Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '20

 
Kategori
Öykü
 

Tavuk Döba İle Piliç Tuçel - 3

- Tavuk Döba ile Piliç Tuçel’ ın Cömertlik, Sabır ve Sevgi Üzerine Yaptıkları Tartışmalar…

- Hayattaki en büyük şeyler; karşılıksız sevgi, sarılma, gülümsemedir. Hepsine de minnettarlık duyulması gerekir.  Öyle ki, bir horoz, tavuk ya da piliç; sesini nezaket için, kulaklarını şefkat için, sadakat için, kanatlarını ve ayaklarını doğruluk için, kalbini de sevgi için kullanması gerekir.  

………………………

- Ey Piliç Tuçel beni iyi dinle.  Bil ki, gönül zenginliği cömertlikle olur. Kümeslerimizin horozlarına, tavuklarına, piliçlerine ya da civcivlerine güler yüzlü davranmakta bir cömertliktir. Genç horozlara, piliçlere hatta daha aklı yeni yetmeye başlayan kümesin civcivlerine;  bilgi, deneyim, uygulama gibi yaşam tecrübelerini anlatmak, aktarmak da bir cömertliktir.

- Ey Piliç Tuçel! Bizim yaşadığımız kümesler dahil Kırşehir İli, Mucur İlçesi, Asmakaradam Köyünün her bir kümeslerinde yaşayan ve bilgili olan, her bir horoz, tavuk ya da piliç kendinde olan; bilgi, görgü, tecrübe nimetini başkalarının yararına karşılıksız sunabiliyorsa bu da bir cömertliktir. Bu cömertlik şekli o horozun, tavuğun ya da pilicin özünden gelen asil, soylu olan bir cömertliktir. Böylesi cömertlik, kendine, kendi kümesinde; saygınlık, onur, itibar kazandırır.  Yalnız yapılan bu; bilgi, görgü, deneyim, uygulama tecrübesi paylaşım cömertliği de, hiç şüphesiz paylaşımı yapan bilgili horozun, tavuğun ya da pilicin arka sırt omuzlarına da büyük bir yük yüklemiş olur. Bu yük, kendi kümes kültüründen öteden beri var olan; gelenekler, edep, namus, adalet anlayışı, dürüstlük gibi büyük bir erdemlilik yüküdür.

- İşte anlattığınız  ve arka sırt omuzlarına ağır yük alan  onurlu, erdemli bir horozun, tavuğun ya da pilicin bilgi, görgü, tecrübe paylaşımını kendi kümesine yaptığı bir iyilikseverlik lütufu olarak da düşünebiliriz, öyle değil mi, Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba?

-  Piliç Tuçel, aynen öyle, düşündüğünüz iyilikseverlik lütufu...

-   Ey Piliç Tuçel! Açıkladığım cömertliği ancak  gönül zengini olan horozlar, tavuklar ya da piliçler yapar. Su götürmez bir gerçek şu ki, bilgili olan bir horozun, tavuğun ya da pilicin kendi kümes milletine sunduğu ihsan anlamındaki her bir iyilik, her bir katkı ve kendinden özveride bulunarak yaptığı her bir ikram,  kendi kümesinin aklı başında olan hiçbir horozu, tavuğu ya da pilici tarafından ret edilmez. İstemli, iştahlı karşılanır. Kaldı ki, karakterli olan her bir horoz,  tavuk ya da piliç kendine yapılan iyilikleri ömür boyu unutmaz.  Sizlere soruyorum, Ey Piliç Tuçel!   Bu açıkladığım bu düşüncelerimden doğru olmayan nedir?  Haydi, Açıklamalarım içerisinde şu cümleniz doğru değildir, dede bir göreyim.

- Ey yüreği, gönlü ve yüzü nurlu olan Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba. Sizler yine olması gerekeni açıkladınız. .Benim şu anda  aklıma ne geldi biliyor musunuz?

-  Aklınıza ne geldi, Piliç Tuçel.

-  Geçmiş bir zamanda birlikte şahit olduğumuz, sonra da birlikte yaşadığımız Tavuk Karbeyazı Gülibik’ in o olayıdır.  Yaşadığımız o olayla ilgili  “sevgi üzerine”  nasıl bir akılcı düşünce geliştireceğinizi doğrusu çok merak ediyorum, Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba.

