- Kategori
- Gündelik Yaşam
- Okunma Sayısı
- 456
Tavan arası

Tavan arası denildiğinde karşı konulmaz bir biçimde eskilere gideriz. Tozlu, dağınık bir ortam belirir genelde gözümüzün önüne. Geçmişin birikimleri değil midir, tavan arasını oluşturanlar. Apartmanlarda yaşadığımız şu günlerde bir çoğumuz unuttuk, tavan aralarını.
Dedemin, Halıcıoğlu'ndaki evine her gidişimde (70 li yılların başında) tavan arasına çıkardım. Dedemin gerçek dünyasını görürdüm. Küçük bir atölye idi. Hayattan kopmamak için atarmış kendini oraya, gününün büyük bir kısmını belki orada geçirirmiş. Loş ve tozlu bu ortamda torunlarına ağaçtan oyuncaklar yaparmış. Ziyarete geldiklerinde sevindirmek için. Zeytin çekirdeklerinden yaptığı tesbihi hatırlıyorum, ağaçtan yaptığı çekiç ve tüfek de çok güzeldi. Babama yaptığı çekiç sapının zarifliğini hatırlıyorum. Kendisiyle orada uzun uzun konuşmak, engin tecrübelerinden alıntılar dinlemek isterdim. Ne yazık ki ölümüyle ( sanırım 9 yaşındaydım ) tavan arasının havası da kayboldu, bir daha tavan arasında bulunamadım, o gizemli ortamı yaşayamadım. Şu günlerde babamın resimlerini yaptığı (arka) odada konuşuyor, belki de farkında olmadan tavan arası özlemimizi gideriyoruz.
Tavan araları, geçmişde yaşayanlar için çok önemliydi. Zamanın durduğu yerdi . Eskiliklerin yığıldığı dolup taşan tavan araları. Neler neler saklıymış, geçmişin izleri ve kurumuş kitap sayfaları ile doldurulmuş sandıklardan sızan buruk kokular ve daha neler neler. Modern dünyanın çalışma odaları neyse, geçmişin tavan araları da oymuş. Eskilerin tavan arası, günümüzün çalışma odalarına saygım her zaman büyük olmuştur.
Bu tür ortamları yaşamış şanslı kişilerdenseniz ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Tavan arası aslında geçmişimiz değil mi?
Saygılarımla....
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.
Bu blog Editör'den Öneriler alanında yayınlanmıştır
