Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tatlı düşler, kesik parmak ve vazgeçişler...

Tatlı düşler, kesik parmak ve vazgeçişler...
 

Tek yapmak istediğim bir dilim karpuz kesmekti. Öylesine...
Yoğun bir iş günü bitmişti. Canım fena halde sıkkın, kendimi öylece bırakıvermiştim zamana. Gün bitsin, gece bitsin ve biraz nefes alabileceğim bir güne uyanayım diye gün doğsun istiyordum. Tüm bunlar aklımdayken nefes alıyor, aç olan karnımın sürekli başımın etini yiyen isteklerini bastırmaya çalışıyor, telefonlara isteksizce cevap veriyor, bezgin adımlar atıyordum hayata. Biraz ışıltı arıyordum ama sanki hepsi birden uçup gitmişti. Zaman ağır ilerliyordu ben ise bir adım bile atamıyordum. Midem sürekli konuşuyor da konuşuyordu. İsteksizce dolabı açtım. Cazip görünmeyen onca yiyecek arasında kocaman bir karpuzu seçtim. Ağır ağır hareketlerle çıkardım. Oyalandım bir süre. Sonra bir bıçak bulup bir dilim kesmek için yaptığım hamle ile birlikte hem karpuzdan bir dilim hem de başparmağımdan bir parçayı bir samuray ustalığı ile bir saniye içinde kesmeyi başardım.

Parmağımdan boşanan kan her yana dağıldı. Öylece kımıldamadan akan kanı izledim. Ne durdurmaya çalıştım ne de başka bir şey... Sonra soğuk su altına tuttum. Kan akıp giderken "belki" dedim "şu içimdeki garip sebepsiz sızı da uçup gider." Ne tuhaftı. Tatlı bir karpuz diliminin ağzında eriyişini düşlerken kendi parçanı kaybedip kanının akması. Hayat gibiydi. Sen tatlı düşlere dalmışken birden bir hamle yapıyor o tatlı düşler bir tabağın içinde kalırken sen yanan canınla, akan kanınla öylece duruyordun.

Birden içimdeki sızının sebebini anladım. Çok basitti. Tatlı düşlerim püfff diye uçuvermişti işte. Dahası ne olacak? Tüm o tatlı sarhoşluk içinde dikkatsiz, şaşkın davranmıştım. Sanmıştım ki; düşler içinde dikkatli olman, uyanık olman gerekmez. Sanmıştım ki; her kim kendi olursa hayat da öyle davranır ona. Oysa tatlı düşler ağır kesikler akan kanla son bulurdu zaman zaman. Eh hayat böyleydi ve ben unutmuştum onun tarzını.

"Durdurmak gerek" dedim akan kana bakıp. "Şimdi durdurmazsam sonu kötü olacak." Bir pamuk parçasını doladım parmağıma. Bembeyaz pamuk kızardı da kızardı. Daha sonra bir yenisi biraz kolonya sonra yeni bir pamuk parçası daha... Direnmedi. Durdu.

Masanın başında öyle kayıtsızca oturdum. Bir parmağıma doladığım pamuk parçasına bir tabakta hala tatlı bir düş gibi duran karpuz dilimine isteksizce bakıp duruyordum. Ne kadar zamanı öyle geçirdim bilmiyorum ama annemin sesiyle kendime geldim. Parmağımdaki kocaman pamuk parçasına bakıp ne olduğunu sordu. Anlattım. Bir kaç dakika sonra karpuzu dilimleyip getirdi. "Bunu ye. Parmağını kestin diye karpuzdan vazgeçecek değilsin ya."

Çatalı elime tutuşturup gitti. Arkasından gülümsedim. "Doğru ya" dedim "Biraz canın yandı diye insan düşlerinden vazgeçmemeli."

RESİM: Vladimir Golub
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..