- Piliç Tuçel, Geçmişte sizinle birlikte birçok olay yaşadık. Nedir,  geçmişte birlikte şahit olduğumuz ve sonra da birlikte yaşadığımız o Tavuk Karbeyazı Gülibik olayı? Hatırlayamadım. Bir yol hatırlatsanız ya…

- Anlatayım,  hatırlarsınız, Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba.

- İşte o gün, öğle sıcağının geçtiği, ikindi serinliğine döndüğü bir zamandı. Benim de yaşadığım kümes olan İbiş' in kümesinin aklı başında tavuğu Karbeyazı Gülibik, her gün yaptığı gibi o günde yavrularını peşine takmış çavdar tarlasına doğru gidiyordu. Amacı da her gün yaptığı gibi o günde daha çok küçük olan yavrularına bitki tohumlarından yemlenerek karın doyurmasını öğretmekti.

- O gün, Karbeyazı Gülibik, çavdar tarlasına giderken yavruları ile birlikte her gün gittikleri yolda gitmedi. Önümüzdeki vadinin yamacın altındakibizimde bildiğimiz o dik kayalığa doğru yönlendiler. Aslında çavdar tarlasına doğru giderken her gün yaptıkları gibi o dik kayalığın yan tarafını dolaşmaları gerekiyordu. Bizler, o gün hatırlarsanız çalı ağacın gölgesinde Karbeyazı Gülibik ile yavrularının çavdar tarlasına gidişlerini seyir ediyorduk..  O gün gözümüzün önünde Karbeyazı Gülibik, yavruları ile birlikte kayalığın yan tarafından geçmediler doğrudan kayalığın üst tarafına gittiler.

- O gün, Karbeyazı Gülibik, arkasındaki yavrularının gözü önünde kayalığın üst tarafından kanatların açarak kendini ayaklarıyla ileriye, aşağıya doğru itti. Kanatları açtık aşağıya doğru uçmaya başladı. Karbeyazı Gülibik ne diye böyle yaptı?  Karbeyazı Gülibik ne diye böyle yaptı. O gün de çözemedim. Bu gün de çözmüş değilim. Herhalde çok dalgındı. O sırada kafasında geçen düşünceler nedir? Ne sıkıntısı vardı,  bilinmez.  Dik kayalıktan aşağıya doğru uçarken tam bu sıra yavruları aklına gelmiş olmalı ki, onlar daha küçücüktü. Onların daha henüz belirli belirsiz kanatları vardı. Bu dik kayalıktan atlayamazlardı, uçamazlardı.  Ben ne yaptım. Yavrularım nasıl aklımda çıktı.  Yavrularım bu dik kayalıktan aşağı doğru atlarsa Tanrı Rab korusun hiç noksansız tamam ölebilir diye aklından geçirmiş olmalı ki yere düşer düşmez ayağa kalktı. Geriye döndü. Sakın, sakın ola yavrularım kendinizi aşağıya atmayın. Atlarsanız ölürsünüz. Geriye çekilin. Şu gösterdiğim yan tarafa doğru gelin diye avazı çıktığı kadar seslenmişti. Bu sırada yüksek kaya yarın başına kadar gelmiş, atlamaya hazır bir civciv geri çekileyim derken dengesini kaybetti. Aşağıya doğru yuvarlandı. Kayalara çarpa, çarpa aşağıya, kaya yarın dibine düştü.

 - İşte o gün, bizler, Karbeyazı Gülibik’ e yardım etmek için yamaçtan aşağıya doğru koştuk. Kayanın başına vardık. Karbeyazı Gülibik gözlerine inanamıyordu. Tuh, tuh yavrum gitti. Tanrım onu bana bağışla diyordu. Bir yandan da diğer yavrularının dik kayalıktan aşağı düşmemeleri için onları geriye çekilin, şu gösterdim yan taraf doğru gelin. Kayalıktan aşağıya atlarsanız, kanatlarınız yok, uçamazsınız, hepiniz ölürsünüz. Sakın ha aşağıya atlamayın. Oradan ayrılın, kayanın dik olmayan, size gösterdiğim o engin yerinden yanıma gelin, diyordu.

