplam blog
: 5
: 496
Kayıt tarihi
: 01.03.11
 
 

Barkın sinema üzerine eğitim alıyor ve kısa küçük hikayelerini, kısa küçük senaryolara çevirip, onla..