Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Tatilin en güzel yanı eve dönüş zamanı!

Tatilin en güzel yanı eve dönüş zamanı!
 

***Resim Kaleiçi'nden***



Tatile çıkmadan önce evde bir telaş bir de döndükten sonra uğraş... Biz kadınlar için tatil kavramı yok, dinlenmek asla söz konusu olamaz. Şimdiye dek böyleydi. İlk kez bu kadar az telaşlı ve az yorgun olduğum bir tatil dönüşüm oldu. Bundan sonra böyle tatil isterim, eşime, dostuma duyurulur(!)

Cumartesi günü genç bir çift ve iki yaşında tatlı mı tatlı bir afacandan oluşan çekirdek aile ile bizim 4 kişilik olgun aile yola koyulduk. Tatil planlamasını geç vakit yaptığımız ve güzelim otellerimizi yabancı turistlere kaptırdığımız için, kısmette ne bulursak kavil olduk. Buna şükür yine de **** 'lı bir otelde yer bulabildik. Katalogdan görünen pırıltılı yıldızların gerçekle pek ilgisi olmadığını anladık ama yine de güzel eğlendik.

Antalya- Kemer'de tatil köylerinin bol olduğu bir mekanda geçti 4 günlük tatilimiz. Deniz kokusu ve havuz dışında görünen manzara bizim mahalleyi andırıyordu, bu nedenle sıla özlemi pek çekmedim. Odalarımız deniz manzaralı değildi, havuz manzaralıydı, dağlar, orman hatta tepeye dikilmiş nazlı nazlı dalgalanan Türk Bayrağı bile neredeyse aynıydı. Gece ışıklandırması ile muhteşem görünüyordu bayrağımız...Yalnız bir şey vardı ki, bunu yazmazsam çatlarım;

O tepeye dikilmiş bayrak, Türkiye'de olduğumuzun göstergesiydi lakin kendimizi yurt dışında tatil yapıyormuş gibi hissetmemizi de engelleyemedi. Otel, çalışanlarının birçoğu dahil Gürcistan ve Rusya'dan gelen konuklara tahsis edilmişti, köycek, mahallecek (!) gelmişler sanki, herkes birbirini tanıyor, akraba gibiler. Diğer turistlerde olan donukluk ve kasılma durumu bunlarda yok.

Gözümüz gönlümüz doydu Rus kızlara bakmaktan hani...Açılmamış kurşun kalem gibiler valla, kıskanmadım Allah var, onları boş zamanında yaratmış sanki yaradan, pırıl pırıl parlıyorlar, yüzlerinden gülümseme hiç eksik olmuyor. Karı-koca animatörler, resepsiyonda görevli kızlar hepsi yabancı idi, garsonlar yüzde yüz karayağız yerlilerdi. Yazık bir an bile boş durmuyorlar, sürekli hizmet ve o nimetlerden yararlanmak yasak (mış)! Temizlikçi kadınlar da öyle, günlük temizlik yapmalarını istemedim, iki oda eksik temizlesinler diye.

Bizden başka bir-iki Türk aile daha vardı, birkaç tane de Almanya'dan, onlar da Almanya'ya ilk giden gurbetçilerle yabancı gelinlerin yaptığı evliliklerden oluşan aileler. Hatta birisi hemşehirlimdi. Kadın Alman, uzaktan otorite kokuyor sanki, iri yarı...adam cılız mı cılız, komik mi komik... Yaşları geçkin ama çocukları 5-6 yaş civarında...

Adam uzaktan sürekli: "Yusufff! Kollarını böyle böyle yap!"diye sesleniyor çocuğa, anne havuzda emir verir gibi "Markkk! Achtung! Komm hier! Keine Angst! " Çocuk kime bakacağını, hangi dilde cevap vereceğini bilemiyor, yüzmeyi de yeni öğreniyor, bencileyin...

İlk iki gün İngilzce ve Almanca bilen olmadığı için ya da bize denk gelmediği için bakışlarla anlaştık, hele erkeklerin oynadığı bir futbol maçı vardı havuzda, eşim asist kralı oldu...Yeterli sayıda erkek katılmayınca büyük kızım da kaleci, ben de fanatik taraftar kenarda. Tüm desteğime rağmen yine de yenildiler bizimkiler...

Çocuk havuzunun kenarında çocukların anlaşmalarını izledim, bir ara aynı yaşlarda farklı ülkelerden 4 çocuk oynuyordu, herkes kendi dilinde anlatıyordu meramını, ağlamaları ve gülmeleri dışında değişik sesler çıkıyordu ağızlarından ve anlaşabiliyorlardı...çok ilginçti. Akşamları yine şarkılar eşliğinde çocuk dans gösterileri vardı, şarkıdaki komutları anlamadan aynı hareketleri yapıyorlardı birbirlerine bakarak, kimi önden kimi arkasından..

İzlerken hep dedim ki, çocuk olmak ne güzel!

****

Bu her şey dahil sistemi pek hoşuma gitmedi. Katalogda yazılı olan hizmetler tam yapılmıyor. Televizyon var her odada, 4 tane yerli kanal 4 tane yabancı kanal eklemişler, ben ne anladım bu işten! Türk kanallarında bütün gün dizi tekrarları, yabancılarda film. Haberleri bile izleyemedim, gündemden habersizim. Banyoda sıvı sabun ve şampuan yok, havluyu ve tuvalet kağıdını istedikten sonra getirdiler. Eğlence ve müzik yayını da yetersizdi.

****

En çok açık büfe yemekleri beğenmedim. Her şey serbest, seçenek bol ama kalite düşük. Yemekler ısıtılıp ısıtılıp ya da şekli değiştirilip sergileniyor. Salatalar aynı. Tadı tuzu yok, yabancıların damak zevkine göre mi hazırlanmış bilmiyorum, onlar kapışa kapışa yiyorlardı, belki Fransız, İngiliz turistler olsa bu kadar abur cubur yemezler, dedim. İçecekler keza öyle, yarısı su, cola colaya benzemiyor, çay çaya...

En çok ev çayını özledim.

Makinalara basınca dolan içecekler hoşuma gitmedi, şöyle ocakta tıkır tıkır kaynayan, demlikten ince belli cam bardağa şırıl şırıl akan Rize- Çaykur marka çayı özledim.

MB. yi ve sizleri de özledim.

Siz beni özlememişsiniz, belli arayan soran yok, nerdesin, diye sormamış kimse, gerçi bir hafta geçip de yazmazsam merak edin, demiştim.
.
****
En güzel tatil kısa tatilmiş, yaşandı ve bitti. Uzmanların tüm uyarılarına rağmen gündüz saatlerinde dik gelen güneş ışınlarına aldırmadığım için yanan omuz başlarım dışında beni rahatsız eden bir şey yok...

Komşulara emanet ettiğim Zeyna, kaplumbağalar ve kuşlar da iyiler, balkondaki çiçekler biraz boynunu bükmüşlerdi, bol bol su verdim, canlandılar...

Hepsi bu kadar, haydi iyi okumalar!

Sevgiyle kalın!




 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..