- O gün, Karbeyazı Gülibik, tüm yavrularını o yana doğru yönlendirmişti. Kayanın enginleşip, düz olmaya başladığı yerden aşağıya indirmişti.. Karbeyazı Gülibik, hemen, yavruları peşinden yardan aşağıya düşen yavrusunu yanına koşmuştu.. Bu sırada bizler Karbeyazı Gülibik’ in yanındaydık, hatırlayabildin mi,  Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba?

- Evet,  şimdi yaşadığımız o günü çok net olarak hatırlamaya başladım. Ancak şahit olduğumuz ve yaşadığımız o acılı gününün üzerinden çok zaman geçti, Ey Piliç Tuçel!

- Hatırladığım o gün, Piliç Tuçel, kaya yarından aşağıya düşen ve küçük olan yavru civciv, anneciğim ne olur bana yardım et. Her tarafım ağrıyor. Ayağa kalkamıyorum ne olur bana yardım et diye belirli belirsiz sesler çıkarıyordu. Çok geçmedi sesi çıkmaz olmaya başlamıştı. O civcivin göz kapakları yavaş, yavaş kapanmaya başlamıştı. Yan yattığı yerde iki ayağını da aynı anda ileriye doğru germişti. Sonra her iki ayağını karnın altına doğru çekmişti. Tekrar ayaklarını ileriye doğru germişti ve o şekilde kala kalmıştı...

- O gün, Karbeyazı Gülibik, kendi ibiğini yavrusunun küçük ibiğinin altına sokuyor, başını kaldırmaya çalışıyordu. Oysa yerde yatan o küçük civciv yavru annesine hiç cevap vermiyordu. Diğer yavruları kardeşlerinin başında biraz ileride dona kalmışlardı. Küçücük yavrular, anneleri ile yerde yatan kardeşlerini seyrediyorlardı. Anneleri yerde yatan kardeşlerinin başında bir o tarafa, bir bu tarafa geçiyordu.  İbiği ile yavrusunun vücudunu,  ayaklarını yokluyordu. Yavrusunun yaşadığını, hareket ettiğini görmek istiyordu. Bağrına ateş düşmüştü. Ateşten içi yanıyordu. Kalbi küt, küt atıyordu. Yavrusunun başında, etrafında kaç defa dolandığını bilmiyordu. Yavrusunun yanına kimseyi yanaştırmıyordu. Yavrusunda bir hareket görmek istiyordu. Kendini tümden kaybetmişti. Sonra kendi etrafında dönmeye başlamıştı.  Dönerken de kanatlarını yere indirmiş durumda kanatların ucu telekleri yere takıyordu. İbiğini sık aralıklarla yer vuruyordu. İbiğini yere vururken de “ben ne yaptım,  ben ne yaptım,” diye sesler çıkarıyordu. Sonra tekrar yavrusunun etrafında dönmeye başlıyordu. Bir yavrusunun etrafında dönüyor, birde kendi etrafında dönüyordu. Yavrusun öldüğüne kanaat getirince de büyük bir ağıt koparmıştı.  Yavrular da yerde hareketsiz yatan kardeşleri için anneleri beraber ağlamaya başlamışlardı. Hep birlikte söyledikleri ağıt sesleri dik kayalığa çarpıyor,  yankılanıyordu. 

O sırada, çalı ağacın gölgesinde dinlenmekte olan tüm horozlar, tavuklar, piliçler koşuşup gelmişlerdi. Karbeyazı Gülibik' i avutmaya çalışıyorlardı… O gün, ben, Tavuk Döba olarak Karbeyazı Gülibik’ e: “ Ey Karbeyazı sizin başınıza gelen hepimizin başına gelebilir. Biliyorum, acınız çok büyüktür. Ancak, bu kadar da kendini harap etme. Şu küçük yavrularının önünde metanetli ol, sağlam dur. Şu küçüklerin sana ihtiyaçları var. Baksana nasıl ağlaşıyorlar. Hiç olmazsa onların hatırı için Tanrı Rab’ dan sakının, sabır edin. Tekrar söylüyorum, lütfen sabır edin, ” demiştim.

- O gün, Karbeyazı Gülibik, kendine söz söyleyen kişi olarak bana yüzünü döndürmüştü. Ancak beni, yaşlı gözlerle iyi seçemiyordu. Acısı çok yeniydi ve çok doluydu.  Bana: “Ey Dostum!  Çocuğunu yeni kaybetmiş olan bir anneye akıl, öğüt verme. Nasihat, tembih ve tavsiyelerde bulunma. Anlaşılıyor ki,.sen şimdiye kadar hiç ölüm tatmamışsın. Benim derdimle dertlenmemişsin. Acımı anlamazsın, bilmezsin. Bırakın da ağlayabildiğim kadar ağlayayım,” diyerek beni terslemişti, öyle değil mi, Piliç Tuçel? 

- Evet, öyle olmuştu,  Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba.  Aslında o anda sizler, Karbeyazı Gülibik’ ten böyle bir tepki beklemiyordunuz… O gün, hemen orayı terk etmiştiniz…  Daha sonraki günlerde kendine teselli verenin Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba olduğunu öğrenen Karbeyazı Gülibik, söylediklerinden çok utanmış, pişman olmuştu...  Sizlerden özür dilemek için bir sabah kuşluk vaktine doğru yavruları peşinde yanınıza gelmişti. Sizlere:.  “ O gün olanlardan çok pişmanım. Sizlere özür irademi bildirmeye geldim. Özürü,kabul etmekte de bir yücelik, bir saygınlıktır. Takdir edersiniz ki o gün çok büyük bir acı yaşadım. Acı nedeniyle çok duygusaldım. Biliyorum, sizlere karşı söyleyeceğim kelimeleri iyi seçemedim. Sizin gibi saygın bir tavuktan söylediklerimden dolayı özür dilerim.  Lütfen özrümü kabul edin  ” demişti.

- Sizlerde: “ Sabır, acının geldiği ilk anda gösterilmelidir. Her tavuğun başına her şey gelebilir.  Bela anlamında gelen her şeye karşı sabırlı olmak gerekir. Biliyorum, büyük bir bela, büyük bir acı karşısında sabırlı kalmak çok zordur ve büyük bir irade gerektirir. Ama ben yine de sabır derim. Böylesi bir inceliği, nazikliği gösterdiğiniz için asılben sizlere teşekkür ederim. Özürün tarafımdan kabul edilmiştir. Tanrı Rab şu güzel yavrularınızın ömrünü uzun etsin. Yemleri bol osun. İşiniz gücünüz rast gitsin, “ diyerek Karbeyazı Gülibik ile yavrularını uğurlamıştınız.

-  Karbeyazı Gülibik özrünün kabul edilmesi ile çok rahatlamıştı. Karbeyazı Gülibik sizin bulunduğunuz yerden ayrılıp giderken de sanki sırtında bulunan büyük ve ağır bir yük aşağıya inmiş, düşmüş gibi dimdik yürüyerek gitmişti, öyle değil mi, Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba?

- Ey Piliç Tuçel, şu söylediklerimi aklının bir kenarına yaz. Zayıf olan horozlar, tavuklar ya da piliçler intikam alır. Güçlü olanlar affeder. Zeki olanlarda görmemezlikten gelir. Ben Karbeyazı Gülibik’ affettim.  Bu güne kadar hayatımızdan geçen her bir horozdan tavuktan ya da piliçten bir şeyler öğrendik. Bu derslerin bazıları acılı, bazıları da acısız oldu. Ama hepsi de ömrümüzün paha biçilmez dersleri oldu. Her bir horozun, tavuğun ya da pilicin bu Dünyada yaşayacağı ömür, içinde deneyimleri olan, tadı çıkarılacak olan, bir yolculuktan başka bir şey değildir, öyle değil mi, Ey Piliç Tuçel.

- Yaptığınız tespitler akıl ve mantığa uyan ve çok yerinde olan doğru tespitlerdir. Bu durumda, her bir horozun, tavuğun ya da pilicin yaşayacağı gelecekte de çözülecek sorunları, öğrenilecek dersleri olacaktır. Öldüğü güne kadar sorunlar ve öğrenilecek dersler bitmeyecektir, öyle değil mi, Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba?

Piliç Tuçel, iğneleyici olan şu cümlenizde: “Karbeyazı Gülibik sizin bulunduğunuz yerden ayrılıp giderken de sanki sırtında bulunan büyük ve ağır bir yük aşağıya inmiş, düşmüş gibi dimdik yürüyerek gitmişti,” demekle neyi kasıt ediyorsunuz? Pek bilmiyorum. Ancak hiç şüpheniz olmasın ki, içimizde çok şeytani düşüncede olan; horozlar, tavuklar, piliçler bulunmaktadır. O horozlar, tavuklar, piliçler işte onlar çok sinsidirler. Dostları olan; horozlara, tavuklara, piliçlere bilinmez bir sinsilikle yaklaşırlar. Bu tür horozlar, tavuklar ya da piliçler kendi kümeslerinde hayırlı olan ya da olacak olan işleri asla sevemezler. Doğru olan düşüncelerin karşısında olurlar. Onların bu Dünya’ daki tek bir amaçları ortalığı karıştırmaktır. Yoksa sizlerde de mi onlardan birisi misiniz Ey Piliç Tuçel

- Ey Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba!  Bu gün yarın değil, öteden beri beni tanıyorsunuz. Bazı düşüncelerinize katılmadığım için mi beni şeytani bir kişilikle nitelendiriyorsunuz? Sizlerin düşünce kuramınız, teziniz,  kümes, horoz, tavuk ya da piliç gerçekliliği dikkate alınmaksızın her bir şeyin olması gerektiği yönünden olanıdır. Piliç Tuçel olarak ben de ileri sürdüğünüz düşüncelerinizin sizin yaşadığınız kümes olan Paşa’ nin kümesi ile benim yaşadığım kümes olan İbiş’in kümesinin gerçeklerine, kümeslerimizde yaşayan her bir; horoz, tavuk, piliç ya da civciv gerçek hayatına uygulanabilir olup olmadığı yönünden realite bakıyorum..

.  Ey Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba! Sizlerde iyi bilirsiniz ki, şeytan, haram ve çirkin olan her şeyleri horozlara, tavuklara ya da piliçlere güzel gösterir. Şeytan; tüm horozlara, tavuklara ya da piliçlere çürük, temelsiz, çıplak boş şeyleri yani batılı hak diye,  hakkı da batıl diye göstermeye çalışır. Bu haliyle şeytan, bir kümesin horozlarını, tavuklarınıya da piliçlerini  günahkar olmaya teşvik eder.

- Sizler, beni tanıdığınız kadar söyleyiniz. Bu güne kadar ben bunlardan hangisini yaptım? Sizlere göre olacak olan ve benim gerçekçiliğime göre de olmayacak olan doğruları söylemek ne zamandan beri şeytani düşünceler oldu, Ey Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba?

- Ey Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba! Sizlerde çok iyi bilirsiniz ki, Şeytan, Tanrı Rab’ ın hükümlerini iyi bilen, rızasını amaç edinmiş olan takva sahibi hiçbir horozun, tavuğun ya da pilicin üzerinde etkisi olmaz. Doğrusu, içimi acıtan,  beni şeytani düşüncelere sahip birisiymişim gibi algılamanıza çok üzülüyorum.  Yüreğimin çok derinlerinden yaşadığım üzüntümü sizlere bildirmek isterim, Ey Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba.

- Değerli Dostum Piliç Tuçel,  öncelikle beni bağışlayın.  Bizim kümeste öteden beri söylenen bir söz vardır, sözde:: “ Sen iyi horoz, tavuk ya da piliç ol ama bunu  başkalarına kanıtlamak için zaman kaybetme,” denir.Ne anlamlı ve doğru olan bir söz öyle değil mi?.

- Çoğu zaman öyle olumsuz düşüncelerle karşıma çıkıyorsunuz ki, bazen bu bizim Piliç Tuçel, hiçbir şeyi iyi yönünden göremez mi diye düşünmeden edemiyorum. 

- Ey Piliç Tuçel! Her birimiz kendi kümeslerimizde tek başımıza yaşıyor olsak bir hiçiz, öyle değil mi?  

- Evet öyle.

- Tüm horozlar,  tavuklar, piliçler ya da civcivler olarak bizler, bir kümeste toplu olarak yaşamak zorundayız, öyle değil mi?

- Evet öyle.

- Toplu halde yaşamamızın biz horozlara, tavuklara ya da piliçlere yüklediği; hukuki, ahlaki, dini sorumluluklar yüklediğini biliyorsunuz, öyle değil mi?

- Evet, biliyorum.

- Kümeslerimizi, kümes yapan, biz tavuk milletini, de biz yapan bir takım maddi, manevi değerlerimizin var olduğunu biliyorsunuz, öyle değil mi?

- Evet, biliyorum.

 - Sonra bir kümes çatısı altında yaşayan bizlerin; horozlar, tavuklar ya da piliçler olarak birbirlerimize karşıda haklarımızın da var olduğunu biliyor musun, Ey Piliç Tuçel?

- Evet, biliyorum.  

- Ayrıca Kümeslerimize ait olup, her birimizin, gözetmesi gereken hakları vardır, öyle değil mi?

 - Evet öyle

 - Bu açıklamalarımdan sonra bir noktaya gelmek istiyorum. Kümeslerimizde yaşanan din ve mezhep ayrımı, ayrıştırması iyi bilesiniz ki, kümesimizin horozlarını, tavuklarını ya da piliçlerini birbirinden ayırıyor. Yine iyi bilesiniz ki, yapılan çirkin siyaset bizi bölüyor, Kümeslerimizin ekonomik değerlerini çirkin siyaset kendi yandaş horozlarına, tavuklarına ya da piliçlerine haksız olarak aktarmakla haksız bir zenginlik sınıfının doğmasına sebep oluyor, Bu durum Kümeslerimizin gelir adaletini bozuyor Ey Piliç Tuçel?  Kümeslerimizde oluşan karşılıklı ırkçı düşünceler önü alınmaz olaylara sebep oluyor, kümeslerimizin horozlarını, tavuklarını, piliçlerini birbirinden koparıp, ayırıyor, öyle değil mi, Ey Piliç Tuçel.

-Evet öyle. Düşünce ve tespitlerinizde çok haklısınız. Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba.

- Böylesi kümeslerde adalet, zenginlik, huzur ve mutluluk hiç olur mu? Böylesi kümeslerde yaşayan; horozların, tavukların, piliçlerin ya da civcivlerin gelecek hayalleri hiç olur mu, Ey Piliç Tuçel?

- Hiç gelecek hayalleri olmaz.

- Bir kümes milletinin adalet, zenginlik, huzur ve mutluluk içinde yaşayabilmesi için o kümeste yaşayan hiçbir horoz, tavuk ırkına, tüyünün, teleğinin rengine, baş tarağı ile gıdısının büyüklüğüne, küçüklüğüne, onun bunun yakını uzağı olup olmamasına göre ayrı bir muameleye tabi tutulmamalıdır,  Kendi aralarında ayrımyapılmamalıdır, Ey Piliç Tuçel

- Bir kümes milletinin adalet, zenginlik, huzur ve mutluluk içinde yaşayabilmesi için o kümeste yaşayan hiçbir horoz, tavuk ya da piliç ya da bir grup ya da bir topluluk asla ve hiçbir zaman dış görünüşleri, fikirleri, siyasi düşünceleri ya da inançları yönünden hiçbir şekilde ayrıştırılmamalıdır, Ey Piliç Tuçel.

  - Bu açıklamalarım bil ki, Piliç Tuçel, bir kümeste yaşayan tavuk milletinin huzuru ve mutluluk içinde yaşaması için çok önemlidir.

 -  Piliç Tuçel, yalnız bizim kümeslerde değil, Asmakaradam Köyünün tüm kümeslerinde yaşayan; toplayıcı, bir araya getirici olan, bütün iyilikleri, güzellikleri ve erdemlilikleri kendinde toplamış olan, kendinde barındıran kanat önderi ya da önderleri bulunmaktadır. İşte içinde yaşadıkları kümes ahalisinin zenginliği, refahı, huzuru ve mutluluğu için onlara da sorumluluklar düşmektedir. Onlar kendi bilgi alanında çok iyi yetişmiş inanç ve iman sahibi kendi kümeslerinin kanaat önderi ya da önderleri olarak onlardan her biri kendileri tek başlarına ya da bilimsel bir kurul şeklinde içinde yaşadıkları kümes milletine yardımcı olmak zorunda olduklarını hissetmeleri, bilmeleri ve istemeleri gerekir. Çünkü onların doğup yaşadıkları; kümes topraklarına, kendilerin yetişmesine zemin hazırlayan kümes toplumuna minnet anlamında teşekkür, şükür, gönül borçları olduğunu bilmeleri ve özlerinde bulunan asil soyluluklarının  gereğini yapmaları gerekir, Yine onlar unutmamalılar ki, kendi kümes toplumlarına yaptıkları ya da  yapacakları iyilikler;sağır olan horozun, tavuğun, piliçlerin duyduğu ya da duyacağı, kör olanların  gördüğü ya da görebileceği bir dil olur. Ancak bir kümeste kendi iyileri olan horozun, tavuğun ya da pilicin kıymetini iyi bilmesi gerekir. Onları bulmak zordur. Çünkü onlar kolay yetişmiyorlar Ey Piliç Tuçel...

- Piliç Tuçel, bu konuyu sonlandırmak istiyorum.  Konuyu sonlandırmadan önce de sizlere birkaç soru sormak istiyorum.

- Sorun, Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba.

- Sevgi bir duygu mu?

- Evet, bir duygudur.

- Sevmek ve sevilmek bir ihtiyaç mı?

- Evet, bir ihtiyaçtır.

- Sevmek ve sevilmek duygusu tüm horozların, tavukların ya da piliçlerin en doğal ihtiyaçları olan iki şeydir, öyle değil mi,” Piliç Tuçel.

-Evet, öyle. Bilgiler Bilgesi Piliç Tuçel.

- O zaman,  kümeslerde yaşayan kanaat önderlerinin,  kendi kümeslerini kümeslerinin horozlarını, tavuklarını, piliçlerini ya da civcivlerini sevdikleri kadar sevilmeyi beklemek de kendilerinin haklarıdır. Bunu böyle bil, Ey Piliç Tuçel.

- Karbeyazı Gülibik ’in ölen yavrusuna olan sevgisine ve bununla ilişkin sevgi konusuna gelince Piliç Tuçel…Gerek bizim kümeslerimizde gerekse de Asmakaradam Köyünün tüm kümeslerindeyaşayan civcivler,  içinde çıktıkları yumurtayı döllemek ten başka kendiler için hiç bir işe yaramamış olan horoz babalarını hiç sevmez.  Onlar, daha çok anneleri olan tavuğu çok sever. Annelerinden sonra da civcivlerin en çok sevdiği kişilerde kardeşleridir.  Doğdukları günden yozuldukları güne annesinin kanatları altında; sırt, sırta koyun, koyuna yattıkları, annesinin yanında ve beraber kıra, bayıra yemlenmeye gittikleri kardeşleridir. Ancak,  her bir civcivin hayatı boyunca annesine ve kardeşlerine duyduğu sevgi sonsuz değildir Bu ifademle ne söylemek istediğimi şöyle açıklayayım. Bir civcivin aklındaki ve yüreğindeki sevgi duygusunu tam ve bir bütün olduğunu kabul edelim. İste,  bu sevgi duygusu, bir civcivin bu bütün içindeki iki varlık olan annesi ve kardeşlerine olan sevgisizamanla azalır ancak bir zaman asla bitmez. Yani, o civciv büyüyüp de işveli genç bir piliç olduktan sonra bu sevgi azalmaya, boyut değiştirmeye başlar Azalmanın nedeni tam ve bütün olan sevginin bölünmesidir. Bu gün işveli genç bir piliç olan dünün civcivi sevgisinin bir kısmını hayaller dünyası içinde tutkun derece vurgun olduğu, çok sevdiği,  yanıp tutuştuğu genç bir horoza böler. Aslına bakılırsa bu sevgi genç pilicin fizyolojik ihtiyaçların dürttüğü bir sevgidir. Daha sonra gurk olup, yumurtalar üzerinde yatıp, tavuk  anne olunca da sevgisinin büyük bir kısmını civciv olan yavrularına yoğunlaşır. İşte Karbeyazı Gülibik’ in  ölen yavrusunun ardında yanıp tutuşması, o anlarda kendini kayıp etmesi, yaktığı ağıt seslerinin kayalıklarda yankı bulması açıkladığım bu yavrularına verdiği sevginin bir sonucu olmaktadır, Ey Piliç Tuçel.

- Piliç Tuçel, sevginin bölünmesi bu Dünya Âleminde yaşayan her bir canlıda vardır. Bu da çok doğaldır ve her canlının yaradılış ölçüsünden ileri gelmektedir. İşte bu noktada, benim tüm arzum ve istediğim şu ki, benim yaşadığım kümes olan Pasa’ nın kümesi ile sizlerin içinde yaşadığınız kümes olan İbiş’ in kümesinde yaşayan her bir horozun, tavuğun ya da pilicin kendi kümeslerinin diğer horozlarını, tavuklarını, genç piliçlerini sevmeleridir. Onlardan her biri bölünen sevgilerinin çok azı da olsa, bir kısmını içinde yaşadıkları kümesin horoz, tavuk, piliç ya da civciv toplumuna da göstermeleridir..

- Bana Bak Ey Piliç Tuçel!Hayattaki en büyük şeyler; karşılıksız sevgi, sarılma, gülümsemedir. Hepsine de minnettarlık duyulması gerekir.  Öyle ki, bir horoz, tavuk ya da piliç; sesini nezaket için, kulaklarını şefkat için, sadakat için, kanatlarını ve ayaklarını doğruluk için, kalbini de sevgi için kullanması gerekir. Söylediklerim doğru mu, Piliç Tuçel?

- Doğru da demek de ne oluyor. Tam yerinde olan bir düşünce ve kuşkuya yer vermeyecek olan bir tespittir, Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba.

- Piliç Tuçel, bir kümeste yaşayan her bir horoz, tavuk ya da piliç hoşgörülü olmalıdırlar. İçinde yaşadığı kümes tavuk toplumunu yüksek menfaatini koruyup gözetmelidirler. Bu tavuk toplumunda yaşayan her bir tavuk ya da piliç anlattığım anlamda sevgisinin az bir kısmını kendi kümes toplumuna verirse o kümes toplumunda huzur, mutluluk olur.

- Kümes genelinde sağlanan bu huzur ve mutluluk kümesin her bir horozuna, tavuğuna, piliçlerine ya da civcivlerine yansır, öyle değil mi Piliç Tuçel?

- Evet, böylesi davranış şeklinin oluşturacağı huzur kümeste yaşayan herkese yansır, Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba.

- Piliç Tuçel, öyleyse aramızdaki düşünce engelini birlikte aşmış olduk.  Şimdi düşünce olarak aynı yol üzerindeyiz ve yana, yana yürüyoruz, öyle değil mi?

- Yoksa; çekinme, sakınma, korku itirazların mı var? Varsa söyle…

- Hayır, hayır hiçbir itirazım yok.

- Doğru bir düşünceye, doğru bir tespite ihraz mı olur Ey Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba.? Düşünce olarak sizinle aynı yolda, birlikte, yan yana yürüyoruz.  Düşüncelerinizin,  anlatıklarınızın önünde saygı ile eğiliyorum. Sizlere minnettarım, Bilgeler Bilgesi tavuk Döba.

 - Çalı ağacın gölgesi altında olan bu günkü beraberliğimize ve  yapıcı anlayışınıza  çok teşekkür ederim, Piliç Tuçel…

- Ne demek… Rica ederim, Bilgiler Bilgesi Tavuk Döba.

……………………………….

_________________________________________________  

 

Mehmet TURAN

Batıkent – ANKARA,  04 Mayıs 2020, Saat: 14,05

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 47
: 2386
Kayıt tarihi
: 28.10.08
 
 

Mucur / Kırşehir doğumluyum. Uzun süre Maliye Bakanlığı'nda çalıştım. Kabul etmek gerekir ki, Mal..